Yazan: Turgut Koçak 11 Mart 2015
Muhtar dedin mi muhtar çakmağını, köstekli saati, körüklü çizmeyi anmadan geçmek olmaz. Muhtarlık devletin haddini bilmez yurttaşlarına haddini bildirmek için en uçtaki makamdır. Bu yüzden de muhtar çakmağı da, muhtarın köstekli saati de, körüklü çizmesi de belleklere otorite nedir kazımıştır. Bir zamanlar TRT radyosundan ve tek kanallı devlet televizyonundan aranan anarşıstlerin (geçmişte ilerici, devrimci, sosyalist, komünist kim varsa anarşist olarak anılırdı) görülür görülmez en yakın karakola haber verilmesi için çağrılar yapılır, muhtarların da gözlerini dört açması için uyarılarda bulunularak kim anarşist kim değil muhtarlar da gözlerini dört açıp fırsat kollallardı. Yani sizin anlayacağınız devletin şevkatli kolları sözü var ya, bu söz yurttaşa sadece zulüm olarak sarılır ve yurttaşı canından bezdirirdi. Tabi muhtarların hepsini de aynı kefeye koymamakla birlikte devletin şevkatli kolları yurttaşını sarıp şurubunu çıkarmak için muhtarları kılcal damarlara kadar uzanan bir otorite ve korku abidesi olarak kullanırdı.
Yurttaşlar da bir baş olmanın ne anlama geldiğini bildikleri için kendi aralarında bir baş ol da istersen soğan başı ol sözleriyle yarışa girerler, muhtarlığı kazanmak için aileler, kabileler birbirine girer, bilmem kaç ölü şu aileden, bilmem kaç ölü ötekinden kara toprağı boylardı. Gerçi Türkiye demokrasiye geçmişti geçmesine de iktidarı elinde bulunduran ve kapitalizmin ölümüne savunucusu siyasi partiler ülkenin hiç de demokratikleşmesini istemezler, Demokrat Parti olarak kurulan Celal Bayar ve Menderes’in partisinin adını salt bu yüzden değiştirip Demirkırat Partisi olarak telaffuz ederledi. Muhtarlar da Demirkıratlı olmanın ne anlama geldiğini iyi bildikleri için doğru Demirkırat Partisi’nin örgütlerine koşar kayıtlarını yaptırırlardı. Sonrasında Demirkıratlıların uyguladıkları politika, ekonomiyi çökertmiş olmaları, ülkeyi parsel parsel parselleyip yabancılara peşkeş çekmeleri, yurttaşların en küçük demokratik haklarını bile kullanmalarının önüne geçilmesi, din anlayışının devlet katına egemen olması ve tarikatlerin ortalıkta cirit atar hale gelmeleri nedeniyle yurttaşlar da hızla Demirkırat Partisi’nden uzaklaşmaya başladılar.
Durur mu Menderes ve arkadaşları hemen bir ‘Vatan Cephesi’ icat edip herkesi bu cephe şemsiyesinin altına çağırdılar. Baktık gördük ki, bu cephenin şemsiyesi altına ilk önce muhtarlar koştu. Arkasından da pek çok insan muhtarlar tarafından gönüllü gönülsüz ‘Vatan Cephesi’ne yazdırıldı. Yine anımsarsanız bu gerçekler bilindiği için 27 Mayıs İhtilali’nden sonra muhtarlık görevi muhtarlardan alınıp mühür bir süreliğine öğretmenlere verildi. Yani sözün özü muhtarlık makamı otorite için iyi bir araçtır.
Bu gerçek Recep Tayyip Erdoğan tarafından öyle görünüyor ki, yeteri kadar anlaşılmış. Bu yüzden de kendisine ortalama otorite de yetmediğinden faşizan otoriteyi sağlamından kullanmak için Kaç/ak Sarayı’nda iki de bir de muhtarları toplayıp duruyor. Yani sizin anlayacağınız muhterem; muhtarlar aracılığı ile öyle bir ağ kurmak istiyor ki, tıpkı bir zamanlar İçişleri Bakanı Faruk Sükan gibi komünistlerin ve yaramaz yurttaşların nefes alışlarını bile dinleme olanağına kavuşup eğer kendisine karşı bir ses yükselecekse ta başından gerekli tedbiri alıp başını ezmenin bir yolunu bulabilsin. Yani; değerli yurttaşlar, Recep Tayyip Erdoğan’ın Kaç/ak Saray’da muhtarları ağırlama girişimi öyle kimilerinin sandığı gibi her yere hizmet götürmek için yapılan toplantılar değildir. İşin özü otoritenin muhtarlar eliyle mahalleye, apartmanlara, her bir daireye, eve her bir köye ta kılcal damarlarına kadar hissettirilmesidir. Recep Tayyip Erdoğan’ın muhtar sevdası bundan ibarettir.
Tabi bir de muhtaralara yaptığı konuşma var. Bu konuşmaların ipe sapa gelmezliği bir yana; Cumhurbaşkanı koltuğunda oturan kişi nasıl olur da muhalefet partileri liderlerini bu toplantıda; aklınca aşağılayan konuşmalar yapabilir ve de bu yöntemini ısrarla devam ettirir? Daha önceleri muhalefet liderleri için kaz güdemezler, koyun güdemezler gibi sözler ederdi, bu kez değişik bir şey söyledi. Muhalefet liderleri aslında öyle beceriksiz kimselerdi ki, eğer muhtarlık seçimlerine girseler kazanamazlardı. Eeee Recep Tayyip Erdoğan; senin ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?
Konuştuğun sözlerin anlamını bile doğru dürüst kavramayıp seni alkışlayan muhtarların el şaplatması nedeniyle içine ılık ılık bir sevinç dalgası yayılsa bile kendini kandırma. Sizler öyle bir yola girmişsiniz ki, yurttaşların soluğunu kesmek istiyorsunuz. Bunu da görülmemiş kurnazlıkta yapmasanız da bayağı kurnazlık noktasında devam ettiriyorsunuz. Size soruyoruz, bu toplantıları yaptınız güzel. Bu toplantıların arkasından mahallelere gidip park açılışı mı yapacaksınız? Köylere kadar uzanıp kıraç dağlarına ağaç mı dikecek, köylülere koyun kuzu nasıl yetiştirilir onu mu öğreteceksiniz?
Bizler maksadınızı biliyoruz Sayın Recep Tayyip Erdoğan.
Anlaşılan size de bir ‘Vatan Cephesi’ gerekmiş olmalı ki, muhtar toplantılarıyla otoritenin harcını dökmeye başladınız.
Ama bir zorluğunuz var.
Demokrat Partisi’nin adını Demirkırat Partisi yapmak kolaydı.
Sizin partiniz AKAPE’nin adını nasıl muhtarlaştırıp halkçılaştırarak değiştireceksiniz işte bu yönde çok zorluğunuz olacak çok.