Yazan: Turgut Koçak 19 Mart 2022
Artık bizlerin burasına geldi. Her bir şeyin içinde Diyanet’i görmekten bıktık usandık. Ama iktidar böyle düşünmüyor, düşünmediği için de Diyanet’i tepemizde Demokles’in kılıcı gibi sallandırmak için sıkı bir kurumlaştırma işine girişiyor. “Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun” Meclisten geçiriverdi.
Durum bul olunca neler getirir neler götürür önümüzdeki günlerde zaten hepimiz göreceğiz. Gerçi Mecliste bulunan milletvekilleri sözüm ona demokrasinin bir tezahürü olarak gösterilse de bugün seçmen katında hiçbir önemi kalmış değildir. Çünkü artık yurttaşta biliyor ki verdiği oyla Mecliste bulunan milletvekilleri ile kendisinin hiç mi hiçbir bağı da kalmamıştır. Ancak böyle olduğu halde konu Diyanet olunca eşeği sağlam kazığa bağlamadan olmaz diye düşünülüyor olmalı ki bu yol kararname ile değil de yasa ile şekillendirilmek isteniyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nı tartışmak bile gerekmez. Çünkü laiklik karşıtı bir kurumdur. Tarikatların, cemaatlerin cirit attığı bir yer, ülke varlıklarını yalayıp yutma değirmeni, dinciliğin ve gericiliğin saldırı üssü haline gelmiş bir şeriat merkezidir. Bu kuruluş ki kadın haklarını tanımaz, farklı din ve mezhepler onlar için düşmandır. Aleviler zaten her bir şeyin suçlusudur. Ateistlerse yok edilmeleri gereken kimselerdir. Kin ve nefret pompalayan Diyanet bugün büyük bir tehlike odağına dönüşmüş bir kurumdur ki daha da kurumlaştırılmasının sağlanması için yasaya gereksinim duyulmuştur.
Bu durumda aklı başında olan kimselerin Diyanet’e karşı çıkması beklenir ve hatta fesh edilip dağıtılması en doğru yoldur. Yani olup bitenlere yakından baktığımız zaman bu kuruma hayır hak bakılmasını gerektiren hiçbir neden ileri sürülemez.
İşte bu yasa 14 Mart tarihinde meclise getirildi ve oylanıp kabul edildi. Bu yasa ile ilgili CHP ve HDP’in Meclis Genel Kurulu’nda eleştirileri olmuştu.
CHP adına konuşan kişi kendisi ve bir eğitimci olan Yıldırım Kaya’dır. Yıldırım Kaya TÖB-DER’lidir. Eğitim-Sen’in Kurucu genel başkanıdır. ÖDP kurucusu ve Genel Başkan Yardımcılığı görevini yapmıştır. CHP Ankara Milletvekili ve Parti sözcüsüdür. Kaya yaptığı konuşmada; Diyanet Akademisi’nin “Tevhidi Tedrisat” yasasına, yani laiklikle doğrudan bağlantılı eğitimin birliği ilkesine aykırı olduğunu dile getirmektedir.
Yıldırım Kaya bu konuşmasında İmam Hatip Liseleriyle İlahiyat Fakültelerine haksızlık yapıldığını belirtip “nitelikli bir din görevlisi yetiştirme politikası” böyle karşılanmaz gibi akıl verici şeyler söyledikten sonra AKP ve saray iktidarının şeriat istemlerini de adeta görmezlikten gelmiştir.
CHP son zamanlarda bu konuda nasıl ödün verici bir davranış içindedir biliyoruz fakat suya sabuna dokunmayan bir konuşmanınsa Yıldırım Kaya’dan gelmesi doğrusu bizi hayal kırıklığına uğratmıştır.
HDP adına konuşan Kemal Bülbül ise konuşmasını twitter’da paylaşmış özeti şudur: “Diyanet: Tekçi, inkârcı, asimilasyoncu bir kurumdur!”
Ancak Kemal Bülbül’ün konuşmasını da iz sürüp okuduğumuzda laiklik konusunda önemli sayacağımız bir mesaj taşımadığı açıkça görülecektir.
Kemal Bülbül de eğitimcilikten gelmedir. Yaşı TÖB-DER’li olmak için daha küçükse de Eğitim-Sen’lidir. Öğretmen hareketinden beklenen en önemli şeyse laik olmasıdır. Bülbül Alevi kimliğine sahiptir. PSAKD Genel Başkanlığı yapmış, Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Sekreterliği de yapmıştır.
Dolayısı ile CHP ve HDP adına konuşan Milletvekilleri eğitimci oldukları için kendilerinden çok şey beklerdik fakat konuşmaları ne yazık ki çok da dolu dolu bir konuşma değildir. Konuşmacı olarak bu iki kişinin seçilmesi ise bizce anlamlı sayılmalıdır. Bu yüzden de AKP ve saray iktidarına karşı laikliği yok etme bağlamında bir diren gösterilmemiş olmasını doğal olarak biz sosyalistler anlamakta zorlanırız.
Durum bu olunca yasa teklifinin oylanmasına AKP yüzde 75 destek verirken MHP ise yüzde 63’lik bir destek sundu. Dolayısı ile bu yasa 243 oyla yasalaşmış oldu.
Mecliste CHP’den kabul oyu vermek için 22 kişi toplantıya katılmış. İyi Parti 12 oyla katılmış HDP’li 10 milletvekili çekimser oy kullanmış, geriye kalan sağcılar hiç gelmemişler. TİP’li 4 milletvekili ise genel kurula katılmamışlar. Yani TİP kendisinden bekleneni açıkça yapmamıştır. Sağcılar için diyecek bir şey bulamıyoruz çünkü onların nasıl bir yol izleyeceklerine bugüne kadar gördüklerimizden yaptığımız çıkarsamalarla eminiz. Bizi asıl düşündüren şeyse elbette kendilerine solcuyum ve hatta sosyalistim diyenlerin davranışlarıdır ki bu davranış sadece meclis tutanaklarına geçmiş değildir bizim de tutanaklarımıza geçmiş bulunmaktadır.
Solcu ve sosyalist olduklarını söyleyen milletvekillerinin bu tutumunu anlamaya çalışıyoruz. Bu görünüme popülizm desek mi diyeceğim de demekte doğrusu zorlanmaktayım. Önemsememek mi desem bu da olmaz. Çünkü solcunun ve sosyalistin laikliği önemsememesi olası değildir. Nasıl olsa geçer düşüncesi ise hepten boştur çünkü böyle durumlarda tarihe atılan her çizik önem taşır. Bazı değerleri önemsemez görünmenin ise sorgulamasını yapacak bu ülkede kitlesel bir halk gücü olduğunu da unutmamak gerekir.
Ne yapalım madem mecliste sesimiz yoktur bizler de laiklik sesini geniş halk yığınlarının içinde tartışır konuşuruz o zaman…