Yazan: Turgut Koçak 5 Mart 2021
AKP iktidara geldikten sonra adım adım tolumu nereye götürecekse oraya götürdü ve geldik dayandık bu günlere. Geldiğimiz bugünlerin genel görüntüsü nasıl peki?
Ekonomi dibe vurmuş. Özelleştirme adı altında devlet şunu mu yapar, bunu mu yapar denilerek ne var ne yok özelleştirilip satılıp savılmış. Öyle bir noktaya gelinmiş ki artık şekeri bile Azerbaycan’dan gümrüksüz alacakmışız. Tabi yağı da, peyniri de. Dış borçlar katlandıkça katlanmış, zirveyi bulmuş. Londra’daki finans çevrelerine borçların faizlerini ödemekten ne yapacağımızı bilemez olmuşuz. Bir avuç yandaşa ne istedilerse verilmiş ülke ekonomik olarak neredeyse dipten doruğa çökertilmiş.
Hak ve özgürlükler çiğnenmiş, kişi hak ve özgürlükleri çeşitli bahanelerle kullanılamaz hale getirilerek ülke baskıların tavan yaptığı kimin ne zaman başına ne belanın geleceği günlerin karanlığına pat diye düşüvermişiz. Onca gazeteci düşüncelerini açıklamaktan içerde. Oncasının hakkında davalar açılmasında en küçük bir azalma yok, aksine daha da artış var. Ülke tam bir gerginlik ortamına düşürülmüş.
Durmadan düşmanlıklar pompalanıyor ve buradan iktidar durumunu sağlamlaştıracağını düşünüyor.
Sonra dünya çapında ölümler getiren korona virüs salgını bizim ülkemizde de insanlarımızı tepesine karabasanlar gibi çöküvermiş. Süreci iyi yönetemeyen iktidar bu konuda bile şeffaf davranmamış, doğru söyleyenleri dokuz köyden kovmak için iktidar ve küçük ortağı MHP her fırsatta sağlıkçılarımızı, onların örgütlerini hedef tahtasına koymuş. Bu nedenle Türk Tabipler Birliği iktidar ve destekçileri tarafından “terörist” ve “hain” ilan edilmiş. Sonuçta yine TTB’nin söyledikleri doğru çıksa da bu konuda yaşananları unutmak olası değil. Şimdi normalleşme ile boğuşuyoruz. Salgın yeniden tırmanışa geçer mi korkusunu yaşayan yığınlar tedirgin. İşyerlerini açan fakat tedbirlerin de unutulduğu bir ortamın yaşanması da kaçınılmaz olarak gözlerimizin önüne seriliyor. Yani gidiş iyi bir gidiş değil.
Gelinen noktada AKP ve saray iktidarı da aslına bakarsanız tedirginlik yaşıyor. İktidar elden gideceği korkusu ile işi gücü bırakmış muhalefeti parçalama gayretlerine düşmüş. Bu yüzden de bu politika HDP üzerinden yürütülüyor. HDP’nin politik yaşamdan silinmesi için çabalar artarak devam ediyor fakat silinemeyeceği gerçeğini de iktidar çevreleri bir türlü düşünemiyor nedense. Bu da sonuçta gelip durumu idare etme noktasında kilitleniyor.
Diyelim ki HDP konusu bir işe yaramadı. O zaman da iktidar aşka bir oyunun peşinde. “İnsan Hakları Eylem Planı” adı altında yeni bir hamle söz konusu. Bu hamlenin bazıları ancak anayasa değişikliği ile olası bu yüzden de iktidar muhalefeti bu kez de laiklik üzerinden vurma çabasında olacak. Mecliste anayasa değişikliğini yapabilmek için 367 sayısını bulamayacak ama belki halk oylaması için 333 bulabilirim düşüncesinde. Halk oylamasına gidildiğinde de laikliğe uyuz olan dince ve kendilerine solcuyum şuyum buyum diyen kesimleri de arkasına alarak anayasa değişikliği yapılırsa ki o zaman Türkiye’nin başına sadece millet ittifakının çatlatılması çorabı örülmüş olmayacak Türkiye yeni bir karanlık tünelin içine girecek ki bu tünelden çıkış hiç de sanıldığı gibi kolay olmayacak.
Şu anda mecliste dokunulmazlıklarla ilgili görüşmeler var. Eğer iktidarın oyununa gelinir ve dokunulmazlıkların kaldırılması için Erdoğan’ın söylediği gibi eller kalkar ve inerse işte o zaman Türkiye’yi çok daha içinden çıkılmaz sorunlarla karşı karşıya getirmek de başarılmış olacak.
Şimdilik iktidarın yapmak istediklerini yapıyor olmasının bir de tersi var.
Tersi ise mevcut iktidarın iktidardan gönderilmesi devamını da yazacağız elbet…