MÜSAMERE ÇOCUĞU

Yazan: Turgut Koçak 13 Eylül 2015

Müsamere çocuğu dediysem değil, çocukluktan yeni çıkmış bir ergen. Sesinin inişi çıkışı kontrolsüz ve dümdüz. Bağırıyor, çağırıyor, kongreye gelenleri aklınca heyecanlandırmaya çalışıyor. Ama gelenler başka havadalar. O ne konuşursa konuşsun salondakilerin havası bambaşka. Onlar da biliyorlar ki, muktedir olan konuşan adam değil, Külliye’de oturan muhteremdir. Bu yüzden de saygısızlık noktasını aşan bir tutumla durmadan bağırıp duruyorlar, “Recep Tayyip Erdoğan.. Recep Tayyip Erdoğan… Recep Tayyip Erdoğan…” diye.

Davutoğlu ne yapsın? Hiç değil, bir ölçüde de olsa dikkatleri üstüne toplamak için çırpınıp duruyor. Ama ne mümkün. Partinin Genel Başkanlığı’na önerilmiş ve yapılan oylamada da oyların tamamını alarak başkan seçilmiş ama yanında kendisiyle davranacak neredeyse bir tek kişi yok. Seçilenlerin hepsi de Recep Tayyip Erdoğan’ın iradesini temsil ediyor.

Ne yapsın “bilge ve bilgili hoca” Ahmet Davutoğlu? Birazcık da olsa kendisini sevdirmek ve beğendirmek çabasında. Başlıyor oraya buraya sataşmaya. Neymiş? Bu ülkede birileri varmış da bu ülkede olağanüstü şeyler olduğunu söylüyormuş. Oysa öyle miymiş ya? Muhalefet her şeyi abartıyormuş.

İnsan bağırmak istiyor, “atma Recep din kardeşiyiz” diye ama adamın adı da Recep değil ki, bildiğimiz Davutoğlu işte.

Bir düşünün Cizre’de bir haftadır sokağa çıkma yasağı konulmuş. Birçok ilçede sokağa çıkma yasağı bir konulup bir kaldırılıyor. Birçok il ve ilçelerde olayların arkası alınamıyor. Durmadan asker ve polis cenazeleri geliyor. Kimi yerlerde de sokak sokak çatışma sözkonusu. Adam çıkmış ne diyor? Birileri ülkede olağanüstü durum olduğunu söylüyormuş da, şuymuş da, buymuş da. Böylesine bir aymazlık için ne denilir bilmem ama AKP kongresine katılanlar öyle sanıyoruz ki, gerçeklere iyice gözlerini kapamışlar. Hep birlikte binmişler bir alamete gidiyorlar kıyamete. Hangi cehenneme giderlerse gitsinler bir önemi yok da, olan yine de bu ülkeye ve bu ülkenin masum yurttaşlarına oluyor. Herbiri kongreye Recep Tayyip sevdalısı olarak gelmiş sanki. Akoğlanlar fitili ateşliyor, salon bağırıyor, “Recep Tayyip Erdoğan.. Recep Tayyip Erdoğan.. Recep Tayyip Erdoğan…” diye.

Akoğlanları toplayıp Hürriyet Gazetesini basan ve “seçimlerin sonucu ne olursa olsun, seni başkan yaptıracağız, seni başkan yaptıracağız, seni başkan yaptıracağız” diye bağıran milletvekili bozuntusu Abdürrahim Boynukalın da kongrede divan üyeliğine seçilmiş. Bu durumda demek ki ne oluyor? AKP Recep Tayyip Erdoğan’ın dümen suyunda kayalıklara çarpıp ha dağıldım ha dağılacağım noktasına gelmiş dayanmış. Gemi kayalıklara çarptı çarpacak ama içindeki kaptanından, bütün personeline kadar demir atacak zamanı bile olmayacak. Özetle görüntü bu.

Dünya alem Türkiye’de yaşananları biliyor, görüyor. Bu gerçeğe her nedense bir tek AKP’liler yabancı. Ortalık güllük gülistanlıkmış gibi iletiler veren Ahmet Davutoğlu’nun bu durumda muhakeme yapma yeteneğini yitirmiş olmadığını kim söyleyebilir. Terör önlenemez boyutlara tırmanmış, bütün bu gelişmeler olurken AKP oturup bir köşesinde sus pus beklemiş. Recep Tayyip Erdoğan da dahil bütün yetkililer kandırıldıklarını söyleyerek akıllarınca masum ve mağduru oynamaya çalışıyorlar. Ekonomi yanmış bitmiş, dolar 3 lirayı aşmış artık 4 liraya doğru tırmanıyor ama AKP’nin kurmaylarının derdi bile değil. Ortalıkta bilmem kaç milyar dolar hesapsız/kitapsız, kayıtsız/kuyutsuz dolaşıyor ama kimin derdi?

İktidar kara paracı olup çıkmış. Tehlikelere dikkat çeken kim varsa bir şekilde susturulup sesi kısılmak isteniyor. Baskı, zulüm, tehdit, insan hayatına kast kol geziyor. Bizzat Recep Tayyip Erdoğan’ın kontrolünde kurulan Osmanlı Ocakları’nın tehlikeli girişimlerde bulunacağı gün yüzüne çıkmış bile. Kimisinin Akoğlan, kimisinin İçoğlan dediği bu örgütlenme kefen giyenin kefen giyen fedaileri olduklarını kendileri söylüyorlar. Hiç demokratik bir ülkede birileri fedai örgütü kurabilir mi? Kurarsa bu örgütü nasıl ve niçin kullanacaktır acaba?

Seçimlere böyle bir ortamda gidiyoruz. Seçimlerin güvenliğinin sağlanıp sağlanamayacağı bile belirsiz. AKP böyle bir ortamda kongresini yapıyor ama ortada yanlışlıklarını görüp ne bir eleştiri yapan var ne de herhangi bir yetkili özeleştiri yapıyor? Tehlikeli sularda kulaç atanların yarattığı tusunami ile öyle görülüyor ki ülke epey bedel ödeyecek. Bu durumda demokrasi güçlerine düşen görevin ağırlığı daha da artmış durumda. Biz; Türkiye Sosyalist İşçi Partisi olarak 1 Kasım 2015 seçimlerinde de halk düşmanlarının karşısında yer alacak, üzerimize düşen görevi yerine getireceğiz.

Peki, diğer sol ve sosyalist yapılar siz ne yapacaksınız? Sizin de kamuoyuna vereceğiniz bir iletiniz var mı yok mu?

Zaman geçirmeden açıklayın ki bilelim.

Yoksa dokuza beş kala seçimlere katılıp 3-5 bin oy alarak sola da sosyalist sola da yazık etmeyelim olmaz mı?