Yazan: Turgut Koçak 5 Şubat 2014
Ne gırgır ülkeyiz değil mi? Sınırımızdan 15 bine yakın Çeçen geçmiş El Kaide adı altında Suriye yönetimine karşı savaşıyor, bunların 4000’den fazlesı Suriye askerlerince öldürülmüş. Bu sırayı Suudiler izliyormuş. Onları Irak, Libya, Tunus sonra Türkiye. Türkiye’den gidip de ölenlerin sayısı da 1000 civarındaymış. Bütün bu Alicengiz oyunlarının tezgahçıları da Suudi Arabistan, Katar, AKP iktidarının başı Recep Tayyip Erdoğan. Yani özetle Türkiye bölgeye öyle bir kötülük tohumu ekmiş ki, acısı kaç yılda çıkar, kaç yüz yılda bu ihanet unutulur bilinmez. Bütün bunlara karşın Recep Tayyip Erdoğan Almanya gezisinde bir kez daha Suriye sorununu gündeme getiriyor ve Suriye yönetimine karşı acil girişimlerde bulunulmasını isteme yüzsüzlüğünü ne yazık ki gösterebiliyor.
Ya Türkiye’den “yardım malzemesi” olarak Suriye’ye gönderilip de içinde silah ve mühimmat bulunan tırlara ne demeli? O tırlara çekilen operasyonu yöneten Adana’da 19 Ocak günü MİT’e ait olduğu öne sürülen TIR’ların aranması talimatını veren İl Jandarma Alay Komutanı Kurmay Albay Özkan Çokay, rütbeli üç askeri de görevden aldınız ya kimse sizi tutamaz. Ha gayret temizleseniz temizleseniz ordudaki paralel yapıyı da siz temizlersiniz. Ancak bir sorun var. Bumerangı biliyor musunuz bumerangı, tabi gelip attığınız bumerang sizi vurmazsa.
Recep Tayyip Erdoğan ki, içine düştüğü yolsuzluk batağının içyüzünü Türkiye kamuoyuna anlatamayacağından, daha doğrusu Türkiye kamuoyu yaşananları iyi bildiği için o da Almanya’ya anlatmayı yeğliyor ve bir kez daha “Paralel yapı"dan söz ederek Fethullah Hoca’ya hddini bildirmek yolunu seçerek esip gürlüyor. Oysa Türkiye’de yolsuzlukların vardığı nokta Türkiye’nin iç ve dış borçlarını kapatacak kadar büyük. Bir başka deyişle Guinness rekorları arasına girecek rakamlara ulaşmış.
Soygun neredeyse keyfi yapılıyor. İşadamlarının dinlemeye takılan konuşmalarında, “Binali bakanlıkta kalırsa yaşadık” demeleri kadar soygunu apaçık anlatacak daha ne belge olabilir ki? Gerçi Binali Yıldırım, “Üzerime alınmıyorum. Biz hiçbir zaman yolsuzluğun içinde yer almadık, almayız da. On yıldan fazla bakanlık yaptım. Milyarlarca liralık bütçe kullandım. Binlerce eser yaptım” diyor ya bu yalanı kimseye yutturmasının olanağı yok. Dediği doğru. Milyarlarca ihale elinden geçmiş. 1000 civarında ihalesi yapılmış HES’i ve bu HES’lerin ihalesini alan dış ve iç sermaye gruplarını da hesabın içine katarsak deve edilen rakamları dile getirmek dudakları bile uçuklatır. Sabah-atv’nin satışıyla ilgili sekiz işadamından toplanan 630 milyon doların Çalık Holding’e teslimi, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı fezlekede, fotoğraflarıyla yer aldığına göre gerçekten de Binali Yıldırım’ın veremeyeceği hesap yok. Biz de o zaman bu hesabı “Milyonali"den sorarız olur biter.
Adamlar iyice zıvanadan çıkmışlar. Kendilerine dokunulamayacağından o kadar eminler ki, rahatlıkla, “Binali Bakanlıkta kalırsa yaşadık” diyebilecek kadar ölçüsüzler. İşte bu rüşvete adı karışan bakan Binali Yıldırım İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı olmuş. Böyle biri İzmirlilere ne anlatabilir ki? Milyonların nasıl deve edildiğini anlatamayacağına göre İzmirlilerin gönlünü kazanıp oyunu almak için ne sözü olur ki?
Az kalsın unutacaktım. Bu arada Recep Tayyip Erdoğan’a kendisini affettirmek için özür üstüne özür dileyen Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar da AKP’nin seçim çalışmalarına katılıp çalışmaya başlamış. Haydi hayırlısı, Karadenizliler yaptıklarını unutmazlar ya neyse. Olur ya emeğin karşılığını belki de bulur.
Bahçeli, “Seni ve hükümetini Tuz Gölü’ne atsak, Van Gülü’nde durulasak yine de aklanamaz, temizlenemezsin” diye eleştiriyor AKP hükümetini ve Hükümetin Başı Recep Tayyip Erdoğan’ı. Vallahi, AKP iktidarı muhalefetin eleştiri yetisini öyle bir geliştirdi ki, Devlet Bahçeli döktürüyor dersek abartmış olmayız. Aynı konuda CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da çıtayı iyice yükseltti. Ancak böylesi pişkinler topluluğunu yerinden kıpırdatmak için bu güzel sözleri dile getirmek ne yazık ki yetmiyor. Baksanız ya Recep Tayyip Erdoğan Almanya’da yaptığı konuşmada ne diyor? Seçimlerde birinci parti olurlarsalarmış, dürüstlüklerini de kanıtlamış olurlarmış. Allah Allah, bugüne kadar gelmiş geçmiş sermaye iktidarlarında dürüstlük aramak ne mümkünken pekçok kez sandıktan çıktıklarına göre, dürüst olmak acaba en çok oy almakla mı oluyor dersiniz? Bu durumda deseniz ya biz sosyalistler, en az oy aldığımıza göre; çalan da çırpan da biziz öyleyse. AKP çoktan tonlarca Arap sabunu ile yıkanmış, Tuz Gölü’ne atılıp, Van gölü’de durulanmış.
Artık meclise gelip bekletilen fezlekelerdeki bilgilerden de anlaşılıyor ki, AKP çalma çırpma suç odağına dönüşmüş. Oysa Recep Tayyip Erdoğan gündemi değiştirmeye devam ediyor. Almanya’da yaptığı konuşmada diyor ki, " Recep Tayyip Erdoğan: “Ülkesini başka ülkelerde karalayan olabilir mi? Şuna buna istifa et diyenler gelsin siyaseti Türkiye’de yapsınlar. Gücün yetiyorsa gel.”
Ne diyelim ki, sandıkta da dürüstlüğün oy çokluğu ile sağlanamazsa siz bu ülkede kalabilecek misiniz bilemem?
İşte o zaman birisi de çıkıp sizi çağıracaktır Türkiye’ye. Ne demişler etme bulma dünyası.
Ettiniz ki bulacaksınız sayın Recep Tayyip Erdoğan. Ha bir de demişsiniz ki, Hürriyet’ten Ertuğrul Özkök’e, “Hep Yumuşak bir uslupla konuşurum.” Buna ne şüphe.
Ulanlı, lanlı, kelleli, ananıda al gitli sözleri söylemenizin üzerinden o kadar çok uzun zaman geçti ki, şimdi çıkıp sokakta insanlara sorsanız anımsayan bile olmaz herhalde…