NERDE BUNLARDA O DEĞER YARGISI

Yazan: Turgut Koçak 13 Ekim 2015

10 Ekim günü Ankara kana bulandı. Ortada ne sorumlu var ne de yönetici. Yönetim kademesinde yer alan yöneticilere bakılırsa bu olaydan da ölenler sorumlu. En tepe noktada oturanlar öyle konuşuyorlar ki, ne insanlıkları kalmış ne de değer yargıları. İşin özü bunlar salt siyaseten bitmiş değiller aynı zamanda da insani olarak da bitmişler. İşte bu yüzdendir ki bir türlü terazileri doğru tartmıyor.

13 yıllık AKP iktidarının izini sürdüğünüz zaman nelerin bu ülkede değiştiğini tek tek çıkarabilirsiniz. Bir kez toplum katında dini yapılar neredeyse baş tacı edilip korunup kollandı. Bu yapılara her türlü devlet desteği verilmekle kalmadı, ülkenin her tarafına doldurulan İmam Hatip Okulları bunların arka bahçesi haline getirildi. Cumhuriyetin okulları okul olmaktan çıkıp medreseleştirildi. Zorunlu din dersleri ağırlık kazandı. Matematik, kimya, fizik, felsefe, sosyoloji hatta Türkçe dersleri önemsizleşip neredeyse bir kenara atıldı. Din ve Kültür dersleri ağırlık kazandı, bu dersin öğretmenleriyle dolduruldu kadrolar. Yöneticiler de bu dersin öğretmenleri arasından seçildi. Özetle söylemek gerekirse eğitim AKP iktidarı eliyle bitirildi.

Toplum sürekli gerilerek AKP’ye militan bir taraftar kazandırılmaya çalışıldı. Bu anlayış çerçevesinde AKP’nin ilişki ağı genişledi ve bütün Müslüman ülkelerdeki radikal dinci örgütlerle organik bağlar kuruldu. AKP’nin politikası gereği her türlü dinci terör örgütleriyle bağlar sıkılaştırılıp onlar desteklendi. Onlara para, silah ve her türlü lojistik destek verildi. Olmadı bu örgütlerin kafa adamları ülkemize çağrılarak ÖSO adı altında ya da Suriye muhalifleri sıfatıyla eğitildiler.

Böylece ülkemiz içinde de bu örgütlerin benzeri yapılar kök salıp filizlendiler. Önceki yazımızda da sözünü ettiğimiz gibi IŞİD gibi insanlık düşmanı bir dinci örgüte bile ülkemizde sempati duyanların yüzdesi %7’leri buldu. Böylesine geniş bir tabana sahip örgütlenme ağı dış terörist yapılarla ilişkiye geçerek onlara yardım ve yataklık etmeye başladılar. Ülkemizdeki camilerin önü neredeyse bu tür yapıların üye kazanmak için çalışma yaptıkları noktalar haline geldi. Konu ilgililere anımsatıldığında ise tınmadılar bile. Aksine bu örgütlerin işi kolaylaştırıldı.

İstanbul’da bir polisimi katleden ve ‘Karadul’ lakabıyla anılan saldırı bile bu iktidarın ağzından DHKP-C eylemi olarak dile getirildi. Sonra gerçekler ortaya çıktığında ise adeta olayın üstü kapatılıp unutturuldu.

Reyhanlı’daki, Niğde/Ulukışla’daki, Diyarbakır ve Suruç’taki IŞİD eylemleri bile önemsenmeyip iz azdırılmaya çalışıldı. Bir baka deyişle IŞİD denilen örgütün Türkiye bağlantılarına yönelik dikkate değer bir şey yapılmadığı gibi izleri de sürülmedi.

Sözünü ettiğimiz olaylar yaşanırken iktidarın operasyon emirleri yine sol görüşlü yapılara yöneldi. 1200 civarında gözaltı yapılmış, bunları içinde sadece ve sadece 50 civarında IŞİD ve başka dinci terör örgütleri yandaşı suçlamasıyla gözaltına alınanlar oldu. bunların da büyük bir çoğunluğu kısa zaman sonra serbest bırakıldı.

Yani AKP iktidarı bizzat sözünü ettiğimiz örgütlere yönelik operasyonlardan uzak durdu. Bu yüzden de yönetimin bilinçli zafiyeti yüzünden güvenlik görevlileri ya görevlerini yapamadılar ya da güvenlik güçlerinin içindeki yapılanmadan kaynaklı nedenlerle dinci terör yuvalarına karşı korumacı davranıldı. Bu yüzden de dinci terör örgütleri ellerini kollarına sallaya sallaya ülke içinde rahatlıkla plan yapıp eylemlere hazırlandılar.

10 Ekim günü yapılan bombalı saldırı eğer önlenemediyse işte bu yüzden önlenemedi. Eğer Ankara’daki Barış mitingi kana bulandıysa bu yüzden kana bulandı. Ne var ki, sorumlulardan bir teki bile istifa etmeyi düşünmedikleri gibi öz AKP’liler olarak görevlerini tam anlamıyla yerine getirdiklerine inanmaktadırlar. Doğrudur, Öz AKP’liler görevlerini tam anlamıyla yerine getirmektedirler. Öyle olmasaydı, bütün halkımız bilmeli ki, Ankara’daki bu katliam gerçekleşemezdi.

İşte durum bu kadar açıktır…