OKULLARIN AÇILMASINA ŞUNUN ŞURASINDA NE KALDI

Yazan: Turgut Koçak 6 Ağustos 2021

Ziya Selçuk’un adını özel okulları da olsa duymuş değildik. Prof. Ünvanıyla yapıp ettikleri bir şey var mıdır onca çaba harcamamıza karşın üstünde durulması gereken bir bilgiye de ulaşamadık. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı görevine getirilmesi ile birlikte hakkında bir sürü şey ortalıkta dolaşmaya başladı. Kimileri onu sıkı bir Atatürkçü olarak görürken kimileri daha da ileri giderek sosyalist bile olduğunu yazıp çizdiler.

Bu söylenenlerin gerçekliği var mıydı, olabilir miydi bizler zaten biliyorduk da safgillerden olanlar hiç mi hiç bizim gibi düşünmedikleri için bu konuda yazdıkça yazdılar, konuştukça konuştular. Bilemiyoruz böyle düşünülmesini belki de iktidar bile düşünüyor olabilirdi. İktidar açısından böyle biri hem iktidarın eğitim politikalarını kolaylıkla uygular, hem de şimşekleri üstene çekmezdi, öyle ya bir taşla iktidar iki kuş vurursa kötü mü olurdu?

Okullarını tanıyan bilen öğrenci velileri vardı. Burada eğitim olabildiğince çağdaş bir anlayışla yapılıyordu. Bu yüzden de Ziya Selçuk’un bakan olması iyi olmuştu. Hiç değil devlet okullarında da yüzde yüz olmasa da yüzde yirmi bile olsa kendi okullarındaki uygulamaları izliyor olsa yine de yararı dokunacaktı. Çünkü devlet okulları AKP ve saray iktidarı tarafından içi boşaltılmış her biri birer medrese öğrenimi yapan okullar haline getirilmişti. Üstelik haddinden fazla da İmam hatip okulları vardı. Bu okullar neredeyse liselerle sayı bakımından yarışır konumdaydı.

Bizler Ziya Selçuk’u farklı görmek istediklerini belirtenlere ne dediysek olmadı, onlar inandıkları yolda yazmaya ve konuşmaya devam ettiler.

Sonra devletin okullarındaki uygulamalara baktık gördük ki Ziya Selçuk’un gerçekte bir ilçe milli eğitim müdürü kadar bile prestiji yoktu. Okullarımız dipten doruğa cemaat, tarikat, dinci dernek ve vakıflarla kuşatıldı. Gericilere okullarda görevler verilip öğrencilerimizin kafasının ütülenmesi için elden ne gelirse yapıldı. İktidarın koruyuculuğunda sözü edilen dinci, gerici ve faşist yapılar çocuklarımıza musallat edildi.

Tabi ki bu yüzden bakan hakkında eleştiriler de hız kazandı. Hayal kırıklığına uğrayan Atatürkçü geçinenler başta Ziya Selçuk’u savunma konvoyuna katılmış olanlar bütün kızgınlıklarını ve oklarını Selçuk’un üstüne çevirdiler. Bir anlamda Ziya Selçuk bakanlık koltuğunda kaldığı kadarıyla kalmış iktidara yol açıcılığını tamamladığı için bir başkasının getirilmesinin de günü gelip çatmıştı. Tam da böyle bir zamanda Bakanın kardeşinin Milli Eğitim Bakanlığı okul ve başka birimlerinde ticari ilişkileri gün yüzüne çıktı. Başlangıçta herkes tıpkı Ticaret Bakanı gibi onun da gideceğini düşünüyordu ama olmadı Selçuk koltuğunda biraz daha kaldı.

Ülkesinde eğitimden kaygı duyan herkes tabi ki de Ziya Selçuk’u merak edecekti etti de. Bugün mü istifa edecek, yarın mı derken bugün sabaha karşı görevden alındığını öğrendik. Söylentilere bakılırsa bazıları istifa ettiğinden bile söz ediyorlardı fakat bunun hiç mi hiçbir değeri yoktu. Yoktu çünkü Erdoğan’ın bakanı olma şerefine nail olanlar istifa edemezlerdi. Şimdiye kadar da böyle bir yol işletilmedi. Ziya Selçuk’un da yazgısı başka türlü olamazdı. Öyle ya Erdoğan’ın yanında Ziya Selçuk da kimdi ki? İstifa etsin de Erdoğan’ın karizmasını çizebilme yürekliliği göstersindi?

Nasıl göreve çağrıldı ve başlatıldıysa öyle de görevden alınacak ve bu dosyada böylece kapatılmış olacaktı. Gelmesini bizler önemsemedik, gitmesini de önemseyecek değiliz. Değiliz çünkü onun yerine getirilecek kişinin hangi tiynette olduğunu da üç aşağı beş yukarı iyi bildiğimizden kimin getirileceğini merak bile etmiyoruz. Etmiyoruz çünkü bu değişiklik bizim için yangın bölgelerinde yanan bir çam ağacı veya bir yaban keçisi ya da bir tutam ot kadar bile önemli değildir.