Yazan: Turgut Koçak 22 Ekim 2021
Kardeşim herkesin canına tak etti. Bir iktidar var ki ayda mı yaşıyor yoksa bilinmez bir gezegende mi belirsiz. Ülke ekonomisi batırılmış. Özelleştirme soygunu altında satılmayan bir şey kalmamış. Üretim durmuş, tam anlamıyla dışalımla ayaktayız. Dışarıya sattığımız öteden beri alışılagelmiş ürünlerin dışında pek katma değeri olmayan şeylerin dışında bir şey yok. Halk inim inim inliyor. Muhalefetin yaptığı ise inleyenlerin nasıl inlediklerini inleyenlere dinletmekten öte bir şey yok. Anketlerde sürekli olarak iktidarın nasıl oylarının aşağı düştüğünü yineleyenleri dinliyoruz bunun da bize bir moral kattığı yok. Yok, çünkü gıdım gıdım düşen oy oranlarını iktidar kapatmanın böyle giderse bir yolunu bularak kapatacağını düşünüyoruz.
Olup bitenler karşısında Erdoğan’a karşı eleştirilerin dozu artsa da, bu eleştirilerin ağırlığı ölçüsünde bazılarının içi serinlese de kimseye bir şeyin olduğu yok. Adamlar sürekli dolar ve Euro istifliyor. Bunlara ne olabilir ki? Dışardan et alınmış, saman alınmış, gaz alınmış bunlara da zam bindirildikçe bindirilmiş. İç piyasa ise allak bullak bundan zarar görenler düşünsün. Bütün bunların fiyatına bakıyorsunuz fiyatları belirleyenler de yine bizlerin üstünde tepinenlerden başkası değil.
Bu gidişe engel olabilecek miyiz? Erdoğan’ın söylediğine göre seçim 2023’te yapılacakmış. Bu tarihte bunları iktidardan göndersek bile ki tartışılır nasıl dayanacağız o zamana kadar? Ülkenin insanları tıpkı savaştan kaçan insanlara dönmüşler. Bir fırsatını bulsalar dış ülkelere kapağı atacaklar. Açlık ve yoksulluk kol geziyor. Kışın nasıl geçireceğinin hesabında olan milyonlar var. Görünen köy kılavuz istemez ülkemizde durum bundan ibaret. Halk üstüne ne bindirilirse taşır diye düşünen öyle bir iktidar söz konusu ki bunların vicdanlarına bile seslenseniz kayalardan ses gelir bunlardan gelmez. Her konu ile ilgili konuşan Diyanet işleri Başkanı Ali Erbaş’ın dili TÜGVA söz konusu olunca tutuluyor. Adam kalkmış baldız ile zina nikahı bozar mı bozmaz mı ona bile laf yetiştirirken 200 binlerin üstünde çalışanı ile ne yaptığını bile açıklayacak konumda değil. İşe alımlarda torpil hakkında gıkını bile çıkarmıyor çünkü kendisi de aynı katran kuyusunun içinde.
Şu sosyal medya çıkalı herkes ama herkes bir devrimci bir devrimci oldu ki demeyin gitsin. Sabah kalkıyoruz twitleriyle karşılaşıyoruz. Sosyal medyada tozu dumana katıyorlar. Bu furyaya siyasiler bile kendilerini kaptırmış. Her twit atan ve de sosyal medyada ona buna çatıp bir şeyler döktürenler gönül rahatlığı ile sabaha kadar rahat rahat uyuyabiliyorlar. Sonra yetmiyor, bütün bunlar olurken niye kalkıp halkın tepki koymak için sokağa dökülmediğinden yakınınlar da az değil. Sahada görüyoruz işte sosyalizm mücadelesinde örgütlü olmak için kılını kıpırdatmayanlar dost buluşmalarında kaç geçmiş anının belini kırmakla kalmıyorlar bir de kendileri gibi teslim olmamışlara çamur atmaya kalkıyorlar.
Gerçekten bazı taşların yerine oturmadığını görüyorsunuz. Bir yöneticinin akıl sağlığını konuşsanız ne olacak konuşmasanız ne? Bu tespitler durumu değiştiriyor mu? Vurgunları, soygunları, halkın tepesine binmeleri önleyebiliyor mu? Evet, her zaman bu ülkede öncüler konusunda sorun yaşanmıştır. Bu sorun ne yazık ki şimdi de aynen devam etmektedir. Halka yarım yamalak yol gösterenler veya göstermeye kalkıp da gösteremeyenlerin yapacakları bir şey yok aslında. Kapitalizm kayıkçı kavgası ile de pekâlâ iktidarını sürdürebiliyor da acaba biz onca devrimciliğimize karşın bunların saltanatına son verebiliyor muyuz? Veremiyorsak niye veremiyoruz?
23 Nisan geliyor bir sürü tartışma. 19 Mayıs, 30 Ağustos, 29 Ekim bir sürü sözler havada uçuşuyor. Ancak bir şeyler maddeten ortadan kalkmış, sağcı ve dinci iktidarlarca kaldırılmış bizler şeklini konuşuyoruz. Ya da birileri şeklini konuşmaktan öyle zevk alıyor ki, ortalık bayraklardan geçilmese insanlar sokakları doldursa birilerinin yüreği güp güp sevinçten atıyor da gerçeği görmeye gelince ortada çıt yok. Sorsak ne kaldı cumhuriyetten geriye olmadığını sizler de görüyorsunuz ama niyeyse sizi işin özü değil palavrası ilgilendiriyor. Bu yüzden de muhalif görünen partileri terazi de tartsak (Sol ve sosyalistler hariç) bir okka bile çekmiyorsunuz. Ama vatan, millet, Sakarya demeye gelince maşallahınız var. Kimseye söz bırakmayacak kadar sesiniz gür çıkıyor. Ne olmamış, ülke ekonomik olarak yabancıların kontrolüne mi girmemiş, ordunuz nerde ordunuz? Polisiniz neyin görevini nasıl yapıyor? Ülkenin yerli işbirlikçiler ve yabancılar tarafından nasıl soyulduğunu da mı görmüyorsunuz?
Bu böyle gitmez o kadar!
İnsanlara dönüp dönüp hele bir bekleyin çekiyor duruyorsunuz da kim neyi bekleyecek? Sizler ne yapacaksınız da insanlarımızın yaşamında ne değişecek? Fırıldak gibisiniz dün böyle idiniz bugün böyle. Halkın karşısına çıkmışsınız kurtarıcı meleği kesilip ittifaklardan şundan bundan dem vuruyorsunuz. Beyler, sizin inandığınız ne inançlarınızla ne de dünya görüşünüzle bu ülkede hiçbir şey yapamazsınız anladınız mı hiçbir şey. Sizler kapitalist/emperyalist dünyanın gerçekte kulu kölesi olduğunuz sürece hizmet ettiğiniz düzen çok açık. Farklı görünerek, değişmiş görünerek de göz boyayıcılığına soyunsanız yine değişen bir şey olmayacaktır. Unutmayalım ki bu ülkenin sizler gibi düşünmeyen sosyalistleri var.
Bugün onlar yeterince örgütlenmemiş olabilirler, hatta parça bölük oldukları için etkisiz gibi de görünebilirler ama bu eksiklik aşılacak, aşılacak ve yalanlarınızın da sonu gelecek.
Bu nedenle meydan okuyoruz size tamam mı meydan!