Yazan: Turgut Koçak 9 Haziran 2011
‘Yahşi Cazibe’ dizisini izlediyseniz; “mağdurum ben mağdurum” sözlerini de anımsamışsınızdır. Doğrusunu söylemek gerekirse bu diziye ne zaman gözüm takılsa ve bu sözcüklerle karşılaşsam aklıma hemen AKP ve AKP’nin son 9 yıldır oynadığı mağdurluk kurnazlığı geliyor. Bu mağdurluk kurnazlığının 2007 seçimlerinde işe yaradığını da hepimiz gördük. Eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt 27 Nisan 2007 tarihinde bir muhtıra yayınlamış ve bu muhtıra sonrasında da AKP’nin oyları 22 Temmuz 2007 seçimlerinde tavan yaparak 47,8’e çıkmıştı. Bir başka deyişle AKP mağdurluk üzerinden oy oranını büyük ölçüde arttırmış, önlenebilir yükselişi önlenemez bir yükselişe çevirerek kendine olan güveni uluslararası güçlerin desteğini de arkasına alarak iyice artmıştı.
Şimdi durum başka. AKP artık mağdur edilen değil mağdur eden konumda. Daha da önemlisi AKP 9 yıllık iktidarı döneminde yalanları, talanları, vurgun ve uluslararası sermaye güçleriyle ilişkisi nedeniyle ülkenin geniş emekçi yığınlarını unutmuş, sadece yandaşlarına dünyalık kazandırmak için göz baka baka her şeyi yapmıştı. Bu yüzden de hem mağdur eden, hem de geniş emekçi yığınlarını canından bezdiren uygulamalarıyla oyları da ister istemez aşağı düşmeye başlamıştı. Son yerel seçimlerde AKP’nin oyları yüzde 38’lere kadar gerilemiş 12 Haziran 2011 Genel seçimlerinde de daha aşağılara düşme eğilimi hız kazanmıştı. Her ne kadar yandaş anketçilere yaptırılan anketler AKP’nin yüksek bir oy oranıyla yeniden iktidar olacağını gösterse de, durumun böyle olmadığı artık iyiden iyiye görülmeye başlamış Bay Tayyip ve partisini de bir telaştır almıştı. İşte bu yüzden AKP’nin oylarını yeniden yükseltecek bir şeylere gereksinimi olduğu apaçık kendini belli etmişti.
Politika dışındaymış gibi görünen ama hep politikanın içinde yer alan cumhurbaşkanlığı makamında Abdullah Gül oturduğu için yeni bir mağduriyet onun aracılığı ile yaratılabilir etkili de olabilirdi. İşte bu yüzden seçimlere 5 gün kala Abdullah Gül eski defterleri karıştırdı ve kendisinin cumhurbaşkanı olmaması için askerin Erkan Mumcu ve bazı politikacılara baskı yaptıklarına dair üstü kapalı bir demeci patlatıverdi. Hem üstelik alicenaplık gösteren Abdullah Gül, bu tür davrananların ayıbını seçildikten sonra yüzlerine de vurmamış, yüce gönüllülük göstermişti.. Sizce durup dururken seçimlere 5 gün kala Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bu sözleri neden etmiştir dersiniz? Haydi, biz iyi niyetlilik gösterelim ve diyelim ki, Abdullah Gül “ileri” demokrasi tutkunudur bu yüzden de gereğini yapmıştır.
Acaba böyle midir?
Bizce kesinlikle böyle değildir. Biz sosyalistler sözü geçen politikacıları çok iyi tanırız. Burjuva demokrasisi de olsa kendileri için işlemeli, başkaları içinse cehennem azabı yaşatmalıdır, mümkün olduğunca da işleyiş böyle sürüp gitmelidir. Kendi dışındakilere ise demokrasi değil kötek gereklidir. Nitekim Son Hopa olaylarında gerçek yüzünü gösteren bir AKP ile karşı karşıyayız. AKP’liler ve Bay Tayyip herkese en ağır saldırıyı yapar, tepki gösterebilir ama kimse AKP’ye karşı bir şey yapamaz. Eğer yaparsa yerleri doğrudan özel mahkemelerdir. Nitekim Hopa’daki yaşananlar artık gösteri yasalarına aykırı davranmak gibi görülmeyip özel mahkemelik olarak işlem görecektir. Dolayısıyla da alt sınırı 10-15 yıldan başlayan yargılamalar AKP’yi ne pahasına olursa olsun iktidarda tutmak için bir yöntem olarak uygulanacaktır.
AKP için mağduriyet dönemi kapanmıştır. AKP artık mağdur değil mağdur edendir. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün durup dururken böyle bir konuşma yapması AKP’ye yaramayacaktır. Ancak AKP Hopa’daki olayları bahane ederek Artvin İl Jandarma Komutanı ile birlikte Emniyet Müdürü’nü görevden almış ne denli iktidar sahibi olduğunu herkese göstermek istemiştir. Tabi AKP güçlü görünmenin de oy toplamada yarar getireceğinin hesabını yapan bir partidir. AKP açısından neyin iyi neyin kötü olacağını söylemek bize düşmez. Ancak biz biliriz ki, kapitalist sistemde denetlenemez bir güce sahip olma isteği ancak ve ancak faşistlerin özlemidir. AKP’nin de istediğini yapar hale gelmesi için bugünkünden yüz kat daha güce gereksinimi olduğu da bir gerçektir. Sonrası mı? Ülkemiz ilericileri, devrimcileri ve komünistleri için tufandır. AKP’ye oy vermek demek tufana ve zulme oy vermektir. Bu yüzden de halkımızın bir tek oyu bile bunlara gitmemelidir. 4 gün deyip gelip geçmeyin.
Siz mağdur olacağınıza AKP ve onun başı Bay Tayyip mağdur olsun.
13 Haziran sabahı sokaklar AKP’nin “mağdurum ben mağdurum” sesleriyle çınlasın…