O NEYİN DERDİNDE

Yazan: Turgut Koçak 4 Aralık 2015

Türkiye büyük bir krizin içine yuvarlanmış ama o takmıyor bile. Onun için varsa da yoksa da başkanlık. Neymiş efendim çift başlı yönetim olmuyormuş. Hiç değil, partili cumhurbaşkanlığı olmalıymış. Diyelim ki oldu ne olacak? Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’ye çağ mı atlatacak? Diyelim ki partili cumhurbaşkanlığını da aştık ve kendisine Türk tipi bir başkanlık yetkisi verildi ne yapacak, Türkiye koskoca bir mahpushaneye mi çevrilecek?

Hani ne demişler, görünen köy kılavuz istemez. Eski bir söz vardır siyasetçiler ve reklamcılar sık kullanırlar. “yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır” diye. Öyle sanıyoruz ki, Erdoğan da bizlere bu sözü anımsatıyor ve 13 yıldır ne yaptıysak misliyle yapmayı taahhüt ediyoruz diyor herhalde.

Peki, 13 yıldır olanlar ne? Özgürlükler ortadan kaldırılmış. 17 milyon kişi ülkemizde yardımlarla yaşıyor. Yoksulluk her geçen gün daha da artarken, işsizlik almış başını gitmiş. Günümüzde üniversitelileri bile hükümet bir işe yerleştirmekten aciz. Yerleştirdiklerinin çoğu da İmam Hatip çıkışlı ve yandaş kimselerden oluşuyor. Ülkede her türlü yolsuzluk gırla ama takan kim, iktidar gücüyle her şeyin üstü örtülüveriyor. Yeni yetme zenginlerin kazandıkları para kasalarından doldurmuş. Rüşvet paraları yatak odalarından ve ayakkabı kutularından taşıyor. Yakınlar ve yandaşlar Karun olmuşlar. İhaleler bunların tekelinde. Medya kuruluşları baskı ile ya susturuluyor ya da binbir hile ve hurda ile ele geçiriliyor. Gazeteciler haber yapamaz konumdalar.

Zulfüyare mi dokundular doğru Silivri’nin yolları kendilerine açılıyor. Yakınlar salt zengin de edilmiyor, Berat Albayrak gibi Bakanlık koltuğuna da oturtuluveriyor. Bakanlıklar neredeyse rüşvet makamı oldu. Tuğrul Türkeş MHP’den böyle koparılıp Başbakan Yardımcılığı koltuğuna oturtuldu. Yoksa nerede onda bakan olma özelliği?

Ülke terör olayları ile çalkalanıyor. Sayısız insan sadece 7 Haziran seçimlerinden bu yana canlarında oldu. Ülke insanı doğru dürüst olup bitenlerin içyüzünü anlamaktan bile yoksun bırakılmış. Yalan propaganda iktidarın ve iktidarın yandaşlarının başvurduğu en önemli silah haline gelmiş.

Sömürü diz boyu. Eğitimin içine edilmiş, sağlık hizmetleri bir başka alem haline gelmiş. Dış politika içler acısı. Türkiye’nin çuvallamadığı bir tek alan yok. Bugüne kadar emperyalist kampın dümen suyunda yelken açan iktidarın eline yüzüne bulaştırmadığı bir tek örnek göstermenin olanağı kalmamış. Bu çapsız ve işe yaramaz dış politika öyle olmuş ki, Türkiye’yi neredeyse savaşın eşiğine getirmiş. Rus uçağının düşürülmesi ile birlikte her şey öyle bir karışmış ki, daha şimdiden Türkiye’nin ödemeye başladığı bedel çok büyük.

Dış politikada çuvallanılmış ama her ne hikmetse Recep Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu içe yönelik zevahiri kurtarmak için efelenen bir dil kullanmaya devam ediyorlar. Oysa dış politikada dengeler öylesine hassastır ki, durumu iyi hesaplamazsanız bedeli de düşünemeyeceğiniz kadar ağır olur. Nitekim izlenen politikalar yüzünden emperyalistlerin Türkiye’yi üs olarak kullanmaları tartışma konusu bile yapılamamaktadır. İncirlik Üssü ABD’den sonra AB ülkelerine de açılmış durumda. Konu ile ilgili hükümetin ya da Erdoğan’ın ağzını açıp da söyleyeceği tek sözcük yok. Yok, çünkü Rusya’nın iddia ettiği IŞİD’dan petrol alımı iddiası, iktidar böyle bir yola başvursa bugün Türkiye’nin yanında olduğunu açıklayan NATO ülkeleri tarafından da konu bilindiği için açıklanıverecek. Yani Recep Tayyip Erdoğan ve Davutoğlu bu konuda teslimiyetçi bir politika izlemek zorundalar değil, mecburlar. Yoksa iki de bir “ailemi bu işin içine katmayın” yolunda açıklama yapan muhteremin ağzını açıp da konuşacak bir tek sözcüğü bile kalmaz.

Özetle; Türkiye binmiş bir alemete, AKP iktidarının ve Recep Tayyip Erdoğan’ın yönetiminde gidiyor kıyamete ki, bu kıyamet sizin sandığınız gibi tezeğe mahkum olarak bile kalmayabilir. Yukarıda da söylediğimiz gibi Türkiye’nin felaketin içine yuvarlanması an meselesi bile olabilir. Oysa içinden geçtiğimiz bu en zor koşullarda bile Recep Tayyip Erdoğan çift başlılıktan şikayet ediyor.

Gerçekten de bütün etkisizliğine karşın ortada Davutoğlu gibi varlığı ile yokluğu hissedilmeyen birinin bile bulunması binde bir bile olsa sigortadır diye düşünmek gerek.

Çünkü gerçekten de Recep Tayyip Erdoğan’ın ne yapabileceğini kestirmenin olanağı yok demiyorum, ne yapabileceği çok belli çok…