NEREYE GİDİYORUZ NE YAPACAĞIZ?

Yazan: Turgut Koçak 7 Ocak 2022

Bugün halkın doğru ve gerçek bilgiye ulaşmasının önü kapatılmıştır. Yargı işleyişini ve alacağı kararları doğrudan etkileyen tek kişilik bir yönetimle yönetilmekteyiz. Dolayısıyla halka doğru bilgi veren gazetecilerin hemen tamamı tehdit altında olup her an biri ve birçokları kodesi boylayabilir. Yani Anayasal teminat altına alınan bu hak hem yurttaşların bilgilendirilmesi hem de bilgilenmesi açısından bugün neredeyse yasak haline getirilmiştir. Bunun yerine iktidarın dipten doruğa yalan haberleri ortalıkta dolaşıp durmaktadır.

Bugün Türkiye’de evrensel hukuk kuralları ayaklar altındadır. Deyim yerindeyse bir Hukuk devleti olarak doğan ve teminat altına alınan bu durum AKP iktidarı ile birlikte bugün tanınmaz hale getirilmiştir. İktidar her ne yapacaklarsa hukuk çerçevesinde yapacakları yerde her fırsatta şeriata atıf yaparak sanki şeriata geçilmiş izlenimi veren bir davranış sergilenmektedir. Başta saray olmak üzere saray ve cumhur ittifakını oluşturan siyasi yapılar Anayasa’yı bile taktıkları yoktur. Sıkıştıkları her durumda da bu gerçeği açık etmekten çekince duymamaktadırlar.

Eğitim bugün ne çağdaştır ne kamu çıkarı gözetilmektedir ne de eşitlik ilkesi söz konusudur. Üstelik eğitim dini ağırlıklı hale getirilmiş olup anaokulları bile bu iktidarın dinsel tasallutu altındadır. 4-6 yaş grubu çocuklarımıza dini eğitim verilmesinde bu iktidar ısrarcılığının da ötesine geçmiş olup bugün cemaatleri, tarikatları, dini vakıf ve dernekleri okullarımıza eğitici olarak para karşılığında baş belası haline getirmiştir.

Bugün yurttaşlık konusu AKP ve saray iktidarı ile birlikte farklı bir anlayışa oturtulmuş bulunmaktadır. İktidar çevrelerince yurttaşlara karşı kucaklayıcı ve kapsayıcı bir dil neredeyse ortadan kaldırılmış bulunmaktadır. İş böyle olunca ortada ne hak ne hukuk ne adalet ne özgürlük söz konusu bile değildir. Yurttaşlar inançlarına ve etnik kökenlerine göre de ayrıştırılmakta uygulamalar ayrıcalıklı bir şekilde devam ettirilmektedir.

Bir ülkede eğer eşitlik yoksa özgürlükler ayakaltındaysa, adaleti iktidar gözetmiyorsa orada demokrasinin D’sinden bile söz edemeyiz. Demokraside keyfilik söz konusu değildir. Kurumların, kuralların, ilkelerin bulunduğu asgari şeylerden söz ediyoruz ama bugün bunlardan da söz edecek durumumuz yoktur.

Eğer bir ülkede hukuk söz konusu değilse ya da iktidar tarafından yok sayılma noktasındaysa ekonominin de doğru işleyeceği ve yurttaşların asgari bile olsa doğacak haklardan yararlanabileceği düşünülemediği gibi ekonomik gidiş de gelişigüzel olacağından ekonomik yıkımların önüne de geçilemeyecektir.

Türkiye’de öteden beri sağlık hizmetleri bravo denilecek seviyede hiç olmuş değildir ama büyük oranda sağlık hizmetleri ve sağlık güvencesini üstlenen devlet olmuştur. Bu nedenle de sağlık hizmetleri iyi kötü işlerken bugün özelleştirmelerle birlikte kamucu sağlık anlayışı yok edilmiştir. Sağlık hizmetleri sigortalı olunmasına karşın yine de yurttaşlara adım adım paralı hale getirilmeye çalışılmakta bu yönde atılan adımlar ise ortadadır. Muayene parasından tutun da ilaç katkı parasına kadar yurttaşların sırtına yıkılan yeni anlayış hemen herkesi büyük oranda sıkıntıya sokmuştur. Ayrıca korona virüs salgını bahanesiyle de yurttaşlara gerekli sağlık hizmeti verilememekte, salgın konusunda da gerekli duyarlılık yurttaşlara gösterilmemektedir.

Sağ iktidarlar öyle bir ortam hazırlamışlardır ki bugün bütün değerlere yüz çevrilmiştir. Bu bağlamda ne tarihsel ne kültürel ne de çevre anlamında bir değerler bütünü ülke gündeminden neredeyse çıkarılmış bulunmaktadır. Yeni kuşaklara verilmesi gereken gerekli bilgilerse yine AKP ve saray iktidarınca adeta yok edilmiş bulunmaktadır.

Bugün ülkemizde ne bilgi ve beceri gözetilmekte ne de bilime dayalı ölçülere uyan bir tutum sergilenmektedir. Bu yüzden de bu konu öncelikli olarak düşünmemiz gereken konular arasında öne çekilmeli ve ona göre bir davranış bütünlüğü yeniden inşa edilmelidir.

Bugün TBMM’de yasalar çıkarılarak ülkenin geleceği ipotek altına sokulmaktadır. Alınacak ve yasaya çevrilecek kimi kararların halk vicdanında karşılığı yoksa TBMM’de yasa çıkardık denilerek de bu gibi yasalara meşruluk kazandırılamaz. Kazandırılmış gibi yapılarak ülkenin geleceği başka ülkelere ya da çokuluslu şirketlere devredilemez. Devredilmişse bile bunun gerçekler nezdinde hiçbir hükmü yoktur bu başkan bilinmelidir.

Son söz; iktidar kendi geleceği için her şeyi göze almış gibi gözükse de görülen odur ki yapılacak ilk seçimlerde çok büyük bir hileye başvurulmaz ve seçim sonuçları değiştirilir ya da tanınmaz ise buna da boyun eğilmemeli, yurttaşlar yurttaşlık bilinciyle hareket ederek iktidarı zorla gasp etmek isteyenlere bu fırsatı vermemelidir. Ancak bu elbette siyaseten örgütlü yapılarla olacağı için bu yapılar şimdiden ne konuşacaklarsa açıkça konuşmalı ve niyetlerini halkla açıkça paylaşmalıdırlar. Sol ve sosyalistlere gelince; onların a üzerlerine düşecek görevler azımsanmayacak kadar çoktur. Ancak şu ya da bu nedenle parlamentoya yansımamış olan soy ve sosyalist güçlerin iradeleri de kimilerinde olduğu gibi yok sayılmamalı parlamentoya yansımasa bile sokağın gücü olacakları gözlerden ırak tutulmamalıdır. Bu da bizim işi gücü bırakıp parlamento ile yatan parlamento ile kalkan kimilerinin saplantı halinde konuşup durdukları anlayışlarını da popülizm olarak görüyor gerçeklerin bilinmesini sonuna kadar savunuyoruz.