NE BEKLENİYORSA

Yazan: Turgut Koçak 28 Mart 2020

Dün Sağlık Bakanı Fahrettin Koca çıkıp konuştu. Değişen bir şey yok. Sorular soruldu, sorulan sorular ise anlamsız ve ruhsuzdu. Sanki hepsi tornadan çıkmış, önceden hazırlanıp bakanın önüne konulmuş. Aynı şeylerin yinelenmesinden bizler bıktık ama Bakan bıkmadı niyeyse. Zorunlu bir görevi yerine getirir gibi çıkıp duruyor işte ne yapsın. Sorulan sorulardan birisi de Recep Tayyip Erdoğan’ın neler konuşacağı şeklindeydi. Bakan bu soruyu da öyle bir geçiştirdi ki sanki sanırdınız ki Erdoğan çıkıp konuşacak ve her derde deva şeyler söyleyip yeri yerinden oynatacaktı.

Ne diyebiliriz ki Türkiye işte. Yöneticiler de böyle sakala böyle tarak deyip aynı şeyleri bir kez, bir kez daha söyleyip duruyorlar.

Aynı şeylerin söylenmesini dinlerken sanıyorsunuz ki daha önceki konuşmaların aynısı ve de sahne de aynı sahne. Sonra yeni olarak görülürse eğer birkaç şeyle yok diyorsunuz bu şimdiki konuşması.

Uzatmayalım Erdoğan konuşmak üzere mikrofonun başına geliyor. Yüzü gölgeli. Eyvah diyorsunuz, kim bilir ne kötü haberler verecek. Başlıyorsunuz endişelenmeye. Konuşmaya başlayınca da önemli yeni bir şey olmadığını görüp biraz rahatlasanız da ülke genelinde yayılan koronavirüs tehlikesinin ciddiyetini anlayıp yok canım diyorsunuz yok, bunların pek yapacağı bir şey olduğunu sanmıyorum.

Böyle durumlarda eğer salgının üstesinden gelinecekse insanlarımıza moral gerekmez mi? Gerekir de Erdoğan’ın hangi söylediği insana moral kazandıracak şeylerdir ki moral kazansın insanlarımız. Tuzu kuruları geçtik, evde kal denilen milyonlarca insan çalışmazsa, maaşını alıp evine dönmezse evindeki odalara nasıl sığacak? O para, bu para, üstelik kazançta yok ne olacak, faturaları kim ödeyecek? Biriken kiraları, zamanı gelen borçları, alınmış olan kredileri bir el çıkıp da sildim ulan mı diyecek? Kısacası Erdoğan’ın söyledikleri arasında ekonomik sorunlara deva olacak tek bir sözcük bulduysanız buyurun bize de söyleyin ki moralimiz düzelsin. Yok oğlu yok. Ha evet, emeklilere verilen bayram harçlığı Nisan ayı başlarında ödenecekmiş. Eee ne olmuş ki bunu zaten biliyoruz. Haydi, bu parayı erken aldık diyelim bayram öncesi harçlığı nereden bulunacak, ev ev dolaşıp emekliler şeker mi toplayacaklar?

Efendim 30 büyükşehire seyahatler konusunda bundan böyle valiliklerden alınacak izinler geçerli olacakmış. Birde bütün ülkelere uçak seferleri durdurulmuş. Kitler, maskeler konusunda da sanayicilerimizle el ele verilmiş üretim hızlandırılacakmış. Usule uymayanların da tepesine çullanılacakmış. Eee bu sözleri de daha önce işittik ne var ki bunda? İşe devam, toplu taşıtlarda insanlar seyrek seyrek oturacaklarmış. Herkes kendi sıkıyönetimini pardon pardon disiplinini kendisi sağlayıp hayatını eve sığdıracak olup bitecekmiş. Kendileri sokağa çıkma yasağını koymaya zorunlu kalmamaları gerekirmiş. Denilmedi ama seyreltilmiş namaza da devam edilecekmiş.

Hele var ya bu denilmeyen son namaz işi var ya insanın gözü yaşarıyor. Bu ne büyük inanç böyle. Ölümden bile korkulmadan ölüme ferman okunması gözlerimizi yaşarttı doğrusu. Söylenenlere bakılırsa bu işi iktidara salık veren cemaatte İskenderağa Cemati’ymiş. Vallahi işte burada diyecek bir şey bulamıyoruz. Niye derseniz bunlar ne inandıklarını söyledikleri Kur’an’dan haberliler ne de salgın hastalıklar ve afet durumlarında Hz. Muhammed’in söylediklerinden bir şey anlamışlar. Tıpkı Emeviler’de olduğu gibi İslam’ı bilinçli bir şekilde siyasallaştırıp çıkarlarına kullanmaktan öte inançları bile muğlak ören yerine benziyor. Neyse konumuz bu değil…

Ülkemizde virüs tehlikesi her gün rakamlarla açıklandığı gibi artıp duracak mı yoksa önünün kesilmesi için gerçek bilim insanlarının dile getirdikleri yaşama geçirilip bu sorun çözülecek mi yurttaş bilmek istiyor. Tevatürler üretenleri bir yana bırakalım, bir gün bizim ülkemizde tıpkı İtalya gibi olursa nasıl kalkılacak bu işin altından?

Şimdi öğrenmek istiyorum, eğer gözünü karartmış Recep Tayyip Erdoğan yandaşı değilseniz Erdoğan’ın söyledikleri sizleri rahatlattı mı? Yoksa her zaman sıkıştığınızda yaptığınız gibi “daha ne yapsın adam mı” diyorsunuz? Daha ne yapsınla ilgili söylenecek o kadar çok şey var ki söylesek sayfalar dolusu tutar. Yine de anımsatalım isterseniz. Virüs konuşulmaya başlandığında hiç oralı bile olunmaması nasıl bir şeydir sizce? Dünyada alınan tedbirler artarak sürerken bizde niye yurtdışı seyahatlerin önüne geçilmedi, giriş çıkışlar niçin denetlenmedi? Umre’ye hacı gönderilirken bile bütün ülkeler kırılırken niye bize bir şey olmaza yatıldı da Umre’den dönenler bu virüsü pek çok kimseye bulaştırdı? Sonra Yunanistan sınırına gönderilen başta Suriyeliler olmak üzere yabancıların durumu ne oldu? Onların pek çoğu nereye ve nasıl döndüler? Şu an ülkemizde çalışma yaşamı niçin bu kadar her an kopacak şekilde pamuk ipliğine bağlı? Yurttaşa çalış ama dışarı çıkma demek ne demek? 65 yaş üstü risk grubu içinde sayılır ve dışarı çıkmaması için yasak konulmasının yanında her türlü aşağılayıcı muamele çekilirken bu virüsü kolaylıkla bulaştıracaklarla ilgili ne gibi tedbirler aldınız da işin içinden kolaylıkla sıyrılacağınızı sanıyorsunuz. Dua edecekler etsinler sözümüz yok ama niye toplumu kandırmak için cami hopörlörlerinden Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a dualar okutturuyorsunuz?

Cumhurbaşkanı konuşacak deyince bizler de sandık ki önemli şeyler duyacağız. Duya duya aynı şeylere ek olarak bir de her hafta uzaktan Bakanlar Kurulu Toplantısı nasıl yapılırmış onu duyduk.

Dünya Sağlık örgütü eğer Türkiye’yi İtalya’ya dönebilir diye uyarıyorsa şimdi boşuna mı uyarıyor sanıyorsunuz?

Ama siz Kanal İstanbul ihalesine devam edin, kim bilir belki bu proje aklınızı başınıza getiren son yapıp ettiğiniz şey olur…