Yazan: Turgut Koçak 13 Haziran 2012
Suriye nüfusu dikkate alındığında Kürt nüfusun oranının neredeyse yirmide bir olduğu görülür. Emperyalist dünyanın ve işbirlikçilerinin Suriye’ye yönelik başlattıkları yıkım ve teslim alma girişimiyle birlikte ülkede dış destekli bir muhalefet de ister istemez tarih sahnesinde yerini aldı. Suriye muhalefeti eğer emperyalist güç odaklarının tantanasını yaptıkları gibi bir gücü olsaydı hiç kuşku yok ki, muhalefetin başına da Kürt kökenli biri değil Suriyeli biri getirilirdi. Ne var ki, bu gerçekler dikkate alınmadı ve Suriyeli muhaliflerin başına bugüne kadar İsveç’te sürgünde yaşayan akademisyen Abdülbesat Sayda getirildi.
Yazımızın başında ‘NİYE KÜRT’ diye soruyoruz ya biliyorum ki, öküzün altında buzağı arayan, etnik bağlamda gözlerine kül üfürülmüş birçok kişi benim bu sorumun maksatlı olduğunu, Kürtlere karşı bir tutum içinde bulunduğum için böyle söylediğimi sanacaklar. Bir komünist olarak böyle düşünmediğimi aklı başında herkes bilir ama kafasını uluslararası sermayeye kiralayanların ne yazık ki gerçeği görmesinin olanağı yoktur.
Şimdi sırasıyla bu sorunun yanıtını aramaya çalışalım. Bu konuda soldan değerlendirim yapanların birçoğunun görüşleri üç aşağı beş yukarı ortalıkta dolaşan görüşlerin ötesine geçmiyor ne yazık ki. Neymiş efendim; Suriye muhalefeti Müslüman Kardeşler’in etkili olduğu görüntüsü veriyormuş da Abdülbesat Sayda işin başına getirilerek bu anlayış kırılmak isteniyormuş. Başka? Yine Suriye muhalefeti otokratik bir görüntü sergiliyormuş Sayda ile bu görüntünün de kaldırılması istenmişmiş. Üçüncüsü ise dağınık olan Kürt muhalefetinin toparlanması amaçlanmışmış.
Emperyalist dünya çok masum ya, nedenleri de olabildiğince masumlaştırılmış ve desteklenebilir bir konuma çekilmek istenmiş. Gerçi emperyalist dünyanın dünya halklarına kurduğu tuzak göz önüne alındığında bu tür değerlendirmelerin hiç mi hiç kıymeti olamaz. Hele de devrimcilerin gözünde koskoca bir yalandan başka bir anlam taşımaz.
ABD emperyalistleri ve emperyalistler uzun zamandan beri İran’a karşı açık, gizli bir komplo içindedirler. Ne var ki, emperyalistler için İran sanıldığı gibi hiç de kolay lokma değildir. Bu yüzden de emperyalist dünyanın planı dahilinde bölgenin bir şekle de sokulması gerekir. Emperyalistler İran’da Suriye benzeri bir iç kargaşa çıkarmayı düşünmemiş olamazlar. Bununla birlikte uzun zamandır bu yöndeki girişimlerinin hemen hepsinin boşa çıktığı da bir gerçektir. Bu yüzdendir ki, İran kuşatılıp bölgede yalnız bırakılmak istenmektedir. İşbirlikçi AKP iktidarının oluru ile Küreciğe kurulan Füzesavar Üssü’nün kurulması da emperyalistlerin hem İran’a hem de bölge ülkelerine yönelik hesaplarının bir gereğidir.
Ortadoğu’da emperyalistler için Suriye stratejik bir konuma sahiptir. Suriye’ye boyun eğdirilmesi demek büyük ölçüde İsrail’in bölgede konumunun güçlendirilmesinin yanında İran’ında çepeçevre kuşatılması demektir. Haritaya baktığımız zaman emperyalistlerin politikalarını okumak çok daha kolaylaşacaktır. Bugün Kuzey Irak’ta kurulmuş bir Kürt devletinin olduğu bir gerçektir. Barzani önderliğinde kurulan Kürt devleti hiç kuşku yok ki, emperyalistlerle içli dışlıdır. Üstelikte İran’la komşudur. Barzani, işin daha da önemli bir yanı AKP iktidarı ile de iyi ilişkiler içindedir. Suriye’nin kuzeyinde ise Kürt nüfus yaşamakta, bunları Türkiye ile bağları da devam etmektedir. Suriye’de emperyalistlerin çıkardığı kargaşa ortamına Esat karşıtı Kürt muhalifler olmasına karşın Kürtler bir bütünlük içinde Suriye muhalefetine gerektiği kadar dahil olmamıştır. Güdülen politikalardan birisi hiç kuşkusuz Esad’a karşı Kürtleri de ayağa kaldırmaktır. Abdülbesat Sayda ile bu amacın gerçekleştirileceği hesap edilmektedir. Ancak iş salt bununla da sınırlı değildir. Emperyalistler güçlendirilecek olan bu politika ile Suriye’nin Türkiye sınırını boydan boya Kürtlerle kontrol altına almanın kendi politikaları açısından çok daha iyi olacağını düşünmektedirler.
Bu durumda Kuzey Irak’tan Hatay’a ulaşan çizgi Akdeniz suları ile buluşacak, hem emperyalistler, hem de bölgede çıbanbaşı konumundaki İsrail istediği gibi at oynatacaktır. Suriye’nin emperyalistlerin istediği gibi dizayn edilmesi demek Türkiye’nin de yeni oluşumların ışığında emperyalistlerin istekleri doğrultusunda zorlanması demektir ki, asıl emperyalistlerin büyük planı da budur. Bu arada BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın bu konu ile ilgili demecini de unutmamak gerekir. O demeç öz itibari ile Kürtlerin sınırlarının Hakkari’den Hatay’a kadar uzanacağını yönündeydi.
Demek ki, burada dikkate alınması gereken şey; Kürtlerin bir bütün olarak Beşar Esad karşıtlığına çekilerek Beşar Esadı’nı yıkılmasının kolaylaştırılmasının yanında sözü edilen coğrafyada yeni bir oldubittinin de kotarılmasıdır. Abdülbesat Sayda’nın Suriye muhalefetinin başına getirilme gerekçesinin de nedeni budur. ‘Niye Kürt’ sorusunun yanıtı açıktır. Bundan sonra da emperyalistlerin işi bir şekilde bozulmaz ise yeni yeni argümanlarla sürdürülecektir. Asıl olan; bu oyunların bozulmasıdır, bozulacaktır da…
Suriye nüfusu dikkate alındığında Kürt nüfusun oranının neredeyse yirmide bir olduğu görülür. Emperyalist dünyanın ve işbirlikçilerinin Suriye’ye yönelik başlattıkları yıkım ve teslim alma girişimiyle birlikte ülkede dış destekli bir muhalefet de ister istemez tarih sahnesinde yerini aldı. Suriye muhalefeti eğer emperyalist güç odaklarının tantanasını yaptıkları gibi bir gücü olsaydı hiç kuşku yok ki, muhalefetin başına da Kürt kökenli biri değil Suriyeli biri getirilirdi. Ne var ki, bu gerçekler dikkate alınmadı ve Suriyeli muhaliflerin başına bugüne kadar İsveç’te sürgünde yaşayan akademisyen Abdülbesat Sayda getirildi.
Yazımızın başında ‘NİYE KÜRT’ diye soruyoruz ya biliyorum ki, öküzün altında buzağı arayan, etnik bağlamda gözlerine kül üfürülmüş birçok kişi benim bu sorumun maksatlı olduğunu, Kürtlere karşı bir tutum içinde bulunduğum için böyle söylediğimi sanacaklar. Bir komünist olarak böyle düşünmediğimi aklı başında herkes bilir ama kafasını uluslararası sermayeye kiralayanların ne yazık ki gerçeği görmesinin olanağı yoktur.
Şimdi sırasıyla bu sorunun yanıtını aramaya çalışalım. Bu konuda soldan değerlendirim yapanların birçoğunun görüşleri üç aşağı beş yukarı ortalıkta dolaşan görüşlerin ötesine geçmiyor ne yazık ki. Neymiş efendim; Suriye muhalefeti Müslüman Kardeşler’in etkili olduğu görüntüsü veriyormuş da Abdülbesat Sayda işin başına getirilerek bu anlayış kırılmak isteniyormuş. Başka? Yine Suriye muhalefeti otokratik bir görüntü sergiliyormuş Sayda ile bu görüntünün de kaldırılması istenmişmiş. Üçüncüsü ise dağınık olan Kürt muhalefetinin toparlanması amaçlanmışmış.
Emperyalist dünya çok masum ya, nedenleri de olabildiğince masumlaştırılmış ve desteklenebilir bir konuma çekilmek istenmiş. Gerçi emperyalist dünyanın dünya halklarına kurduğu tuzak göz önüne alındığında bu tür değerlendirmelerin hiç mi hiç kıymeti olamaz. Hele de devrimcilerin gözünde koskoca bir yalandan başka bir anlam taşımaz.
ABD emperyalistleri ve emperyalistler uzun zamandan beri İran’a karşı açık, gizli bir komplo içindedirler. Ne var ki, emperyalistler için İran sanıldığı gibi hiç de kolay lokma değildir. Bu yüzden de emperyalist dünyanın planı dahilinde bölgenin bir şekle de sokulması gerekir. Emperyalistler İran’da Suriye benzeri bir iç kargaşa çıkarmayı düşünmemiş olamazlar. Bununla birlikte uzun zamandır bu yöndeki girişimlerinin hemen hepsinin boşa çıktığı da bir gerçektir. Bu yüzdendir ki, İran kuşatılıp bölgede yalnız bırakılmak istenmektedir. İşbirlikçi AKP iktidarının oluru ile Küreciğe kurulan Füzesavar Üssü’nün kurulması da emperyalistlerin hem İran’a hem de bölge ülkelerine yönelik hesaplarının bir gereğidir.
Ortadoğu’da emperyalistler için Suriye stratejik bir konuma sahiptir. Suriye’ye boyun eğdirilmesi demek büyük ölçüde İsrail’in bölgede konumunun güçlendirilmesinin yanında İran’ında çepeçevre kuşatılması demektir. Haritaya baktığımız zaman emperyalistlerin politikalarını okumak çok daha kolaylaşacaktır. Bugün Kuzey Irak’ta kurulmuş bir Kürt devletinin olduğu bir gerçektir. Barzani önderliğinde kurulan Kürt devleti hiç kuşku yok ki, emperyalistlerle içli dışlıdır. Üstelikte İran’la komşudur. Barzani, işin daha da önemli bir yanı AKP iktidarı ile de iyi ilişkiler içindedir. Suriye’nin kuzeyinde ise Kürt nüfus yaşamakta, bunları Türkiye ile bağları da devam etmektedir. Suriye’de emperyalistlerin çıkardığı kargaşa ortamına Esat karşıtı Kürt muhalifler olmasına karşın Kürtler bir bütünlük içinde Suriye muhalefetine gerektiği kadar dahil olmamıştır. Güdülen politikalardan birisi hiç kuşkusuz Esad’a karşı Kürtleri de ayağa kaldırmaktır. Abdülbesat Sayda ile bu amacın gerçekleştirileceği hesap edilmektedir. Ancak iş salt bununla da sınırlı değildir. Emperyalistler güçlendirilecek olan bu politika ile Suriye’nin Türkiye sınırını boydan boya Kürtlerle kontrol altına almanın kendi politikaları açısından çok daha iyi olacağını düşünmektedirler.
Bu durumda Kuzey Irak’tan Hatay’a ulaşan çizgi Akdeniz suları ile buluşacak, hem emperyalistler, hem de bölgede çıbanbaşı konumundaki İsrail istediği gibi at oynatacaktır. Suriye’nin emperyalistlerin istediği gibi dizayn edilmesi demek Türkiye’nin de yeni oluşumların ışığında emperyalistlerin istekleri doğrultusunda zorlanması demektir ki, asıl emperyalistlerin büyük planı da budur. Bu arada BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın bu konu ile ilgili demecini de unutmamak gerekir. O demeç öz itibari ile Kürtlerin sınırlarının Hakkari’den Hatay’a kadar uzanacağını yönündeydi.
Demek ki, burada dikkate alınması gereken şey; Kürtlerin bir bütün olarak Beşar Esad karşıtlığına çekilerek Beşar Esadı’nı yıkılmasının kolaylaştırılmasının yanında sözü edilen coğrafyada yeni bir oldubittinin de kotarılmasıdır. Abdülbesat Sayda’nın Suriye muhalefetinin başına getirilme gerekçesinin de nedeni budur. ‘Niye Kürt’ sorusunun yanıtı açıktır. Bundan sonra da emperyalistlerin işi bir şekilde bozulmaz ise yeni yeni argümanlarla sürdürülecektir.
Asıl olan; bu oyunların bozulmasıdır, bozulacaktır da…