Yazan: Turgut Koçak 15 Mart 2012
Malum gazete TARAF manşet atmış. “MAZERET İSTEMEM ESAD” diye. Kim söylemiş bu sözü? Durun, düşünün ve yakıştırın birine. Zorlanıyorsunuz değil mi? O söylemiş olabilir mi, bu söylemiş olabilir mi diye, kafa yoruyorsunuz ama bir türlü aklınızdan geçenlere bu sözü yakıştıramıyorsunuz ne de olsa ağızdan kolay çıkacak söz gibi gözükmüyor. Malum Beşar Esad Suriye Devlet Başkanı. Acaba Suriye’de akil biri çıkıp söylemiş olabilir mi diye geçiriyorsunuz aklınızdan ama orada da bizim burada sürüsüyle bulunan “akil”ler yoktur diye düşünüyor vazgeçiyorsunuz. Sonra jeton “cıngırt” sesiyle düşüyor, aklınız başınıza geliveriyor. “Evet, evet bu sözü dünyada Bay Tayyip’ten başkası söylemiş olamaz” diye çığlığı basıveriyorsunuz.
Öyle ya Erbakan’ın dizi dibinden ayrılıp AKP’yi kuran ve başına geçen Bay Tayyip’i yazılı ve görsel basın ilk iş Kasımpaşalılığı ile ele almadı mı? Biz değil, malum yağcı basın Bay Tayyip’i kabadayı yapıp çıkarmadı mı? Sonrası tufan. Kimler ne demedi ki? Şöyle dövüşkenmiş, böyle kimseye pabuç bırakmazmış kabadayılık konusunda aklınıza ne geliyorsa Tayyip’e yakıştırıp sözüm ona güzellemeler dizilmedi mi? Dizildi. Ben 2007 yılında Bolu F Tipi Cezaevi’ndeydim. Bende içerden bu kabadayı betimlemelerine çok kızdığım için O zaman partimizin Genel Başkanı olan Ali Öner’e bir yazı gönderdim ve şu fani dünyada kabadayılık dediğin nedir ki, bir kabadayı çıkar yaptıkları ettikleri ile ünlenir, sonra da adı sanı her yerde duyulmaya başlar. İnsanlar sanırlar ki, bu ün sürüp gidecektir ama gitmez. Bir başkası çıkar, kabadayı olarak ünlenen kişinin karnına defeder bıçağı; ortada ne kabadayılık kalır ne de kabadayılık öyküsü. Bu yüzden yağcı basın Bay Tayyip’i betimleyecekse başka özellikleri ile betimlemelidir. Malum gün doğmadan ne doğar. Analar neler doğurur neler…
Bu yazıya karşın, Başbakan’ın konuşma üslubu hiç değişmedi. Esti, gürledi, yağdı. Özetle önüne kim çıkarsa o malum diliyle düzledi geçti. Bir yurttaşa; “ananı da al git” mi demedi, daha neler neler! O da baktı bu yöntem tutuyor. Ününü niçin ülke içiyle sınırlı tutsun, aynı minval üzere hareket ederek Ortadoğu’ya yönelik sözler başta olmak üzere incilerini arka arkaya sıralamaya başladı. One Munit sözü de onun, NATO’nun Libya’da ne işi var sözleri de. Ancak Bay Tayyip’in sözleri ile hareketi aynı olmadı, İsrail’e sert sözler söylemiş olsa da, eylemi ile sözleri birbirini tutmadı.
Ancak Suriye’ye yönelik sözlerinin sayısını biz bile unuttuk. Son olarak TARAF gazetesinin manşeti Bay Tayyip’teki üslubun bozukluğunu bir kez daha ortaya koymuş oldu. Öyle ya Beşar Esad ne AKP’nin milletvekili ne de bir bakanı. Bütün bunlara karşın, Bay Tayyip çıkıyor; “MAZERET İSTEMEM ESAD” diyebiliyor. Bu ve benzeri sözlerin Bay Tayyip tarafından kendi arkadaşlarına söylense anlarız, anlarız diyorum çünkü Bay Tayyip partisini ve hükümetini bu minval üzerine yönetiyor.
Şimdi biz bu yazıyı okuyup; başbakan ne yürekli adammış mı diyelim. Yoksa her ülkeye Tanrı böyle bir başbakan mı versin diyelim, haydi siz söyleyin ne diyelim ne? Aslında bizim söyleyeceklerimiz saymakla bitirilemeyecek kadar çok. Biz yine de uzatmayıp birkaç can alıcı şey söyleyip yazımızı bitirelim.
Bay Tayyip demokrasiye çok meraklı ya, insan bir kez dönüp aynaya bakar, sonra da bir diyeceği varsa başkalarına der. Kendisinin ayranı yok içmeye ama tahtırevanla gidiyor bilmem nereye… Peki, CIA Başkanı David Petraeus’la görüştüğü konulara ne demeli? Hakan Fidan gitsin Obama ile görüşsün görüşebiliyorsa. Öyle ya Amerika bastırıyor. Ama ne mümkün Bay Tayyip’e bu anlatılabilir mi? Suriye’de bir hazırlığın telaşı var gibi. Bu yüzden de Bay Tayyip her şeyi birbirine karıştırır oldu. Ama bir şeyi karıştırmıyor nedense. Öyle ya ülkemizde kabadayılığın sözlüğü geniş.
Bay Tayyip de bu sözlükten çok yararlanıyor çok.
Ne demiş Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a:
MAZERET İSTEMEM ESAD!
Konuş Bay Tayyip, kim tutar seni yürü yürüyebildiğin kadar!