NE YAPACAĞIZ BİZ BİZİ?

Yazan: Turgut Koçak 25 Ocak 2022

Son zamanlarda yepyeni bir tartışmanın içindeyiz. Sezen Aksu’ya yönelik Erdoğan’ın sözlerinden sona Sol’da bir tartışma başladı ki anlamak gerçekten de zordur. Oysa Sezen Aksu’nun şahsında söylenen sözün anlamı ve kapsamı düşünüldüğünde kafalar dan edecek ya yok biz bu ayarı kavrayamıyoruz. Sezen Aksu şuydu diye başladığımız yerde sözü getirip “oh olsun”a bağlıyoruz ki olacak gibi değildir. Buna benzer daha pek çok konuda da böyle düşünülüp böyle davranılıyor. İnsanlar her nedense herkesin tıpkı kendileri gibi düşünüp kendileri gibi davranmaları gerektiği düşüncesinde oldukları için bir sanatçıya bir sanatçı gibi değil de farklı yükümlülükler biçildiği için kolaylıkla da tu kaka edilebiliyor. Oysa bir sanatçının sanatçılığına bakmak en iyisi. İşini nasıl yapıyor, yaparken nasıl bir güzellik ortaya koymuş hepsini ama hepsini tartmak ve ona göre konuşmak için gerçekten de politikanın içinde olanların bin inceliğe gereksinimleri olduğunu düşünüyorum.

Fatma Girik’i yitirdik. Fatma Girik de bizim ülkemizin yeri zor doldurulur sanatçılarındandır kuşkusuz. Ama sosyalist soldan ya da herhangi bir yapının elemanı olmadığı için hemen kestirip atma isteği bizlerde ağır basıyor. Oysa sanatçı olup da üstelik de solcu onca insanın ortaya koydukları hangi dalda olursa olsun bizler severek izlemiyor muyuz?

Yahu biz niye böyleyiz. Nazım Hikmet için bile soldan pek çok kimse özensiz şeyler yazıp dururken kim neyi anlatmak istiyor acaba? Neymiş kurtuluş Savaşı Destanı’nı yazmış. Mustafa Kemal’e de güzellemeler varmış. Tamam da böyle bir destan örneği dünyanın kaç şairi ya da ne bileyim yazarı yazabilmiş ki ya da yazacak malzemesi var mıymış? Sosyalist olmayı kim neresinden tutuyorsa öyle anlamasa bu kadar özensiz şeyler yazıp durur mu?

Bir örnek vereyim. İkinci Paylaşım Savaşı’nın en zorlu yıllarında ekmek karne ile. Düşman gelip Moskova önlerine dayanmış. Bu dönemde karne bir tek sanatçılara yok. Yani onlara birçok şeye daha kolay ulaşabiliyor. Bu konuda eleştirilerin dozu arttığı için Stalin konuya dahil olmuş. Eleştirilere şöyle bir yanıt vermiş:

“SANATÇILAR BİZİM MORAL DEĞERLERİMİZDİR”

Ne demek moral değer? Eğer bir ülkenin halkının morali yüksek olursa, o morali de sanatçılar sağlayabiliyorsa Moskova’ya da girilemez arkadaş, kimse sancağını yeri düşürmeyi aklının köşesinden bile geçiremez. Türkiye gibi ülkelerde de durum benzerdir. Halk bunca zorluklar çekiyor. Mevcut iktidar halkın canına okuyor. Hemen her çevre tehdit altında. Ya piki ülkenin sanatçıları bizim partimizin üyesi olmasa da ortaya koydukları duruşla bize düşünemediğimiz kadar büyük direnme gücü vermiyorlar mı? Bazıları da daha da ileri giderek rahat rahat köşelerinde bir yaşam sürdüreceklerken kendilerini riske edip cezaevine girmeyi göze almıyorlar mı?

Ama bizlerin kendilerini ifade edecek ve daha geniş bir kitleye ulaşmak için televizyon gibi bir aracı olmadığı için bizler de ne yapalım sosyal medyayı kullanarak amacımız doğrultusunda yazılar yazıyor, düşüncelerimizi belirtiyoruz. Tıpkı bizim gibi pek çok sol ve sosyalist soldan kişiler de aynı şeyi yapıyor. Yapıyor da yine de sosyal medyanın kullanılması herkes bu işin içinde olduğu için özensizce kullanılıyor.

Benim de söyleyeceklerim var diye ortaya çıkan pek çok kimse görülmemiş bir özensizlik içinde davranarak herkese ayar çekmeye soyunuyor. Bu yüzden de yazılanlar bir gerçeği bile ifade etse değersizleşiveriyor.

Bence sosyalist olmak değerlidir. Sosyalist olduğunu düşünenler de bu değerin kıymetini bilmelidir. Sosyalizm insanı insan yapıyorsa, yontulacak tüm kaba yanlarını yontup incelikler kazandırıyorsa ne güzel şey değil mi? Sevgi, saygı işi de öyle. Bu tür kişilikleri kendinde toplamış insanlarla tüm kabalığı ile insanların karşılarına çıkanlar arasında yığınları etkileme açısından hiç mi fark yoktur sanıyorsunuz?

Vardır arkadaşlar vardır!

Yazımı yine de bazılarına öğretici olsun düşüncesiyle Nasrettin Hoca’nın söylediği ileri sürülen bir sözle bitirmek istiyorum. Söz şu: “Sende haklısın, sen de haklısın!” Biz kimseye sende haklısın sende haklısın demiyoruz tabi de bir sınırdan da söz ediyoruz anlayana…