MÜCADELE EDENLER YENİLMEZLER

Yazan: Turgut Koçak 14 Nisan 2022

Devrime ve sosyalizme inanıyoruz çünkü biz komünistler yüksek bir yoldaşlık ruhuna, kolektif bir anlayışa ve güçlerini birleştirmiş olanların yaratacağı olağanüstü sonuçlar alacağını iyi biliyoruz. Bu olağanüstülüğü tek bir sözcükte anlatırsak o da DAYANIŞMADIR:

Sürekli olarak Ukrayna’da Ruslar bunu yaptı, şu kadar insan öldürdü safsatasını işleyen Gün Zile’linin yazısının altına şöyle bir not düştüm. “Yeter Gün Gün Zileli bu kadar kendini paralamak yerine git önce ABD ordusuna katıl sonra da git Ukrayna Neonazilerine katıl olsun bitsin.” Bunun üzerine bazı yarı cahillerden garip garip eleştiriler aldım. Gün Zileli ise bana şöyle yazdı. TSİP’in mirasını yiyorsun gibi sözler etti. Sonra da beni Ali Kar’a söyleyip kulağımı çektireceğini yazdı. Daha başka şeyler da yazdı fakat önemsiz bence. Ben kendisine şöyle bir yanıt verdim.

“Gün Zileli bizde yoldaşlık hukuku egemendi. Dolayısıyla kimse kimsenin kulağını çekemezdi de çekmemiştir de. Yoldaşlık hukukunu bırakanlar eğer kendini senin dediğin gibi ifade etmeye kalkışırsa Herkes beni de bilir TSİP’i de…” Ömrümce kolektif bir anlayışa ve davranışa inanmış kimseyim. Bir gün olsun yoldaşlık hukuku ve dayanışması dışında davranmış değilim, davrananları da asla onaylamadım. Her partilinin gücü oranında kattıklarını hesaba katarım ve de kimseye karşı öyle tepeden bakarak zırvalamadığım gibi kimsenin de tepeden bakışına ne katlanırım ne de izin veririm. Ama bu komünistçe yaşamı önce Maocu ve de Perinçek’in önemli adamı olan Gün Zileli nereden bilecek ki. O şimdi Avrupa’dan “Moskof” düşmanlığını pompalayıp duruyor işte.

Hani kimler bizim karşımıza çıkıp da neler söylemedi neler. Hepsine verilecek yanıtımız vardı sırası geldikçe de verdik. O tarafta yer alanların bugün esamisi okunmuyor fakat kalanlar yine de bireyciliğe değil kolektif mücadeleye ve örgütlülüğe inananlar oldu. Hacı bekler gibi “kurtarıcı” bekleyenlerin Kâbe’sinin çatısı çöktü fakat komünist ruhla hareket edenler yine de geriye kalanlar oldu. Ben duygusuyla değil de biz duygusu ile hareket edenler dosta düşmana ne ve kim olduklarını bir kez daha anımsattılar.

Evet, belki bir avucuz ama ülkeyi karış karış dolaşıp derdimizi anlatmaktan geri durmuyoruz. Emekçiler, gençler, kadınlar olarak işçi sınıfının sosyalizm bayrağını yukarlarda tutmak ve tek kurtuluş seçeneği sosyalizmi savunmak her zaman olduğu gibi yine bizlere düşüyor. Sosyalizme giden yolda sayısız sorunları dile getiriyor ve bu sorunların üstesinden gelmenin kavgasını veriyoruz. Kapitalist sistemin tüm saldırılarına göğüs germek için canla başla çalışıyor ve onurla geri adım atmadan mücadelemizi devam ettiriyoruz.

Direnişlerde var olmaya çalıştığımız gibi kendimizi bu ülkenin dağından, ırmağından, deresinden, denizinden, ormanından uçan kelebeğinden bile sorumlu sayıyoruz. Bunun için egemen güçlerin karşısına dikilmekten an bile olsun geri durmuyoruz.

Kapitalist/emperyalist sistemin dünyanın her tarafında yarattığı savaş ortamına karşı çıkıyor elimizden geldiğince barışı savunuyoruz. Barışı savunurken de bu emperyalizme ve kapitalizme karşı savaşmayacağımız anlamına gelmiyor. İşti bizim durduğumuz çizgi bu çizgidir.

Ülkemizde dinci, gerici, faşist bir anlayışın yarattığı ortama boyun eğmiyoruz. İşçilerin direnişinde, kadınların hak arayışında, gençlerin bizde varız gür sesinin içindeyiz. Haksızlıkların, hukuksuzlukların adaletsizliklerin ve eşitliği dışlayan anlayışların karşısına dikiliyoruz. Bu konuda sesimizi daha da gür çıkarmak ve sonuç alıcı üstünlükler elde etmek için var gücümüzle örgütlenme çabası içindeyiz. Bu bağlamda kimse bizi yolumuzdan döndüremeyeceği gibi bizim saflarımızda da kaçamak davranışlar üretmek için bahaneler uyduran kimseler yoktur.

Geçmişimize sahip çıkıyoruz. Devrim ve sosyalizm yolunda duvara bir taş koymuş olanların emeğini yüksek bir dayanışma ruhuyla yâd ediyoruz. Ne Çorum, ne Maraş ne Sivas, ne 10 Ekim Ankara Gar katliamını unutuyoruz.

Geçmişi yok sayıp nostaljik anımsamalar olarak değerlendirenlerle işimiz olamaz. Çünkü geçmişi olmayanların geleceği de olmaz. Gelmiş geçmiş tüm devrimciler bu bağlamda bizlerin isyankâr ruhu olarak yüreklerimizde tüm coşkularıyla çarpıyor çarpmaya devam ediyor. Tarihi kendisiyle başlatanlardan değiliz, olamayız da. Böyle bakarsak bizim öykümüz yok demektir. Mustafa Suphiler vardır. Denizler, Mahirler, Sinan Cemgiller, Hüseyin İnanlar, Yusuf Aslanlar, İbrahim Kaypakkayalar, Ulaş Bardakçılar, Behice Boranlar, Hikmet Kıvılcımlar varlardı hep de var olacaklardır.

Sosyalizme ve komünizme ait tüm değerleri savuna savuna bugünlere geldik. Bugünden sonrası da yine yolumuz bu yoldur. Sosyalizmin bayrağını asla düşürmemek için yeminliyiz. Yolumuzda kararlı ve bilinçli bir şekilde yürümeye devam edeceğiz.

Bu değerleri yaşatmak ve yılmadan yürümek bizlerin ilkesidir. Sosyalizmi olanaksız bir ütopya gibi görenlerden değiliz, olmadığımız için de bu uğurda en küçük bir yılgınlığa ve ikircikliğe düşmeden bugüne kadar nasıl yürüdüysek bundan böyle de aynı kararlılıkla yürümeye yeminliyiz.

Şan olsun sosyalizme!

Şan olsun bu uğurda örgütlü bir kararlılıkla yürüyenlere!