Yazan: Turgut Koçak 20 Kasım 2020
Biliyorsunuz Merkez Bankası Başkanı, Maliye ve Hazine Bakanı değişti. Dün Para Politikası Kurulu’nun toplantısında faiz konuları görüşülecekti, görüşüldü. Buradan çıkacak olan kararlar patronlar, para piyasaları ve çeşitli çevrelerce beklenirken sade yurttaşların da sonucu beklediği bir gerçekti. Çıkacak kararlara bağlı olarak hem paranın değerini merak edenler hem de altın fiyatlarını merak edenlerden ortalık geçilmiyordu. Ortada şaşılacak bir konu vardı ki gerçekten de ilginçti. Dünyanın hiçbir ülkesinde insanlar bizim insanlarımız gibi Merkez Bankası’ndan çıkacak kararları merak etmezler hatta böyle bir toplantı yapılıp yapılmadığı bile dertleri değildir. Oysa bizde durum başkaydı, hem herkes merak ediyordu hem de kime mikrofon uzatılsa ekonomi uzmanı gibi tıkır tıkır görüşlerini açıklayabiliyordu. Olup bitenler gerçekten de ilginç.
Öyle ki yurttaş iktidarın izlediği politikalar yüzünden ağır bir yük altına girmek bir yana sürekli olarak bedel ödemek durumunda kaldığı için her olup biteni bilmek istiyordu. Bu yüzden de son yaşananlar yurttaşları politik olarak epey bilinçlendirmişti ama üzülerek söylemek gerekirse sözünü ettiğimiz yurttaşların politik bilinçlenmesinde bir sıçrama her nedense bir türlü olduğu yoktu.
Sonra öğleden sonra faiz kararları açıklandı. Merkez Bankası politika faizi 475 baz puan arttırılarak yüzde 15’e yükseltilmişti. Bu bile herkeste merkez Bankası’nın faiz artırımına gittiği yolunda bir düşüncenin oluşmasına yetmiş ve artmıştı bile. Oysa gerçek olan şey şuydu: Merkez Bankası, kağıt üzerinde gösterilen politika faiz oranını fiili olarak uygulanan faiz oranına yükseltmişti o kadar. Başka bir deyişle söylersek, politika faizini, bankaları yönlendirdiği diğer kanallar üzerinden uyguladığı orana eşitlendi. Biliyorsunuz Erdoğan’ın faize karşı bir takıntısı var. Bu takıntı dikkate alındığı için merkez Bankası artık maddi koşullar gereği piyasanın beklentisine yanıt verecek şekilde davranacağının iletisini ilgili çevrelere göstermek istedi. Bu da ister istemez piyasayı sevindirdi.
Merkez Bankası, likidite yönetimi bankaların gereksinim duyacağı likiditeye politika faiz oranından erişebilecekleri için bankalarda bulunması olası likidite fazlasının da yine yüzde 15’lik faiz oranı üzerinden Merkez Bankası’na borç verebileceklerini açıkladı. Bu nedenle Merkez Bankası politika faiz oranı piyasalar açısından referans bir oran olarak da kullanılacağından, piyasada kullanılan öteki faiz oranlarının da bu referans orana göre belirlenmesini istiyor. Bu piyasaya Merkez Bankası’nın sürpriz kararlar almayacağı yolunda bir mesajıdır.
Mesajları falan bir yana bırakalım bir ülkenin ekonomisinin salt bu tür kararlarla düzeleceği düşünülüyorsa bu bir aldatmadan öte gidemez. Evet, yurttaşlar son alınan kararlara kulaklarını diktiler fakat eğer bir ülkede demokrasi yoksa hukuk yerlerde sürünüyorsa döviz kurlarında oynama sonucu değiştirmeyecek bir süre sonra yine döviz kontrol edilemeyecek bir yükselişe doğru tırmanmaya devam edecektir ki işte o zaman ne piyasalara ne de yurttaşlara verilmek istenen iletilerin bir anlamı olmayacaktır.
Yani artık faizlerin arttırılması ile de ekonominin düze çıkamayacağı gerçeği herkesin kafasına dank etmiş durumda.
Sonuç olarak ne olur diye soruyorsanız bu yönde atılan adımların pansuman örneği yararı olacaktır fakat asıl alınması gereken tedbirler alınmadığı sürece ekonomi tepetaklak gitmeye devam edecek bu kötü gidişin bedelini de işçiler, emekçiler, küçük esnaf yani çalışan kesimler ödeyecektir.
Daha köktenci söylemek gerekirse ki biz sosyalistlerin işi budur. Reformlar, özveriler gösterilerek belki kapitalizm postu sürüklenebilecek belki iktidarlar bir süre daha iktidar olma yetilerini kullanacaklardır ama sonuç asla değişmeyecektir. Yani alınacak tedbirlerin geniş halk yığınları ile ilgili hiçbir yarar getirmeyeceği de artık görünen köy durumundadır. Bu durumda biz sosyalistler kapitalizme karşı sosyalizmi daha yüksek sesle dile getirmek ve bu uğurda mücadelemizi daha da bir güçlendirmek zorundayız sonuç olarak bu da bizim önerimizdir.