NE YAPSANIZ DİRİLEMEZSİNİZ

Yazan: Turgut Koçak 26 Ağustos 2013

Mısır’da Mursi’nin iktidardan düşürülmesi Türkiye’deki dinci takımı çok üzdü. Hemen her gün yeni bir senaryo ile karşılaşıyoruz. Recep Tayyip Erdoğan Esma için hüngür hıçkırık gözyaşı dökerken diğer dinci kesimler de “Diriliş” mitingleri yapıyorlar. Bu mitinglerden birisi Ankara Sıhhiye Meydanı’nda yapıldı. Bu miting ve bu nedenle yapılan basın açıklamaları ve toplantılar gösterdi ki, bunların artık dirilmelerinin olanağı yok. Sönük ve ilgi duyulmayan bu mitingler doğrusunu isterseniz başta bu kesimlere olmak üzere tüm topluma önemli iletiler veriyor. Birinci ileti dini politikaya alet ederek dini ilkelere dayalı bir iktidar oluşturmak isteyenlerin bunca yalana ve zorbalığa dayalı bir sistem peşinde koşuyor olmalarından kaynaklı bu çevrelerin artık bellerini doğrultamayacakları. İkinci ileti ise toplumu uyutarak peşlerinde sürükleme gayreti içinde olanların artık etkilerini yitirdikleri, toplumun da bunlara bundan böyle prim vermeyecekleridir.

Mursi’nin Mısır’da kurmak istediği rejimi anlata anlata dilimizde tüy bitti. Düşünün ki, kız çocuklarının evlendirilmesi yaşı çok aşağılara çekilmiştir. Kadınlarla ilgili kısıtlamalar peşpeşe gelmiş, denize girmelerinden manavdan ne alıp ne almayacaklarına kadar sapıkça sınırlamalar getirilmeye kalkışılmıştır. Hele bir tanesi var ki, Mursi ve çevresini inanç insanları olmaktan çok birer hasta olduklarını ortaya koymaktadır. O da ölen bir eşle cinsel ilişkide bulunulabileceği fetvasıdır. Haydi, bunlar uç şeyler diyelim ve yüzümüz kızararak bu konuları fazla deşmeyelim. Ancak toplum yaşamı ile ilgili olarak şeriat yasalarını egemen kılmaya kalkmalarını ise asla ama asla gözardı edemeyiz. İşte Türkiye’deki AKP iktidarı ve bu iktidarın arkasından sürüklenenlerin özledikleri düzen budur. Bu nedenledir ki, Mursi için dayanışma, kendileri için de “Diriliş” mitingi yapanların gerçek yüzleri bundan ibarettir.

Dedik ya bunlar ne yaparlarsa yapsınlar bir daha ayağa kalkamayacak denli belleri kırılmıştır. Düşünün ki, bir ülkenin Başbakanı kendi adıyla anılan bir üniversitede konuşmakta ve üniversite öğrencilerini akla hayale sığmayacak bir konuşma ile tehdit etmektedir. Recep Tayyip Erdoğan bu durumda nasıl bir üniversite istediğini de açıkça ortaya koymaktadır. Recep Tayyip Erdoğan’a göre üniversite öğrencisi demek etliye sütlüye karışmayan, iktidarın dümen suyundan ayrılmayan öğrenci demektir ki, iktidara kim karşı çıkarsa tepesine polis binmelidir. Recep Tayyip Erdoğan; büyük bir korku ve hezeyan içindedir. Bu yüzden de gözü demokrasiyi, insan haklarını ve özgürlükleri görmemekte, aklına haklarını kullanacaklara karşı şiddetten başka bir şey gelmemektedir. Hem siz bir başbakan düşünün ki, hayali şiddet tanımı yapmakta, iktidarın polisinin de şiddet kullanmasını gerekli gören sözleri rahatlıkla söyleyebilmektedir. Yani sözü geçen kişi Türkiye’de faşist bir iktidar hutbesi okur gibi hutbe okumaya kalkmaktadır. Bu tehlikeli gidişi iyi okumakta yarar vardır. Bu kafadır ki, Afyon/Şuhut’ta yapılan Zafer kutlamaları nedeniyle hem CHP liderine pet şişeleri ile saldırmakta, ağızlarına gelen sloganı atabilmekte, karşılık görünce de polis gerçek saldırganları değil, saldırılanları hedef almaktadır. AKP iktidarı artık olağan bir burjuva iktidarı olarak görülmemelidir. AKP’nin pili bittiği için iktidarda kalmaktan başka da bir yolu bulunmadığından giderek toplumsal çatışmalara varacak bir yol izleyerek faşizan bir yola sapmış bulunmaktadır.

Gerçekten de bu dinci çevrelerin doğruyu, yanlışı tartacak bir akla sahip olmadıklarını da gözlerimizin önünde cereyan eden olaylarla açıkça görmekteyiz. Suriye’de dincilerin gayreti ve Batı’nın uşaklığı ile kan döken ÖSO’cular ve AKP iktidarının da sonuna kadar bu işin içinde olduğunu iyi bilmekteyiz. Bununla birlikte katillerin yanında saf tutup Batı ile birlikte Suriye’yi boğmak isteyenler de bunlardır. Suriye’de kimyasal silah kullanan ÖSO’cular suçu Suriye rejiminin üstüne atarak müdahaleye ortam hazırlamışlar, insanlık düşmanı ABD de hemen müdahale için açıklamalar yapmaya başlamıştır. Bu insanlık dışı tutumu ellerini ovuşturarak destekleyen AKP iktidarı başta olmak üzere diğer dinci çevrelerdir.

Bunların hemen hiçbiri bugün Ürdün’de yapılacak olan “Suriye konulu” ABD, Ürdün, Suudi Arabistan, Türkiye, Katar, İngiltere, Fransa ve Almanya genelkurmay başkanlarının yapacağı toplantının ne anlama geldiğini sorgulamayacak kadar gözleri kördür. Bunlar Suriye’ye müdahaleyi olağan bir şeymiş gibi savunmakta, Müslümanlıklarıyla da kolaylıkla örtüştürmektedirler. İşte bu ve buna benzer sayısız nedenlerle sözümona bu İslami kesimlerin değil “Diriliş” mitingi gökyüzünü yere bile indirseler dirilmelerinin olanağı yoktur. Ürdün’de saydığımız ülkelerin genelkurmay başkanlarının yapacağı toplantıda konuşacakları şeyler sadece Suriye için değil, ülkemiz ve tüm bölge ülkeleri için düşmanlık içerin bir toplantıdır, bu toplantıya ve sonuçlarına karşı çıkmak ise insanlık borcumuzdur. Karşı çıkalım ki insanlık düşmanlarının oyunları bozulsun.

Karşı çıkalım ki, bu insanlık düşmanları ülkemiz ve bölge ülkelerinin ayağına daha fazla dolanmasınlar…