Yazan: Turgut Koçak 13 Temmuz 2020
Ayasofya ha cami olmuş ha müze kalmış göreceksiniz AKP ve saray iktidarını çevirdiği hiçbir dalavere kurtaramayacaktır.
Evet, belki bugün gelinen noktada 1923’te kurulan Cumhuriyet’in yerinde yeller estiren olaylar yaşandı ve son çiviler de çakılmak üzere ama ülkede Cumhuriyet bu hale getirildi, dinci gericilik yeni yeni mevziler kazandı diye de AKP ve saray iktidarının yarını pekişmiş olmayacak. Olmayacak çünkü ülkemizde bu iktidarın döneminde iyiye giden tek bir şey gösterilemez. Ülke neredeyse tıpkı Osmanlı’nın son günlerinde olduğu gibi yabancılara parsel parsel satılmıştır. Ülkenin sokulduğu uçurum öyle bir uçurum ki artık bundan sonrasını iktidara gelecek olan hiçbir sermaye iktidarı da şekle şemale sokamaz sokamayacaktır.
Birileri hiçbir kuralı takmadığı için demokrasiden ve özgürlüklerden söz etmenin şaka gibi geldiği günümüzde yine de durum bazılarının gördükleri düş ortamı gibi değildir. Hiçbir dönemde bu kadar politikleşip iktidarın dümen suyunda kulaç atmamış olan Diyanet’in hallerine baktığımız zaman her şeyin ne kadar da değişmiş gibi göründüğü izlenimine kapılsak bile din adı altında da olsa insanların kandırılması da bir yere kadardır.
Ne buyurmuş Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş; Ayasofya’nın cami yapılması ile ilgili olarak 86 yıllık ara dönem kapandı. Evet, insanların zaman zaman terazisi ve endazesi bozulunca bu tür sözler söylemesi olasıdır fakat sizler de göreceksiniz gün gelecek bu gibi laiklik düşmanı, din ile halkı kandırmaya soyunmuş şeriat özlemcilerinin sonu da mutlaka gelecektir. Dolayısı ile Ali Erbaş ve benzerlerinin bence konuşmaları gecenin karanlığında mezarlıktan geçerken türkü çağırmak ya da ıslık çalmak gibidir o kadar.
Sonra bir de şu Akit televizyonu var. Ayasofya’nın cami yapılmasına karar verilmiş ya onlar öyle sanıyorlar ki ülkeye şeriat gelmiştir. Televizyon programlarında bu gerçeğe açıkça vurgu yaptıkları gibi yine hilafetten dem vurarak akıllarınca dünya Müslümanları adına ahkâm kesiyorlar.
Ama bütün bunlar olurken bir şey var. CHP olup bitenler karşısında bir kurum gibi davranarak her nedense tepki koymaya bile gerek duymuyor. CHP’nin içinden gelen kimi sesler ise ne CHP’yi cumhuriyet’in savunucusu konumuna yükseltiyor ne de kendilerinin her fırsatta dile getirdikleri gibi Cumhuriyeti kuran bir parti olmalarını kitlelere anımsatıyor. CHP öyle bir durumda ki en azından sermaye iktidarını işler kılmak için diyebiliriz ki neredeyse göbeği çatlıyor. Şu ittifaklar yüzünden aman bozulmasın, fazladan bir söz ederiz de iş kötüye varır düşüncesiyle öyle bir sessizliğe büründü ki Atatürk’e alenen iktidar yandaşları küfrediyor olmasalar hiç seslerini duymayacağız. Oysa ittifak içinde oldukları partilere baktığımız zaman onlar Ayasofya’nın cami yapılmasını savunmaktan an bile geri durmuyorlar. Durmadıkları gibi bütün bu yönde konuşmalar yaparken de ittifak içinde oldukları akıllarına bile gelmiyor.
Yani sizin anlayacağınız CHP’nin yıllardır sağa seçenek olmak yerine sağı sağla dizginleyeceğini ve iktidarı daha olası bir çizgide sürdürebileceğini sanması yüzünden 18 yıldır sadece mevzi yitirildi. En azından CHP’yi de içine alan solda bir dağınıklık, bir keşmekeşlik yaşandı ki tepkilere karşın bile Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olması gerçeğinden vazgeçilmedi. Ya da ne bileyim önce geniş tabanına karşın bu koltuğu dolduracak birisini bulup kamuoyunun önüne çıkarmadı. Son bulup çıkardığı Muharrem İnce ise görüldü ki CHP’ye yararından çok zararı olan birisi olarak bir işlev yerine getirerek geldi geldi, davetle Ayasofya’da namaza gideceğini açıklamak gibi tıynetine uygun söz edip CHP saflarını bir kez daha sallamış oldu.
Sizler bu Ayasofya sorununu inananların bir samimiyeti olarak görüyor musunuz? Bence görülmesi olanaksız. Bu olay sadece ve sadece bitip tükenme noktasına gelmiş olan AKP ve saray iktidarına cansuyu anlamına geliyor o kadar. Niye derseniz daha dün bu konuda Recep Tayyip Erdoğan’ın nasıl konuştuğunu unuttunuz mu? Peki, bu konuşmaya karşın nasıl olmaktadır da son ‘Ulusa Sesleniş’ konuşmasında tam tersi şeyler söyler ve üstelik de Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına karşı bu denli cüretkâr suçlamalarda bulunur?
Konuyu oturup düşündük ve şu yargıya vardık. Bu dinci takımı bir kez daha yığınları kandırmak için böyle bir adım atmış bulunmaktadır. Sorun milyonlarca işsizi, aç ve yoksulu, işleri terse gitmişleri, ekonominin düzeltilmesine olanak bırakmayacak olan çöküşü gizlemek ve halkı kandırmak için bu yol bulunmuş ve uygulamaya konulmuştur.
Madem bu böyledir, bizler de halkın kandırılmasına izin vermeyen bir politika izlemek ve yanlışlarla mücadele etmek zorundayız. Yoksa uzlaşma sürekli hale getirilirse ki CHP en azından şimdilik böyle bir politika izlemektedir.
İşte o zaman da unutulmamalı ki cehennemin yolu da iyi niyet taşlarıyla döşelidir…