KUTSAL DEVLET

Yazan: Turgut Koçak 3 Mayıs 2021

Egemen güçler oldum olası kutsallığın arkasına sığınırlar ki kendilerine ne dokunulsun ne de yapıp ettikleri sorgulansın. Sorgulayanlar olursa da kutsallık anlayışının arkasına sığınılıp sorgulayanların ve de dokunmak isteyenlerin başı kolaylıkla ezilebilsin.

İçişleri Bakanlığı’na bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü 27 Nisan 2021 günü yani 1 Mayıs’tan kısa bir süre önce bir genelge yayımlayarak emniyetin tüm birimlerine göndermiş. Bu genelgeye göre ses ve görüntü kayıtlarının sosyal medyada paylaşımının yapılması “özel hayatın gizliliğini ihlal ettiği” düşüncesi ile yasak getirilmiş.

Hani minareyi çalan kılıfını uydurur derler de bu kez kılıfa da gerek duyulmamış. Kamusal yaşam özel yaşamın gizliliği ile karıştırılmış. Yani işin özünde suç işleyen emniyet güçlerinin saklanması söz konusu. Oysa bu konuda suç işleyenlerin suçunu gizleyenlere cezai uygulama var. (TCK-178’inci madde.)

Bu genelgede suç işleyenler saklanmak isteniyor. Suç işleyen polisler açıkça korunuyor ve kolluk kuvvetleri adeta suça teşvik ediliyor. Bu anlayış neresinden ele alsanız suç olmasına suç da Anayasa’yı ya da hukuku takan bir iktidar mı var ki bunları söylesek ne ifade edecek?

Soylu kamu yaşamı ile özel yaşamı karıştırmış ya da karıştırmamış dertleri bile değil. Olmadı bir de pişkin pişkin bu yanlış adımı Anayasaya bağlamaz mı? Bağladığı yetmiyor bir de demez mi “Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nu dikkate aldık” diye.

Bu sözlere inanıyor olmalı ki bu kadar rahat söylüyor Sayın Süleyman Soylu. Genelge aslına bakarsanız çok açık. AKP ve saray iktidarı zorda korunmak gereği duyuyor ve güvenlik güçlerine denilmek isteniyor ki “siz bizi koruyun biz de sizi.”

Bizler şöyle bir otursak inanın ki kolluk kuvvetlerinin sayfalar dolusu şiddet uygulamalarını yazarız. Bu yüzden sizlere yaşananları anımsatarak sizleri bir kez daha üzmek istemiyorum fakat örnekler o kadar çok ki gözümüzün önüne getirsek her biri çıldırtan cinsten aslında.

Eh bu durumda uygulanan şiddeti çekmek de suçtur, göstermek de. Şimdi ise bu anlayışın kanıksanması isteniyor ki bizler de bunu kabul edemeyiz elbette. Neymiş efendim? ‘Özel hayatın gizliliği’ imiş. Yani denilmek isteniyor ki biz her şeyi yaparız, yaptıklarımız da yanımıza kar kalır. Dolayısı ile iktidarın bu uygulamaları yaşama geçirmesindeki muradı da çok açık.

Adı cumhur ittifakı iktidar şekli ise tek kişilik bir egemenlik. Bu yüzden de ne bir aykırı sese ne bir eleştiriye katlanmaları olası değil. Bu yüzden de şiddeti de arttıracaklar, gazeteciliği de peşin peşin suçlu ilan edip üstüne gidecekler. Yurttaş ise ne doğru haber alacak ne de olup bitenlerden bilgilenmiş olacak. Kolluk kuvvetleri yüreklendirilip ortaya sürülecek ve daha çok iktidar için kendini paralayacak.

1 Mayıs gösterilerine katılanlara polisin uyguladığı şiddeti görüntüleyen gazetecilere karşı da şiddet uygulanırken genelge bunları mı içeriyor sorusunu soranlara ise açıkça evet içeriyor mesajı verildi.

1 Mayıs Birlik, Dayanışma ve Mücadele gününde 300’e yaklaşan gözaltı yapıldı. Trabzon’da kutlama yapmak isteyen 12 kişi gözaltına alındı. Halkevi üyesi Berna Demirtaş’a şiddet uygulandı ve Demirtaş yaralandı. Şimdi sizin aklınıza bu genelgeyle birlikte işkence yapıyoruz yaparız da diyebilecekleri gelmiyor mu? Kapalı kapılar arkasında yaptıklarıyla yetinmeyen yetkililer şimdi tüm Türkiye’ye açıkça yapılacak olan işkenceyi taşımak istiyorlar ki olup bitenlere baktığımız zaman bunu da açıkça görüyoruz.

Bilmem şimdi anladınız mı bu iktidarın kutsal devlet meramını?