Yazan: Turgut Koçak 15 Temmuz 2015
Sabırlı birinden söz ederken derler ki bunda Eyüp peygamber sabrı var. Bizim halkımızda da gerçekten denilebilir ki Eyüp peygamber sabrı var. Kendisine yapılanlara karşı o denli sabırlıdır o denli sabırlıdır ki, kendisine karşı ne yapılırsa yapılsın sesini çıkarmaz oturur oturduğu yerde. Eğer çıkarmış olsaydı bugüne kadar ülkemizde belki de kendisini sömüren, ezen, yok sayan haramzadelerin kaçıncı kıyameti olurdu bilemeyiz. Çünkü dünyanın hiçbir ülkesinde bizim halkımızdaki sabır kadar sabır var mıdır bilemiyorum.
Seçimler yapılalı tamı tamına 38 gün oluyor. Hükümeti kurma görevi ne zaman verildi? Şunun şurasında bir haftayı ancak buldu. Ahmet Davutoğlu hükümet kuruluşu için ilk ziyareti CHP’ye ikincisini MHP’ye son olarak da üçüncüsünü HDP’ye yapacak. Yani sizin anlayacağınız mecliste grubu bulunan partilerle görüşme bitirilmemiş bile. Birinci tur görüşmeler bittikten sonra durum değerlendirimi yapılacak ve kurulma olasılığı olan bir siyasi parti varsa AKP onunla koalisyon kuracak. Yoksa görevi geri iade edip usul gereği birinci partiden sonra en çok oy alan ve parlamentoda sayısı bulunan siyasi partiye verilecek hükümeti kurma görevi.
Recep Tayyip Erdoğan bilerek ve isteyerek görev vermeyi geciktirmiştir. Onun amacını herkes biliyor. O ülkeyi; bir erken seçime götürüp bakın gördüğünüz gibi koalisyon falan kurulamadı, zaten koalisyondan da bir hayır çıkmaz, siz en iyisi erken seçimde oylarınızı AKP’ye verin siz de kurtulun bizde diyecektir.
Sinir katsayımızı tavan yaptıran bu muhterem; Ahmet Davutoğlu daha CHP’lilerle görüştüğü gün, “milletin sabrı taşıyor” dedi. Allah Allah daha şunun şurasında görev verileli kaç gün oldu ki sabır taşmasından falan söz ediliyor? Üstelik de görevi alan Davutoğlu görevi alır almaz görüşmelere başlamak yerine Srebrenitsa Katliamında yaşamını yitirenlerin anma törenlerine katıldı. Döndükten sonra da ilk iş CHP ile görüştü. Ortada nafile görüşme turları falan yok daha. İlk görüşmeler bile yapılmamışken Recep Tayyip Erdoğan’ın kalkıp zehir zemberek bir konuşma yaparak halkın sabrından söz etmesi ve yetkilerini anımsatması da ne oluyor? Hem halkın sabrına ne olmuş? Maşallahı var halkımızın, koalisyon kurma çalışmaları bir yıl sürse bile sesini çıkarmaz. Bu durumda sabırsızlanan kim ola ki? Kendisini aşırı derecede güvensiz hisseden, ne olacağını kestiremeyen konumda olduğu için Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmasın sabırsız olan?
Bu nafile iftar yemeklerinde konuşmak da bir adet haline geldi. Nasıl olsa kendilerine bir kağnı laf edilecek ve dinleyecek insan bulunca ne yapsın Bay muktedir, fırsat bu fırsattır deyip geçiyor mikrofonun başına ve söylemediği söz bırakmıyor.
Hani sabırdan söz ediyor ya Recep Tayyip Erdoğan, aslına bakarsanız bizim halkımızın asıl onun konuşmaları karşısında sabrı taştı taşacak. Hem bu kez halkımızın Eyüp peygamber sabrını göstereceğinin de garantisi yok. İşte bu yüzden Sayın Erdoğan daha fazla bu halkın sabrını sınamaya kalkmamalıdır. Sonuç olarak Erdoğan erken seçim diye diye de kendi başını yiyebilir. Sanki bir erken seçim olursa hırsızlığı, vurgunculuğu, rüşvetçiliği, aklınıza kötülük anlamında ne gelirse tescillenmiş bir partiyi halkımız “Bravo” diyerek oy verip ödüllendirecekmiş gibi bir hava var Recep Tayyip Erdoğan’da. Ancak görünen köy kılavuz istemez. Recep Tayyip Erdoğan elinde yetmiş Kuran’la da meydana çıksa ve oy istese asla AKP’nin kaçınılmaz sonunun önüne geçemez. Bitişe şunun şurasında bir şey kalmamıştır. En iyisi daha fazla halkımızın tepesini attıran nafile iftar yemeklerinde konuşma yapıp durmasıdır.
Biz ülkemizdeki faşist ve gerici kafaların ne mankafa şeyler olduklarını iyi biliriz bilmesine de onlar bu konuda gerçekten sınır tanımıyorlar. Sokaklarda Çinli sanarak çekik gözlü avına çıkan zihniyet bu kez de Sivas katliamında yaşamlarını yitiren canlarımızın mezarlarına yönelik saldırılarda bulundular. Öyle ya ne yana dönseler kendilerinin insan olmadıklarını gösteren bir manzarayla karşılaşıyor olmaları öyle kolay bir şey değil. Bu yüzden de mezarları bile tahrip etmekten çekinmeyecek denli her türlü insanlıktan yoksun olduklarını göstermekten başkaca da bir yolları yok.
Bu yüzden Sivas katliamında canlarını yitirmiş olan canlarımızın mezarlarına yapılan saldırıları öyle olmuştur diye geçmemek gerek.
Çünkü öyle düşünürsek Sivas’ı da daha başka insanlık dışı pek çok olayı da unuturuz ki, benzerleriyle karşılaşmamızın önünü alamayız.
Yani sözün özü unutmayacağız ve bu insanlık düşmanlarına ağızlarının payını mutlaka vereceğiz…