Yazan: Turgut Koçak 6 Aralık 2014
Şu dünyanın haline bakın bir: TRT’de çıktığı programda hamile kadınlarla ilgili söylediği sözlerle çok eleştirilen bir kendini bilmez Ömer Tuğrul İnançer denilen kişi bu kez de TBMM’ye çağrılarak meclis personeline “Hz. Mevlana’yı Anlamak” konulu bir konferans vermiş. İnançer konferansında “İnkilap ‘köpekleşme’ demektir, bu memlekette inkilap yapılmış dünyanın en büyük kütüphane cinayeti 1928’de işlenmiştir. Bir gecede bütün kitaplar okunamaz hale gelmiştir” diyerek aklınca şeriat ve Osmanlıcı özlemlerini açıkça dile getirmiştir.
Bu kişinin hepinizin bildiği gibi TRT programlarında kadınlarımızı hor gören ve aşağılayan sözler söylemesini de yanına katarsak işi hangi boyutlara getirdiğini de açıkça görürüz. Hoş, bu muhterem sonuçta bir meczup da olabilir, ya da meczup olmasa da sonuçta her tarafı ateş olsa cürmü kadar yer yakar ya asıl sorun bu değil, asıl sorun; bu kişiyi konferans için çağıran AKP iktidarının zihniyetidir ki, soruna tam da bu açıdan bakmak gerekir. AKP iktidarı artık gemi iyice azıya almış Türkiye Büyük Millet Meclisi içinde de gericilere cirit attırmaya başlamıştır. Yaşanılanlar kimilerince “dur bakalım ne olacak” kabilinden değerlendirilip önemsenmese de ne olacağı bütün çıplaklığı ile belli olduğu için AKP’nin attığı bu tür adımları olağan düşünce açıklamak çerçevesinde görmek tam anlamıyla bir aymazlık, bir halk düşmanlığıdır.
Öyledir çünkü AKP’nin Milli Eğitim Bakanı Avcı’nın gayret ve girişimleriyle Antalya’da 19’uncusu düzenlenen sözümona eğitim şurasında da konuşulanları ve komisyonların aldığı kararları gördükçe nevrimiz daha da dönmektedir. Adı Eğitim Bir-Sen olan bir sendika var. Bu sendikaya üye öğretmenler bilindiği gibi AKP yanlısı. Bunlar şuraya ha bire yeni konular sıkıştırıp duruyorlar. Eğitimin tamamen dinselleştirilmesinden tutun da, karma eğitimin kaldırılmasına ve Osmanlıca’nın zorunlu ders olarak okullarda okutulmasına kadar bir sürü ıvır zıvırı Milli Eğitim müfredatına sokmak çabasındalar. Bir yandan da bu kararlar komisyondan vızır vızır geçip duruyor. Anlaşıldığı kadarıyla Milli Eğitim Bakanı bu şurada alınan kararların çok tepki çekeceğini bildiği için havayı yumuşatmak amacıyla “komisyondan geçen kararlar kabul edilmiş değil” diyerek açıklamalar yapıyor. Zorunlu Din Dersi ile ilgili olarak da, “1, 2, 3’üncü sınıflarda zorunlu olmasın devamında olsun” diyerek ölümü gösterip aklınca sıtmaya razı etmeye çalışıyor.
Hani bunlar iyice zıvanadan çıkmışlar ya, Otelcilik ve Turizm Liseleri’nde okutulan Alkollü İçki ve Kokteyl Hazırlama dersinin kaldırılmasını da kabul emişler. Bu kararlar uygulanır mı, uygulanamaz mı o ayrı bir şey, ancak bunların ne denli zararlı birer ölüm sarmaşığına dönüştüklerini gözlerimizle görmekte ve neredeyse seyretmekteyiz. Daha düne kadar kimse gerici, şeriat heveslisi öğretmen sayısında bu kadar artış olacağını düşünmezdi. Ne var ki, bugün Eğitim Bir-Sen çatısı altında toplanan ve en fazla üyeye sahip bulunan bu sendikanın üyesi öğretmenler nereden çıkmışlardır acaba? Cumhuriyetin okulları diye diye bu gericileri yetiştirenler sormak isteriz hangi ülkülere sahiplerdi de böylesi öğrenciler yetiştirip üstelik de öğretmen olmalarına yol açarak bugün gelinen noktaya hizmet etmişlerdir dersiniz? Sizce ortada koskocaman altı üstü olmayan sözde cumhuriyetin öğretmenleri olarak anılan bir kandırmaca olmasaydı bugün bu noktaya gelmek bu kadar kolay olabilir miydi? Aynı suçlamayı ilerici, devrimci ve sosyalistim diyen öğretmenler için de söylüyoruz hiç kuşkusuz.
Öğretmenlik görevini yapmaktan uzak, kapıkulu mantığı ile hareket eden, ezberci mantığa sahip benim işim derse girmek bana düşen zamanı tamamlamaktır düşüncesinden öte bir derinliği olmayan öğretmenlerin mevzilerini işte kısacık bir zaman diliminde gerici ve şeriatçı öğretmenler basar ve işlerini de bitiriverirler. İşler bu noktaya gelinceye kadar mücadele yapmamış, etliye sütlüye karışmadan görev yapmış insanların eğitimde işledikleri cinayettir geldiğimiz noktanın en büyük nedenlerinden biri. Kuşkusuz siyasi iktidarların da gelinen noktada payları büyüktür. Ancak sonuçta o siyasi iktidarları da iktidara taşıyan öğretmenlerin yetiştirdikleri ve oy vererek iktidara taşıdıkları öğrencileridir.
Yaşam bu kadar acımasızdır işte.
Eğer siz onu ıskalarsanız o da sizi sıkılmış limon gibi kabuğunuzla ortada bırakıverir.