NATO’NUN 60 YILI BAY TAYYİP’E HAYIRLI OLSUN

Yazan: Turgut Koçak 20 Şubat 2012

Dünkü yazımızda kısacık da olsa Rasmussen’in NATO Genel Sekreter seçilmeden önce Recep Tayyip Erdoğan’ın tutumuna değinmiş, arkasından da emperyalist dünyanın yöneticileri tarafından nasıl ikna edildiğine değinmiştik. Bütün bunlar ne yazıktır ki, bizleri şaşırtmamaktadır. Çünkü Recep Tayyip Erdoğan’ın sürekli yinelediği bu ve benzeri tavrı artık bizim için kanıksanır olmuştur.

Aynı Recep Tayyip Erdoğan Libya ile ilgili olarak;

“NATO’nun Libya’da ne işi var” demiş, arkasından da NATO kervanına kuzu kuzu Türkiye’yi de katarak Libya’da onbinlerce kişinin ölümüne neden olan bir saldırın içinde yer almamızdan küçücük bir üzüntü duymamıştı.

Hani derler ya kişinin fikri neyse zikri de o olurmuş diye, uluslararası sermayenin işbaşına getirdiği AKP ve Recep Tayyip Erdoğan’ın da durumu aynı. Sözü geçen zatı muhteremler dün söylediklerini bugün anımsamayacak kadar unutkan olmayı yöneten olmanın sıfatı olarak içselleştirivermişlerdir. Yoksa başta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olmak üzere Necmettin Erbakan’ın partisinde milletvekili olan kişilerin ‘Çekiç’ Gücün Türkiye’de konuşlandırılması konusuna nasıl yaklaştıklarını ve ne dediklerini meclis tutanaklarında bulmak hiç de zor değildir.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin NATO’ya girişi ile ilgili olarak verdikleri mesajın böylesine örtüşüyor olması da bilinmeyecek bir şey değildir. Değildir, çünkü uluslararası sermaye güçlerince basiretleri bağlanmış yazgıları yazılmıştır. Bu yüzden de aşağıdaki Türkiye’nin NATO’ya girişi ile ilgili olarak demeçlerini ülkemiz insanına sunmayı bir görev sayıyoruz. Adı geçen iki demece de baktığımız zaman, NATO’nun bir barış örgütü gibi sunulması ise ibret verici olmanın da ötesinde öncelikle Türkiye ve dünya halklarına karşı işlenmiş en büyük suçtur. NATO yetkililerinin ve üye ülkelerin devlet başkanı ve cumhurbaşkanlarının Türkiye’nin NATO üyesi olması hesabıyla verdikleri demeçlerinse bizim görüşümüze göre toz kadar bile bir hükmü yoktur. Yoktur, çünkü onlar verdikleri demeçlerle Türkiye’yi emperyalist amaçları için nasıl kullanacaklarını hesap etmektedirler. Bu nedenle buradan bir kez daha ilan ediyoruz.

NATO’NUN BARIŞLA İLGİSİ YOKTUR. NATO EMPERYALİZMİN HİZMETİNDE SALDIRI VE SAVAŞ ÖRGÜTÜDÜR.

NATO’DAN HEMEN ÇIKILMALI, EMPERYALİSTLERLE YAPILAN ASKERİ ANTLAŞMALAR DERHAL İPTAL EDİLMELİDİR.

NATO YANLISI İKTİDAR VE TÜM KURUM VE KURULUŞLAR KAMUOYU ÖNÜNDE MAHKUM EDİLEREK SUÇ ÖRGÜTÜ OLDUĞU HALKIMIZIN BİLİNCİNE İŞLENMELİDİR.

Cumhurbaşkanlığı’ndan açıklama

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, NATO’nun, Soğuk Savaş sonrası dönemin beraberinde getirdiği yeni tehdit ve sorunlarla mücadelede kendini uyarladığını belirtti.

Cumhurbaşkanı Gül’ün NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen görüşmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığının internet sitesinde yer alan bilgiye göre Gül, yarın Türkiye’nin NATO’ya üye oluşunun 60. yıl dönümü olduğunu ve bu vesileyle bir mesaj yayımladığını ifade etti.

NATO’nun, Soğuk Savaş boyunca Avrupa-Atlantik bölgesinde güvenlik ve istikrarın teminatı olarak son derece başarılı bir performans sergilediğini anlatan Gül, ittifakın Soğuk Savaş sonrası dönemin beraberinde getirdiği yeni tehdit ve sorunlarla mücadele için de kendini uyarladığını, Türkiye’nin geçmişte olduğu gibi, günümüzde ve gelecekte de NATO’ya desteğini kararlılıkla sürdüreceğini söyledi.

Rasmussen de Türkiye’nin NATO’ya katılışının 60. yıl dönümü münasebetiyle Türkiye’yi ziyaret etmekten ve Cumhurbaşkanı Gül tarafından kabul edilmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Türkiye’nin jeo-stratejik konumuyla hem siyasi hem askeri açıdan NATO’nun çok önemli bir üyesi olduğunu belirten Rasmussen, Afganistan’dan Kosova’ya kadar birçok NATO harekatına destek verdiğini ve bu desteğin devamını beklediklerini vurguladı.

Mayıs ayında Şikago’da düzenlenecek NATO Zirvesi’nin gündeminde yer alan konular hakkında da bilgi veren NATO Genel Sekreteri Rasmussen, Cumhurbaşkanı Gül ile zirvede bir kez daha görüşmeyi dilediğini belirtti.

Türkiye’den ayrıldı

NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, temaslarını tamamlamasının ardından Türkiye’den ayrıldı.

Türkiye’nin NATO’ya üyeliğinin 60. yıldönümü etkinliklikleri çerçevesinde Türkiye’ye davet edilen Rasmussen, bugün ilk olarak TBMM Dışişleri ve Savunma Komisyonları ile NATO Parlamenterler Asamblesi (PA) üyeleriyle TBMM’de bir araya geldi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile de görüşen Rasmussen, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile ortak basın toplantısı düzenlemişti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ne dedi:

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Soğuk Savaş’ın bitmesi ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasının NATO’nun ve bu ittifak içinde Türkiye’nin önemini asla azaltmadığını belirterek, ‘‘Uluslararası finans krizinden Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da yaşanan dönüşüme dek uzanan farklı gelişmeler doğrultusunda yeniden şekillenmekte olan dünya düzeninde, NATO’nun Türkiye için, Türkiye’nin de NATO için önemi günbegün daha da artmaktadır’’ dedi.

Başbakanlık Basın Merkezinin internet sitesinde, Başbakan Erdoğan’ın Türkiye’nin NATO’ya üyeliğinin 60. yıl dönümü dolayısıyla yayınladığı mesajına yer verildi. Erdoğan, mesajında, bugünün Türkiye’nin NATO’ya üyeliğinin yanı sıra Türkiye’nin Avrupa-Atlantik alanıyla bütünleşmesinin de yıl dönümü olduğu belirtildi.

NATO’nun, kuruluşundan bu yana, Avrupa-Atlantik bölgesinde barış ve istikrarın koruyucusu olarak hizmet ettiğini, geçmişte düşman kamplara ait olan ülkeleri bugünün müttefikleri ve ortakları olarak tek bir çatı altında toplamayı başardığını ifade eden Başbakan Erdoğan, mesajında şunları kaydetti:

“NATO, Soğuk Savaş sürecinde, stratejik ve askeri yetenekleri, ekonomik dinamizmi ve savunduğu evrensel değerler sayesinde, dönemin potansiyel düşmanı olarak görülen Varşova Paktı’nı başarısızlığa uğratmıştır. Bu, hiç kuşkusuz, Avrupa-Atlantik bölgesinde demokrasiye ve evrensel değerlere bağlı ülkelerin ortak başarısıdır.

NATO’nun temelini oluşturan transatlantik bağ, ittifakın temel fonksiyonlarının korunması, müttefiklerin ortak çıkarlarını etkileyen konularda istişare forumu, işbirliğine dayalı karar alma mekanizması sayesinde bugün daha da güçlenmiş durumdadır. NATO, Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından ortaya çıkan değişime hızla ayak uydurmanın yanı sıra, yeni riskleri göğüsleyebilecek mekanizmalar geliştirmeyi de başarmıştır. Nitekim, NATO’nun genişleme süreci başta olmak üzere, Barış İçin Ortaklık, Akdeniz Diyaloğu, -2004 yılında Türkiye’nin ev sahipliği yaptığı zirveden ismini alan- İstanbul İşbirliği Girişimi gibi ortaklık mekanizmaları, söz konusu başarının en somut göstergeleri arasındadır.”

Türkiye’nin, Balkan ülkelerinin Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleşmesinin bölgede barış ve istikrarı pekiştireceğine inanan bir ülke olarak, NATO’nun ‘açık kapı’ politikasını başından beri desteklediğini de vurgulayan Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin artan önemine değinerek şu değerlendirmelerde bulundu:

“Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve akabinde Sovyetler Birliği’nin dağılması, NATO’nun ve de bu ittifakın en etkin üyelerinden biri olan Türkiye’nin önemini asla azaltmamıştır. Tam tersine, uluslararası finans krizinden Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da yaşanan dönüşüme dek uzanan farklı gelişmeler doğrultusunda yeniden şekillenmekte olan dünya düzeninde, NATO’nun Türkiye için, Türkiye’nin de NATO için önemi günbegün daha da artmaktadır.

Türkiye, özgür dünyanın savunmasında oynadığı önemli rol sayesinde NATO bünyesinde her zaman sağlam ve güvenilir bir müttefik olmuştur; aynı şekilde, gelecekte de sağlam ve güvenilir bir müttefik olmaya devam edecektir.”

Görüldüğü gibi böylesine övücü sözler diplomatik olmanın da ötesinde ileri derecede bağlılığın bir ifadesi olup, ülkemiz ve dünya halklarının çıkarlarıyla hiç mi hiçbir ilintisi yoktur.