Yazan: Turgut Koçak 17 Mart 2012
Bildiğiniz gibi ABD emperyalizminin Ortadoğu ve Orta Asya’da geniş sömürü alanları yaratmak ve bu bölgelerde yaşayan halklara boyun eğdirmek gibi bir planının olduğunu herkes biliyor. Afganistan’ın ABD emperyalistlerince işgali de bu plan çerçevesinde gerçekleştirildi. 11 Eylü 2001’de İkiz kulelerin vurulması ise sadece ve sadece ABD emperyalizmi için bir gerekçe oldu. Bu olayın arkasından ABD emperyalistleri ve onun ortağı konumundaki Batı çaplı bir terör propagandası başlatarak istekleri doğrultusunda dünya halklarını önemli ölçüde etki altına aldılar. Arkasından da ABD Afganistan’da işgali gerçekleştirdi. ABD emperyalistlerinin bu işgali tek başlarına yürütmelerinin olanağı olmadığı için Afganistan’daki fiili işgalin sürdürülmesi yükümlülüğünü NATO üstlendi. Bu nedenle de NATO’ya üye ülkeler Afganistan’a operasyonel birlikler gönderdiler. Türkiye’nin de NATO üyesi olması sebebiyle asker göndermesi kaçınılmazdı. ABD’nin işgaline Türkiye’nin karşı çıkması gerekirken çıkmayarak NATO kararları çerçevesinde Afganistan’a asker göndermesi gündeme geldi ve emperyalist/kapitalist sistemin işbirlikçisi konumundaki hükümet yetkilileri asker göndermeyi kabul ettiler. Ne var ki, asker gönderme işi Müslüman ülkelerce ve ülkemiz kamuoyu tarafından iyiye yorumlanmayacağı dikkate alınarak ABD’nin işgaline destek verilmesi “Birliklerimiz Afganistan’da bulunacak ama operasyonel bir görev üstlenmeyecek” denilerek ABD’nin suç ortaklığına bir kılıf bulundu. Neymiş efendim Türk askerleri Müslüman bir halka silah doğrultamazlarmış. Oysa Afganistan’da halktan ve Taliban yanlılarından binlerce insanın katledilmesine zemin hazırlayan görevleri layıkıyla yerine getirmek gibi bir görev en ince ayrıntılarıyla yerine getirildi. Çünkü burada yapılan görev NATO çerçevesinde yapılıyordu, NATO denilince de akan sular dururdu. Konu NATO olunca ne askeri yetkililerden ne de iktidardan çıt çıkmazdı nedense. ABD’nin bölge halklarına yönelik katliam uygulamaları AKP iktidarı ile olabildiğince hız kazandı.
Olan olmuş, Türkiye bir kez daha tıpkı 1950–1953 tarihleri arasında emperyalistlerin müdahil olarak katıldıkları Kore Savaşı’na katıldığı gibi Afganistan’ın işgaline de NATO üyesi olması hesabıyla katılmıştır. Afganistan’daki savaşta operasyonel güç olarak görev almadığı için de bugüne kadar kayıp vermemiş ama askerlerimizin böylesi bir sıcak bölgede bulunmaları her an ölümle burun buruna yaşamaları gibi bir durumun da ortaya çıkmasını önleyememiştir. Nitekim önceki gün Afganistan’da bir evin üzerine düşen helikopterde bulunan 12 askerimiz canlarını yitirmişlerdir. Yaşanan bu acı olayın arkasından 12 askerimizin evine ve baba ocaklarına ateş düşmüş, ülke acıyla sarsılmıştır. Yaşanan bu olay ilktir. Şimdiye dek böylesi bir olay yaşanmadığı için 1800 askerimizin Afganistan’da bulunma nedeni de gerektiği kadar kamuoyu tarafından sorgulanmamıştır. Umarız yaşanan bu acı olaydan ders çıkarılır ve Türkiye kamuoyu Afganistan’da bulunmanın gerekçesini yüksek sesle işbirlikçi AKP iktidarına sormaya başlar. Yoksa korkarız ki, bu yaşanan acı ilk ve son olarak kalmayacak; Kore’de nasıl hiç uğruna halkımızın çocukları can vermişlerse Afganistan’da da benzer bir yazgıyı paylaşmakla karşı karşıya kalacaklardır. Çünkü ABD ve NATO ortaklığının Afganistan’da sürdürdüğü savaş haksız bir savaş olup, işgalciler gelinen noktada Afganistan halkının hıncını üstlerine çekmekten kurtulamayacaklardır. Daha da önemlisi onca teknik üstünlüğe karşın emperyalistler Afganistan’ı denetim altına almış değillerdir. İşgalciler şimdilik Kabil ve çevresini kontrol edebilmekte, öteki bölgelerde esamileri bile okunmamaktadır.
Yangın büyüyecektir. Bu durumda; gerek iktidar partisi, gerekse muhalefet partileri yaşamlarını yitiren askerlerimizin yakınlarına üzüntü ve başsağlığı dileyeceklerine bu bataklıktan askerlerimizin bir an önce çekilmesi için gerekeni yapmalıdır. Biz burada AKP iktidarından bir şey bekliyor değiliz. Çünkü AKP iktidarı emperyalizmin dümen suyunda binmiş bir felakete ülkemizi de kıyamete götürmektedir. Başta ana muhalefeti partisi Kılıçdaroğlu olmak üzere verilen demeçlerin AKP işbirlikçilerinin verdikleri demeçlerden hiç mi hiç farkı yoktur. Bu konuda bir tek CHP Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın demeci uyarıcı ve gerçeklere parmak basar niteliktedir.
AKP’nin doğru düşünüp doğru karar vermesinin olanağı yoktur. AKP ki, Somali açıklarına emperyalistlerin çıkarlarını korumak üzere savaş gemisi gönderilmesini bile güle oynaya gerçekleştirmiştir. Oysa orada oynanan oyunların içyüzü hiç de kamuoyuna açıklandığı gibi değildir. Somali halkına açlığı ve yoksulluğu reva görenlerin yalanıyla karşı karşıyayız. AKP iktidarı da bu suçun doğrudan ortağıdır.
Uyarıyoruz! AKP gerçekten de ülkemizin başına bela olacak büyük felaketler getirecek daha başka adımlar da atmak üzeredir. Suriye’ye emperyalizmin isteği doğrultusunda atılması olası adımların öyle görünüyor ki, neredeyse öngünündeyiz. Türkiye halkı AKP’nin işleyeceği bu suçu sineye çekip oturamaz. Bu suç işlendiğinde ise artık önüne geçilemez felaketlerle de karşı karşıya kalacağız demektir. AKP iktidarı ve onun başı Bay Tayyip, her türlü demokratik yollar denenerek durdurulmalı ve Türkiye bir an önce bu işbirlikçi iktidardan kurtulmalıdır. Yoksa yarın gerçekten de geç olacaktır.
Son anımsatma: Emperyalistlerin Suriye’ye yönelik işgal ve katliam girişimlerinde Türkiye’nin çıkarı nedir? Suriye’de olası bir müdahale sonrasında yaşamını yitirecek yüz binlerce insanın yanında çıkar konuşmak insanlıkla nasıl bağdaştırılır? Türkiye’nin ilgili kurumlarının tamamına ve başındakilere sesleniyoruz; AKP’nin işlemek üzere olduğu bu tarihi suça ortak olur ve demokratik tepkilerinizi koymazsanız unutmayın sizlerin de bu ülkede yakasına yapışacak birileri mutlaka çıkacaktır. Sivil irade diye diye Almanlar başlarına Hitleri bela etmişler, sonrasında ise salt Almanlar değil bütün dünya Halkları İkinci Paylaşım Savaşı’nın bedelini ödemek zorunda kalmışlardır. Dolayısı ile ABD ve ortaklarının Suriye’ye yönelik tehditleri Rusya ve Çin tarafından salt demeçlerle geçiştirilemez.
Rusya ve Çin’in caydırıcı davranması her zaman dünya haklarının yarına olacaktır kimse bu gerçeği aklından çıkarmamalıdır.