Yazan: Turgut Koçak 5 Ağustos 2020
İktidarı destekleyen gazete ve televizyonlara baktığınız zaman ilk elden duyacağınız sözler ve okuyacağınız yazılar muhalefetle ilgili. Onları dinleyince ve okuyunca sanırsınız ki muhalefetin yetersizliğinden öyle üzgünler ki ölüp ölüp diriliyorlar. Tabiki de dertleri bu değil. Bu kesim ne kadar muhalefetle oturup muhalefetle kalkarsa amacı o kadar muhalefeti çamura batırmaktır. Sanki ülkede ele alınır, hakkında olumlu bir iki söz edilebilecek bir iktidar vardır da hiç buralara dokunulmaz. İktidar ne iyisi iyinin de iyisidir o kadar.
Köprünün sağındakileri anladık ya peki, solundakilere ne demeli? Onlar neden iktidarı destekleyenler kadar değil ama onların da derdi ve iki sözlerinden birisi muhalefetle ilgilidir biraz deşelim isterseniz bu konuyu.
Bazılarının muhalefet deyince akıllarına hiç mi hiç sol ve sosyalist sol gelmiyor niyeyse de gelenlerin ise sınırları belli.
Hani biz sosyalistler olarak görmezden gelinmesine alıştık çok da aldırmıyoruz fakat bizimde yaptığımız ettiğimiz, iktidarı ve dinci, gerici faşist anlayışı sarsacak bir dinamizmimiz bir etkimiz yok. Bu konuda bazı zorlamalarla birilerinin isimleri geçiriliyor olsa da sorun işin asıl sahiplerinde. Onlar doğru dürüst bir tespit yapamadıkları ve arkalarına da sarsıcı, silkeleyici bir güç biriktiremedikleri için haklarında ne söylenirse söylensin ayağa bile kalkacak enerjileri kalmamış.
Bu yüzden de bazı çıkışlara bakıyorsunuz sol kendi rüştünü burjuvazi ile boy ölçüşmek üzerinden değil de daha çok birbirleri üstünden kanıtlama peşinde. Bu yüzden de muhalefet denilince daha çok CHP akla geliyor ve CHP üstünden konuşuluyor.
Burada hedef tahtasına konulması gereken iktidardır ama bazıları işi buraya vardırmamaya özen gösteriyorlar. 3 Kasım 2002’den bu yana iktidarın arkasına takılmış olan niceleri var ve onların saymakla bitirilemeyecek günahları da var. Kimiler iktidarın peşinde nefes tüketmiş, kimileri de tüketmeye devam ediyor. Bazıları da tırnak içinde özeleştiri yapıp ayıbını temizleme uğraşısında.
Oysa bu iktidar döneminde olup bitenlere baktığınız zaman iş gelmiş duvara dayanmış bile değil ötesine geçmiş yani. Yani ülkede her alanda görülmemiş bir yıkım yaşanıyor. Buna sebep olan iktidarın yapıp ettikleri ise ortada yine de bunlara hayırhak bakanlar var. Bakılmamalı.
Ülke varlıkları yabancılara peşkeş çekilmiş. Peşkeş çekenler ve işbirlikçileri ise vurgunu paylaşmışlar. Emekçi kesimler ve geniş halk kitleleri ise yoluk yoksunluk içinde. Cumhuriyet’ten söz ediliyor ama ortada Cumhuriyet kalmamış, iktidar yetkilileri kalkmış “cumhuriyet bizim gözbebeğimiz” diyor, buna kanıp yumaşanlar var yumuşanmamalı.
Bir süredir dinlediğimiz mavallardan biri de İnce’nin bir parti kuracak oluşu. Kursa ne olur kurmasa ne? Yığınları, her ortaya çıkan sağa çağırıyorsa, üstelik de burda ekmek var hesabı her tartışmada namazdan niyazdan söz ediyorsa bu gibilere kanılmamalı muhalefet olarak da görülmemelidir.
Onca zaman Cumhuriyet’ten rövanş almaktan söz edenlere karşı kim ne yaptı? Ayasofya’da kılıçla minbere çıkıp lanet okuyan ve birilerine yapılamayan muhalefet neyi nasıl kurtaracak acaba hiç bu konuda düşünceniz var mı?
Kendi ilkelerinden vazgeçmiş, kazanmak için hep sağ görüşlerle ortaya fırlayanlar ve sol görüşleri ayaklar altına alanlarla savunulacak değerler mi olur? Sağcıların gönlünü kazanmak için fıtık olan kafalarla ne, nasıl, nereye kadar savunulur? Eğer bize yol gösterici olan şey bilimse bilimin uğramadığı onca şey karşısında susanlarla, aman bu hassas konudur düşüncesiyle kadın erkek sorunu ile ilgili temel bir bakış söz konusu değilse, bir ayağı milliyetçilikte, bir ayağı dinde olanlarla acaba bir şey yapılabilir mi? İnanç diye diye Taliban, IŞİD vb. örgütlerin serpilip gelişmelerine göz yumanların yapıp ettikleri olağanmış gibi görülebilir mi?
Neredeyse yolda yürümemize bile din ayağı ile karışılmasına oy kaygısı ile yaklaşanların muhalefeti muhalefet olabilir mi? Her bir yeri dua alanına çevirenler, bizlere din istismarcılığı yaparak tehditte bulunanlara karşı şimdi zamanı değil, şimdi hiç değil denilerek yol alınabilir mi? Namaz niyaz deyip durarak ve hangi camide ibadet görevini yerine getirdiğini konuşmayı adet edinerek ortalığı aydınlatmak için karanlığa mum dikilebilir mi?
Evet, sol özellikle de sosyalist sol insanlığın kurtuluşudur. Laiklik, aydınlanma dendiğinde eveleyip geveleyenlerle dini siyasete alet edenlere karşı bırakalım iktidar olmayı muhalefet edilebilir mi?
Her şeyi dinle açıklayıp dinle bitirenlerin çiğnedikleri hakları göstermeksizin, sol ayaklarında sağın düşüncelerini savunarak yığınları kandırma yoluna giderek yapılacak makyavelizmin bize ne yararı olur?
Ya savunduklarımıza doğru dürüst inanacak ve ölümüne savunacağız ve doğru bildiklerimizden milim bile geri adım atmayacağız ya da kimse bizim şanlı kavgamızdan söz etmeyeceği gibi yalanmış meğer diyerek de peşinden gelmeyecektir.
Ancak dinci, gerici, faşist sağ iktidarlara karşı kale böyle oluşturulur asgari müştereklerde böyle buluşulur. Yoksa çekin kuyruğunu gitsin…