LÜKS VE ŞATAFAT

Yazan: Turgut Koçak 17 Aralık 2020

Anadolu’da söylenir.

“Öksüzün kucağına kavurga koymuşlar, vay bilmem nerem yandı diye bağırmış.”

Bu aşağı yukarı şu anlama gelir, kimseye iyilik yapma, kimseye acıma. AKP ve saray iktidarının milletvekilleri de bu gerçekten hareket ettikleri için içlerinden kimseye iyilik yapmak da, acımakta gelmez.

Düşünürler ki iyilikten kötülük doğar. Ya da ne bileyim, iyilik yaparsın sonra başına çıkar. Onları öyle bir yaşama mahkum etmelisin ki sana karşı çıkacak gücü kendilerinde bulamasınlar. İşte bu nedenle AKP Denizli Milletvekili Şahin Tin kolaylıkla, “kuru ekmek yiyebiliyorlarsa demek ki aç değiller” diyebiliyor. Zaten AKP iktidarında köşeyi dönen sonradan görmüş zenginler de bu çerçevede düşünüyorlar.

Bunların alışkanlıkları üzerinden üstlerine gittiniz mi baktılar savunacak durumda değiller bu kez de kurnazca yollara sapıp hemen başlarlar kendilerini savunmaya. Yok, ben öyle demedim de, sözlerim çarpıtılmış da, kişi herkesi kendisi gibi bilir de vb. ötüp dururlar. Oysa söyledikleri gün gibi ortadadır. Ne amaçla söylendiği de yoruma açık kapı bırakmayacak denli açıktır. Baktılar bu da mı tutmadı hemen saldırıya geçerler, siz vatan hainisiniz de, teröristsiniz de bir çuval söz işitirsiniz utanmaz sıkılmazlardan.

Dedik ya bir kez içlerini korku doldurmuştur. Bu yüzden de çevrelerine verirler veriştirirler. Zeytinyağı gibi üste çıkmakta üstlerine yoktur. Öyle şeyler bulurlar ki şaşar kalırsınız. Herkes unutmuştur ama onların ruhları karanlıklarda gezindiği için o karanlıklardan eski yeni ne varsa bulup bulup çıkararak ucu sivri birer mızrağa dönüştürüp saplarlar da saplarlar rakiplerinin gövdelerine. Çünkü başka türlü bir yolları kalmamıştır. Eğer bunlara biraz fırsat verilse hepsi birer karın deşen jak olup çıkarlar. Kelle kesmek de zaten işleri arasındadır. Ne kadar çok düşmanlık bulup çıkarırlarsa o kadar kolay işin içinden sıyrılacaklarını düşündüklerinden akla hayale gelmedik yol ve yöntemler bulurlar. Bütün bunlara karşın yine de yapıp ettikleri ayaklarına dolandığı için bu kez de işe yaramaz hale getirdikleri ne kadar devlet kurumu varsa yardıma çağırırlar. Böylece de üstün gelmiş olmanın havasında dolansalar da korkuları hep dipten gelen dalgalar gibi yüreklerinde gümbürder.

Senin sofranda kuş sütü eksik olmasın ama kuru ekmekle açlığını yatıştıranlara öyleyse aç değiller diyerek aklınca yanıt vermiş ol. Ahlak sözcüğü bunların dilinden hiç düşmez düşmesine de ahlak anlayışlarının bir örneğini yeryüzünde bulmak hiç de kolay değildir. Kötülük saçlarının en ucuna kadar sarmıştır. Yüzlerine baksanız kapkaranlık bir mağara görürsünüz ama onlar kendilerini zümrüt sanırlar.

Oturup sorunları alt alta yazsanız bu içi kararmışların önüne koysanız asla kabul ettiremezsiniz. Öyle ya onlara göre ne sorun vardır ne de milyonlar yok ve yoksulluk içindedir. Zaten bunlar için bu söylediklerimiz de sorun sayılmaz. Ki saysalar belki olur ya sorunun çözülmesi gerektiğini düşüneceklerdir kazara da olsa ama düşünmezler. Onlar için sorun bir elleri balda, bir elleri yağda olanların isteklerini eksiksiz yerine getirmektir. Doğal olarak yüreği bu kadar katılaşmış olanların kuru ekmekten çıkaracakları ne dersler olabilir ki değil mi?

Bu kafalara göre kim ne bulmuşsa ona şükretmeli hatta bu şükrediş kendilerini soyup soğana çevirenlere edilmeli ki kimse hangi dolabın nasıl döndüğünün ayırdına bile varamasın. Olur ya bunları akıl eder de yığınların içine bir şeytan girerse işin nerelere varacağını kim kestirebilir ki? Dolayısı ile oyun içinde oyun kurarak matruşka örneği bu çevreler neler yumurtlarlar neler. Hani bunlar bir de her şeyin üstüne devleti koyarlar ya artık can fedadır. Oysa bilmezler ki yurttaşlar bu haldeyken devletin de sonu gelmiştir.

Senin sarayların varmış, en lüks arabalara sen binermişsin, uçan sarayların, denizlerde dolaşan gemilerin varmış gerçek o ki yığınların bütün bunları kıskanmaya bile zamanı yok. Onlar aş derdine ve iş derdine düşmüş. Bu yüzden yurttaş eline iş-aş yazıp başkaca da bir şey düşünmeden canına kıyıyor canına, sizin hiç mi görecek gözünüz, işitecek kulağınız yok?

Aman ne iyi, sizin bir öğün yemeğiniz bir işçinin aylık ücretiymiş ne gam. Üstelik de o en az paradan vergi üstüne vergi alınarak o asgari ücreti de kuşa çevirmek sizin marifetiniz. Öyle ya vergi halktan alınır. Zenginler ise ne vergisi, hem vurgunlarına vurgun eklenir hem de bir kalemde vergiler silinip geçilir. Yoksula da denir ki onu iteledik, bunu öteledik daha ne istiyorsunuz? Sonra da burunlarından fitil fitil getirilerek devlet alacağını bir şekilde alır.

Ha bütün bunlar böyle mi gidecek? Gitmeyecek elbette. Sosyalistler bir gün ortaya çıkacaklar ve bu halka çektirdiğiniz bütün eza ve cefaların sizden hesabını soracak. Kaçanlarınız kaçacak da kalanlarınız hesap verecek sanmayın onlar da dünyanın neresine giderlerse gitsinler alınıp getirilecek halka yapılan zulümlerin de bir bir hesabı sorulacak.

Varın şimdi lüksünüzün ve şatafatınızın tadını çıkarın, nasıl olsa bu yapıp ettiklerinizin de sonu sandığınız kadar uzak olmayacak…