LİBYA’YA ASKER YA DA ATEŞ KES

Yazan: Turgut Koçak 12 Ocak 2020

Kanal İstanbul’u tartışmaktan yorulduk. Suriye’yi tartışa tartışa hepimize bir hal oldu. Şimdi de Libya’yı tartışıyoruz. İşi öyle ileri götürenler var ki bunlara bakıp da tepenizin atmaması olası değil.

Neymiş efendim; şurası ata toprağıymış, burası dedelerimizden bize kalma imiş ama elimizden gitmiş. Sonra emperyalistsek emperyalist olmalıymışız fasa fiso bir sürü bordan boktan düşünce toplamı.

Gerçekleri konuşmak birilerini ürkütüyor olabilir ancak bizi niye ürkütsün değil mi? AKP ve saray iktidarının iktidarını sürdürebilmesi öyle bir noktaya gelip dayandı ki olası olmaktan çıktı. Durum bu olunca da durumunu sağlamlaştırmak gereksiniminden kaynaklı olarak bu iktidar Türkiye’yi olmadık bataklıkların içine sürdü. Gün oldu ABD emperyalistleri ile birlikte davranıp BOP Eşbaşkanı sıfatıyla Kuzey Afrika’dan Çin Seddi’ne kadar olan bölgede bilmem ne baharı estirilmeye kalkışıldı. Öyle anlar yaşandı ki bir zamanlar ABD’nin Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice Ortadoğu’da sınırların hepten değişeceğini gözümüzün içine batıra batıra söyledi de Recep Tayyip Erdoğan sadece stratejik müttefikimiz dediği Amerika’nın gözünün içine bakmakla yetindi.

O tutmadı, bu tutmadı geldik Suriye’yi parçalama planına. AKP iktidarı da boğazına kadar işin içine daldı. Üstelik buraya dalarken de kendisine İslami terör örgütlerinden yandaşlar bulup kolları sıvadı. ÖSO adı verilen terör örgütlerinden teziktirilmiş ve kapılmış unsurlar Amerika’nın da isteği ve yardımı ile eğitilerek savaş alanına sürüldü. Bu kelle avcıları daha sonra da Türk Ordusu’nun sanki bir parçasıymış gibi sahaya gönderildi. En sonunda da bu örgüte yeni bir isim bulunarak ortalık biraz daha karıştırıldı. Milli Suriye Ordusu ismi pat diye gündeme oturuverdi. Bunları konuşup tartıştık.

Ne var ki Bugünün AKP ve saray iktidarına artık Suriye ilaç işlevi görmüyor. Burada işler gelip bir noktaya dayandı. Bir başka deyişle Merkezi Suriye Ordusu bağlaşıklarıyla birlikte işgal edilen topraklarını adım adım kurtarmaya başladı. Bugün AKP bir anlamda Afrin ve çevresine artık ilhak gözüyle baksa bile bu bakış kamuoyu katında AKP ve saraya bir şey kazandırmıyor. Bu yüzden de Suriye’nin kuzeyinde ABD’nin de yardımıyla ayakta duran PYD/YPG güçleri terörist ilan edildiği için hem de iktidar içerde durumunu sağlamlaştıracağını düşündüğünden Barış Pınarı adıyla bir harekât başlattı. Şöyle olacak böyle olacak denilmeye kalmadı harekâtın sonu geliverdi. Yani ABD operasyonda daha ileri gidilmesini bir başka deyişle engelledi.

Görüldü ki AKP ve saray iktidarına Suriye’de daha fazla ekmek çıkmayacak o da yeni bir hamle yapıp Libya’da dinci, gerici Serrac Hükümeti’ni destekleyerek ve bir anlaşma yaparak işin içine Kıbrıs’ı ve Doğu Akdeniz’i de sokarak yeni bir statü kazanmak istedi. Anlaşma çok önceden yapılmış olsaydı belki bugün yaşananların çoğu yaşanmayacaktı ama AKP ve saray iktidarı böyle düşünmedi, emperyalist güçlerin yanında Libya’nın parçalanması için rol üstlendi. Bu aşamada ise Libya’nın Lideri Kaddafi’nin linç edilerek öldürülmesinde de suç ortaklığı yaptı. Şimdi gerçeklerin tersine kırıntı ile yetinen ve yarını belirsiz Trablus’ta yuvalanmış Serrac’ı desteklediğini ileri sürerek Libya iç şavaşında taraf olarak yerini almış oldu. Niçin Artık AKP ve saray iktidarına Suriye’de ekmek kalmadığı ve burada ileri geri konuşup durmanın bir getirisinin olmadığı görüldüğü için.

Suriye’de Osmanlıcılık oyunu yerle yeksan olmuştur. Bu yüzden de aynı oyun bir kez daha Libya üzerinden sürdürülebilir görüşünde olanların varlığı ve ağırlığı da göz ardı edilemez. Dolayısı ile Libya’da süren iç savaş AKP devreye girdiğinde uzama olasılığı vardır. Hele bir de ateş kes sağlanır ve iş belli bir durağanlığa sokulursa AKP ve saray zaman kazanacağını umarak ve düşünerek kamuoyu katında bir süre daha işi götüreceğinin hesabını yapmaktadır ancak bölgemizde ve dünyada olaylar o kadar hızlanmış o kadar hızlanmıştır ki zaman AKP ve saraya yeter mi bilinmemektedir. Üstelik AKP içinde ve saray çevresinde o kadar deli dangalak sürüsü birikmiştir ki bu durum Erdoğan’ı da giderek daha çok köşeye sıkıştırmaktadır. Örneğin SADAT’ın Başkanı Adnan Tanrıverdi bunların başında gelmektedir.

Emperyalistlere baktığınız zaman haritayı, pusulayı şaşıran bir alamet ortaya koymaktadırlar Irak başbakanı Abdülmehdi Amerikalılar tarafından nasıl tehdit edildiğini söylüyor. Trump; üslerden çıkarız ama Iraklılardan da parasını alırız diyor. Bir başka deyişle üç parçaya bölünmüş Irak denilebilir ki bir kez daha ateşin ortasına atılmak istenmektedir. Doğal olarak da Irak kendisini korumak için başka başka arayışların içindedir. Bölgede en son İran generali, Kasım Süleymani’ye yapılan füze saldırısı bölgede işin nerelere kadar tırmandırılacağını da göstermektedir. İran’ın yanıtı ise Amerika üslerini vurarak olmuş fakat bu arada da Ukrayna uçağını vurarak olmadık bir beceriksizliğe imza atmıştır.

Sonuç olarak emperyalizmin savaş oyunlarını ciddiye almamak olmaz. Bu arada kendisini farklı tanımlamalarla dile getiriyor da olsa AKP ve saray iktidarının savaşı isteyen Libya’ya asker gönderme gayretini de görmemezden gelemeyiz. Öte yandan emperyalist/kapitalist sistemin savaşa mutlaka bir bahane bulacağı da unutulmamalıdır.

Ortalık karma karışık bir haldedir. Bu nedenle de kimi cılız seslerle bu karmakarışıklığın düzeltilmesinin de olanağı yoktur.

Bu yüzden de emperyalizmin nasıl yenilgiye uğratılacağının dipten doruğa hesabı yapılmalı, nasıl Birinci Paylaşım Savaşı sonrasında 1917 Büyük Ekim Devrimi gerçekleştiği, İkinci Paylaşım Savaşı sonrasında ise Sosyalist Sistem’in ortaya çıktığı unutulmamalı, sosyalistler olarak da hesabımızı bu maddi gerçeklik çerçevesinde yapmalıyız.