NETEKİM PAŞA DA ÖYLE YAPMIŞTI NETEKİM

Yazan: Turgut Koçak 29 Temmuz 2011

éÖğreniyoruz ki, Yargıçlar ve Savcılar Sendikası (YARGI-SEN), idarenin kapatma istemiyle dava açması sonucu mahkemece kapatılmış. Olay bir idarenin kapatma istemiyle dava açması yönünden ele alınmalı, bir de kapatma kararı veren yargının tasarrufu açısından. Türkiye neredeyse cumhuriyetin kurulduğundan bu yana gerek sendikal gerekse politik bağlamda örgütlenme özgürlüğü için savaşım verilen bir ülke. Bu yolda öne çıkmış kimselerse o gün bugündür bu eylemlerinin bedelini ödeyip, işkencelerden geçirilmekte, hapislere atılmaktadır. Örgütlenme özgürlüğünden rahatsız olanlarsa hemen her dönemde hamasi vatan, millet nutukları çekmiş olan işbirlikçi yönetimler. Çünkü işbirlikçi yönetimler her zaman için örgütlü güçlerden korkmuşlardır. Onlar da iyi bilirler ki, bir toplum ne kadar örgütlüyse o topluma uyutmak o kadar zordur.

1961 Anayasa’sının getirdiği kısmi örgütlenme özgürlüğü nedeniyle ülkemizde dernek, sendika ve siyasi olarak örgütlenmenin önü açılmış, toplum hızlı bir şekilde örgütlenerek hak isteme eylemlerini girişmiştir. Hak isteme eylemlerinden rahatsız olan iktidar yetkilileri ise bir yandan bu örgütlerin üye ve yöneticilerini yıldırmak için dava açarlarken bir yandan da kurulan örgütleri kapatmaya yönelmiştir. Salt bu yüzden sonu gelmeyen anayasa tartışmalarına girişilmiş, dönemin iktidarı olan Adalet Partisi’nin Lideri Süleyman Demirel tarafından Anayasanın ülkeye bol geldiği söylenerek Anayasa değiştirilmek istenmiştir. Kim ne zaman bir hak isteminde bulunsa bir sınıfın öteki sınıflar üzerinde tahakküm kuracağı ve komünizm getireceği savıyla dava açılmış, pek çok sendika, dernek ve parti yöneticisi meşhur 141 – 142. Maddeden cezaya çarptırılmışlardır. Aynı saçmalık 1970’li yıllarda da sürdürülmüş, toplumsal isteklerin etki alanının genişlemesi nedeniyle bu meşhur maddeler büyük ölçüde işletilemez hale getirilmiştir.

12 Eylül 1980 Faşist darbesini gerçekleştirenler doğrudan sermaye güçlerinin çıkarlarını tartışmasız egemen kılmak için böyle bir yola başvurmuşlar, daha ilk bildirilerindeyse sendikaların, derneklerin ve siyasi partilerin faaliyetlerini durdurduklarına açıklamışlardır. Darbeyi gerçekleştirenler bununla da yetinmeyip bir süre sonra da temelli kapatılmalarına karar vererek süreci tamama erdirmişlerdir.

Hak, hukuk, yasa, şu, bu tamamıyla rafa kaldırılmış, darbeci beşler ne söylemişse onların ağzından çıkan yasa olarak kabul edilmiştir. 12 Eylül 1980 sonrasında yargıda da nitel bir değişiklik yaşanmış, dönemin yargıçları yürürlükteki yasaların hiçbirini dikkate almaksızın idarenin isteğini koşulsuz yerine getirmişlerdir. Salt bu yüzden binlerce dernek, onlarca sendika ve kurulu siyasi partiler kapatılıp kapısına kilit vurulmuştur. Bir başka deyişle dönemin yargıçları idarenin isteklerini yerine getiren birer onay merciine dönüşmüşlerdir. Netekim Paşa olarak ünlenen Kenan Evren gerektiğinde hukukçulara hukuk, fizikçileri fizik, imamlara imamlık öğreterek engin bilgisini toplumun hizmetine sunmuştu. Sendika mı, dernek mi, parti mi ne gerek vardı canım, Netekim Paşamız ne istiyorsa o olurdu. 12 Eylül 1980 döneminin hukuku buydu. Yani faşizm hukuku…

12 Eylül 1980 faşist darbesinden bu yana geçen süre 31 yıl. Biz hâlâ 12 Eylül 1980 darbesinin ürünü 1982 Anayasası ile yönetiliyoruz. Geçtiğimiz 12 Eylül 2010 tarihinde halkoylamasına sunulan bir anayasayı Bay Tayyip ve partisi AKP hazırladı. 12 Eylül anayasasının ruhu ile aynı özellikleri taşıyan bu anayasa, evet oyu ile kabul edilerek yürürlüğe girdi. Bu anayasa ile durumunu güçlendiren AKP iktidarı tıpkı Netekim Paşa gibi davranarak her türlü keyfiliğe imza atıyor. İdare tarafından kapatılması için hakkında dava açılan Yargıçlar ve Savcılar Sendikası (YARGI-SEN) mahkeme kararı ile kapatılıyor. Bütün bunlar yaşanırken AKP iktidarı “ileri” demokrasiden söz ederek kitlelerle dalga geçiyor. Yargının da, aklından örgütlenme özgürlüğü hiç geçmemiş olacak ki, idarenin istemini haklı buluyor ve kapatma kararı veriyor.

Şimdi düşünelim! AKP ile Netekim Paşa’nın beşi biryerdelerinin arasında ne fark var? Bizce yok. Peki, hukukun üstünlüğünü hiçbir etki altında kalmadan uygulaması gereken Netekim Paşaların dönemindeki yargıçlara ne oldu da, akıllarına ne vicdanları ne de hukuk gelmedi? Bizce nedeni belli. Hakimler ve Savcılar Sendikası (YARGI-SEN) hakkında kapatma kararı verenlerin gerekçeleri ne olursa olsun aklınız alıyor mu? Alsa da almasa da durum ortada. İdare istedi, onlar da uydu, tıpkı 12 Eylül 1980 sonrası gibi.

Netekim AKP iktidarı yargı ile ilgili onca tasarrufu laf olsun diye yapmadı. Ekeceğini ekti şimdi de hasat ediyor.

“ileri” demokrasi mi? LAF OLA BERİ GELE…