NEYMİŞİZ MEĞER!

Yazan: Turgut Koçak 20 Haziran 2012

Halkımız işsiz, güçsüz, ekmeksizmiş ne gam. Hemen her gün iş kazalarından işçiler ölüyormuş kime ne? Her gün çatışmalar sonrası ana kuzularının cenazeleri al tabutlar içinde baba evlerine gönderiliyormuş, ateş düştüğü yeri yakarmış bundan bize ne? Hep kötü haber, hep kötü haber. Şimdi bunları düşünüp, geldiğimiz ekonomik düzeyi gölgede mi bırakalım? Ağlak Bülent Arınç vermiş yanıtını çıkmış işin içinden. Askerlerimizi katledenler hem çoklarmış hem de silahlıymışlar. Mademki, öyleymiş sorun yok efendim, bu da gelir bu da geçer. Üstümüzden neler gelip geçmedi ki, bu da geçmesin? Bütün bu yaşadıklarımıza fazla kafamızı takmamalıyız. Hatta zil takıp oynamalı ve de AKP’nin becerikli vurguncularının elinde avuç açan değil, avuç açtıran bir ülke konumuna geldiğimizi düşünerek şişine şişine bir güzel dolaşmalıyız ortalıkta. Hem Bay Tayyip’e helal olsun vallahi, göğsümüzü kabarttı. On yıllardır ülkemizi soyup soğana çevirerek borçlandıran IMF’ye öyle bir jest yaptı ki, anlayan anladı bize göre. Adam çıktı, babası oğluna yapmaz IMF’nin kasasına 5 milyar doları koyuverdi. Neymiş efendim; AB üyesi ülkelerden bazıları batıyormuş. Bunların kurtarılması da bize düşmüşmüş. Öyle ya ne demişler? Komşuda pişer bize de düşer. AKP vurguncuları ülkemizde öyle bir kazan kaynattılar ki, dağıt dağıt bitmez. Bizde eşşek değiliz ya, komşumuz aç yatarken insanlık görevimizi yerine getirmeyelim?

İnsan olup da yaşananlar karşısında isyan etmemek olası mı? Adamlar resmen bizimle dalga geçiyor. Ülkede adalet yok ama Adalet Bakanı var. Cezaevleri adli-siyasi mahkumlarla ağzına kadar doldurulmuş durumda. Kaç aydır memurlara verilecek zamla ilgili bir sonuç alınamadı. Sonuçta da memurun değil, “Yunanistan’a mı dönelim” diyen iktidarın dediği oldu. Minicik bir zam yapmışlardı ya, bu zamla birlikte bazı memurların gelir dilimi artmış, doğal olarak gelir dilimi artanı ne yaparlar? Kırpıp kırpık yıldız yapacak değiller ya; maaş bordrosu ortada maliye kesivermiş maaşları. Memurlar bir de bakmışlar ki, daha çok vergi vermek durumunda kaldıkları için maaşları inivermiş aşağıya. Bir, iki mırın kırın, arkası gelmemiş, AKP iktidarı da aynı hamam aynı tas “vurun abalıya” siyasetine daha da bir ayar vererek çalışanların tepesine binilmesi gerektiği sonucunu çıkarmış. Önümüzdeki günlerde nelerle karşılaşacağız hep birlikte yaşayıp göreceğiz.

Dedik ya bizim ülkemizde yöneticiler halkımızı yemin olsun hiçe sayıyor. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı İ. Melih Gökçek var ya bu hiçe sayma girişiminde çıtayı iyice yıldızlara çekti dersek abartmış olmayız. Biz bugüne kadar kabak festivalinden kelek festivaline kadar sayısız festivalle karşılaşmıştık ama ‘Ticaret Festivali” ile ilk kez karşılaşıyoruz. Ankara sokak ve caddeleri ana baba günü. Festival diye düzenlenen şeyse tam anlamıyla bir kargaşaya dönüşmüş. Kimin çalıp kimin oynadığı belli değil. Bu festivale katılan esnafların cebine bir şey giriyor mu bilmiyoruz ama bizim gördüğümüz kadarıyla giren de çıkan da bir şey yok. Yalnız Ankara Güven Park’a konulan dinozorların başına toplanan bir kalabalığı her zaman görmek olası. Burası da bir kargaşa bir kargaşa demeyin gitsin. İnsan, ortaya çıkan bu tabloyu görünce ülkeyi yönetenlerde hiç mi hiç kent bilincinin olmadığını bir kez daha anlıyor. Ortaya konulan bütün etkinliklerin niteliksizliği bir yana kent bu kadar mı ses ve görüntü kirliliğine boğulur? Bu kadar mı oturduğumuz, parklarında dinlendiğimiz, sokaklarında caddelerinde yürüdüğümüz kent, kent olmaktan çıkarılır?

Şaşırmıyoruz tabi, bir kentin sanatın içine tüküren belediye başkanı, bir ülkenin yontuya “ucube” diye bir başbakanı olursa yurttaşlarının da beğeni düzeyi bu kadar olur işte. Ne olduğu belirsiz araçların sağını solunu açarak oraya buraya taşınan büyüklere ve çoluk çocuğa ne demeli sahi? Bir şey demeli elbette. İnsanoğlu yaptığı bir etkinliğin bir işe yaradığını görmeli hiç değil. Kısacası insan kitap okur kendine bir şeyler katar, resim sergisi gezer beğeni düzeyi ve kültürel birikimi artar, bir toplantı izler birçok olay ve olgunun başkalarının gözüyle nasıl görüldüğünün ayırtına varır, yeni yeni şeyler öğrenir. Peki, koskoca başkentte yapılan TİCARET FESTİVALİ’nin yurttaşa katkısı nedir sizce?

Yanıt veriyoruz: KOSKOCAMAN BİR HİÇ!

Yahu insanda biraz sıkılma utanma olur. Yurttaş kuru ekmeğe muhtaç olmuş, sizler hâlâ yurttaşı kirli çıkı olarak düşünüyorsunuz. TİCARET FESTİVALİ gibi uyduruk ucube yöntemlerle hem kirli çıkınları boşaltalım, hem de ceplerinde varsa birkaç kuruşları cebellezi edip malı götürelim diyorsunuz. Sonuç olarak yukarıda sizlerle ilgili söylediklerimin onda birini bile söylemiş değilim. Ama bu konuyu şu sözlerle kapatmak istiyorum. Bu tür şeylere kafa yoranlar; tamamınız üçkağıtçı ve de vurguncusunuz. İsminizin başında hangi sıfat olursa olsun bu tanımlamanın siz; kat kat fazlasını hak ediyorsunuz.

Yıkıp kefereye çevirdiğiniz ülkenin haline bir de bir eliniz yağda bir eliniz balda olduğunuz yerden bakmayıp da; aç, açık, işsiz, güçsüz, süründürdüğünüz yurttaşın gözlüğüyle baksanız neler görürsünüz neler. Hatta korkunuzdan sokağa bile çıkamaz, kaçmak için uçağınızı bile hazır bekletirsiniz. Öyle, ülkeyi yarım asırdan fazla bir süredir soymuş soğana çevirmiş IMF’nin avucuna beş milyar dolar koyarak orda burada başınız dik caka satamaz, bilmem kaç yıl sonra dünya ekonomisi içinde kaçıncı ülke olacağız palavrasıyla da yalanı bal eyleyip kitlelere yalatmaya kalkışmazsınız.

Size söyleyecek sözümüz bitecek gibi değil. Ülkemizde her gün yaşanan ölümleri ve nedenlerini görmeyip de, iki de bir de Suriye’yi dilinize dolayarak demokrasi ve insan hakları havarisi de kesilemezsiniz. Kesilirseniz de bu halinizle siz, siz olamazsınız. Çünkü bu hâl ve tavırlarla olunsa olunsa kukla olunur kukla!

Ülkemiz insanlarına NEYMİŞİZ MEĞER numarası çekmeyi bırakın.

Daha doğrusu bütün numaralarınızdan sıyrılıp halkımızın karşısına öyle çıkın.

TABİ YÜREĞİNİZ VARSA…