Yazan: Turgut Koçak 1 Eylül 2022
Sağ iktidarlar öğretmenleri hep kendilerine düşman saymışlar, öğretmenlerimizin başına bugüne kadar açmadık bela bırakmamışlardır. Sürgün onlar için, açığa ve görevden almalar onlar için özetle bu ülkenin öğretmenlerinin çekmedikleri hiçbir şey kalmamıştır bu ülkede.
Köyden kente hızlı bir göç dalgası başlamış köyler büyük ölçüde boşalmış da olsa bunu fırsat bilen halk düşmanı sağcı iktidarlar köy okullarını kapatır, okulları yıkılmaya terk ederken 3-5 hanelik köye bile bir cami dikmeyi ve imam atamayı asla elden bırakmamıştır. İşin daha da kötüsü bu imamların hemen tamamı İmam Hatip çıkışlı ve dinci, gerici iktidarların köydeki birer militanı görevini üstlenmiş her biri bir tarikatın üyesi olarak köylülere eşleri aracılığı ile de köy kadınlarına musallat olup din öğretmek adı altında iktidarın ve tarikat ve cemaatlerinin propaganda makinesi işlevini görmüşlerdir. Köyde devletin tek görevlileri oldukları için de köylülerin kendi emekleriyle yaptırdıkları modern evlerde kalarak kirasız şunsuz bunsun rahat bir ortamda yaşam sürmüşlerdir. Köy okulları ise çoktan tarihe karışmış, köylere öğretmen ayağı değmez olmuştur.
Eğitim ve öğretim hizmetleri ise 12 Eylül faşist darbesi sonrasından günümüze kadar değiştirile değiştirile bugünkü çıkmazın için sokulup bırakılmıştır. Bir yandan devlet okulları niteliksizleştirilirken okulların büyük bir çoğunluğu imam hatip okullarına çevrilmiş, normal devlet okulları ise dinsel ağırlıklı eğitim verilen okullar haline getirilmiştir. Özel okulların kapısı ardına kadar açılmış, çeşitli teşviklerle zaten sıkıntılı olan devlet okulları yüzünden veliler çocuklarını özel okullara göndermeleri için teşvik edilmişlerdir. Şimdi ise veliler artan okul fiyatları yüzünden çok ama çok zor duruma düşürülmüşlerdir.
Yalnız bu eziyeti çeken çocuklarımız ve veliler mi? Elbette değil. Okullara on binlerce öğretmen gereksinimi olduğu halde öğretmenler kadrolu olarak atanmamış, “sözleşmeli öğretmen statüsü” altında aynı işleri yaptıkları halde öğretmenlerimiz Anayasa’nın suç saydığı bir ayrımcılığa tabi tutulmuşlar, doğal haklarından da mahrum bırakılarak çalıştırılmaya devam edilmiştir.
Aynı bozukluk özel okullarda öğretmenlik yapan öğretmenlerimiz için de geçerlidir. Bu yüzden de özel okullarda çalıştırılan öğretmenlerimiz daha ağır koşullarda fakat daha az ücretle ve tatil döneminde maaşsız olarak görevlerini sürdürmeye mahkum edilmişlerdir. Dolayısıyla öğretmenler hem devlet okullarında hem de özel okullarda ağır koşullarda fakat haklarından mahrum olarak çalıştırıldıkları için haklı olarak geçen gün Ankara’ya haklarını aramak için gelmişler, sorunlarını Milli Eğitim Bakanlığı’na anlatmak için Milli Eğitim Bakanlığı’na yürümek istemişlerse de polisin akıl almaz bir şiddetiyle karşı karşıya kalarak dövülmüşler, üzerlerine gaz sıkılmış ve gözaltına alınmışlardır.
Bütün bunlar yaşanırken iktidarın yörüngesinde şeriat aramakla meşgul Eğitim Bir-Sen’den çıt bile çıkmamıştır. İktidar yetkililerinden İçişleri Bakanı öğretmenlere ağır suçlamalarda bulunduğu gibi Kılıçdaroğlu’nun öğretmenlere sahip çıkmasını diline dolayarak tehdide yönelmiştir.
Bizler bu zihniyeti iyi tanıyoruz. Korona virüs tehlikesi çıktığında doktor ve sağlıkçılarımızı öve öve göklere çıkaran zihniyet iş onların haklarına ve salgınla ilgili sağlık politikalarını Türk Tabipler Birliği (TTB) eleştirince doktorlarımız terörist ilan edilmiş, Bahçeli denilen kişi hemen TTB’nin kapatılmasını isteyecek kadar ileri gidebilmiştir. Ne yazık ki bununla da yetinilmeyip doktorlarımıza “giderlerse gitsinler” denilerek yurt dışına gitmeleri için adeta tehdit edilmiş edilmişlerdir. Ki iktidarın bu tutumu ile birlikte sağlıkçılara yönelik şiddet birçok doktor ve sağlıkçımızın yaşamına mal olmuştur.
Bugün aynı şiddet aralarında ayrımcılık yapılan öğretmenlerimiz için de geçerlidir. Öğretmenlerimizin her türlü haklarına sırt çeviren zihniye iş palavra sözlere gelince mangalda kül bırakmamaktadır. Dün akşam den geldi baktım. TRT1’de ‘Kara Tahta’ isimli bir dizi filmin son bölümüydü. Film bittikten sonra altına öğretmenlerimiz için bir not düşüldü. O notu okuyunca özet olarak denilmek isteniyordu ki öğretmenlerimiz başımızın tacı…
Yahu siz nasıl insansınız, önünüze gelen meslek için mavi boncuk dağıtmakta üstünüze kimse yok yok olmasına da bu kadar büyük yalanı nasıl başarıyorsunuz ha nasıl.
Gerçi biz sosyalistler Hitlerin Propaganda Bakanı Göbel’si biliyor olmamızdan dolayı hiç şaşırmıyoruz da bir gün bitmez deniz saydığınız yalanınızın da sonu kesinlikle gelecektir bilin istiyorum…