Yazan: Turgut Koçak 9 Mayıs 2014
Köylü kurnazlığı deyip geçmeyin. AKP’nin bütün kadroları kasaba ve taşra kentlerinde palazlanmış olan bezirgan takımı içinden çıkmıştır. Bu bezirgan takımı için diyebiliriz ki, sürmeyi adamın gözünden çalar. AKP’nin iktidara geldiği günden günümüze kadar yaptığı uygulamaların hemen hiçbirinin hesabını veremeyeceği gün gibi ortada duruyor. Bunların önemlilerine bir kez daha dikkat çekmek istiyoruz. Bilindiği gibi çiçeği burnunda AKP iktidarı daha iktidara gelişinin ilk günlerinde Irak’ın ABD ve ortaklarıyla işgal edilmesi hazırlıklarıyla karşılaştı ve her fırsatta işgal girişimini gerçekleştirecek olan bütün dünya halklarının ortak düşmanı emperyalist güçlerin yanında yer aldı. İşgal sırasında ve devamında ABD’nin zulmünü alkışlamakla kalmadı bu zalimlere ülkemiz üzerinden her türlü lojistik destek verildi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu işgalle ilgii o kadar ileri gitti ki, Amerikan askerleri için kahraman tanımlaması yaptı ve arkasından da bu askerlerin ülkelerine sağ salim dönmeleri için dua ettiğini söyledi. Kısaca söylersek Irakta yaşanan katliamların, tecavüz ve işkencelerin AKP iktidarı izlediği politikalarla en önemli destekleyicisi oldu.
Sonra ABD ve öteki emperyalist güçlerin süren planlarının da içinde yer alan AKP iktidarı Kuzey Afrika ve Büyük Ortadoğu Projesi için Recep Tayyip Erdoğan’ın Eşbaşkan sıfatıyla bu karanlık planda yer almasına da olanak hazırladı. Bu plan gereği Libya, Tunus, Sudan, Mısır, Yemen, Bahreyn ve Suriye’de emperyalizmin bildiğimiz operasyonları gerçekleştirildi. Tunus’ta ve Mısır’da iktidarlar değişti, iktidarlar gerici ve işbirlikçi hainlerin eline geçti. Libya’daki trajedi ise daha beter oldu. Libya emperyalistler tarafından ağır bombardımana tutuldu. İşbirlikçilere silah ve mali destek verilerek Libya’da emperyalizmin kontrolü sağlandı, Kaddafi ise linç edilerek katledildi. Bütün bu suçların içinde de Recep Tayyip Erdoğan ve partisi doğrudan yer aldı.
“Arap Baharı” denilen plan işletilmiş, sıra Suriye’ye gelmişti. Suriye’de öyle bir ayaklanma başlatıldı ki, dünyanın dört bir tarafından getirilen El Kaide ve Müslüman Kardeşler örgütüne bağlı ipten kazıktan kopmuş teröristler Türkiye üzerinden Suriye’ye sokuldu. Arap ülkelerinden ve Suriye’nin içinden de Suriye’deki kalkışmaya katılan El Nüsra, Müslüman Kardeşler, IŞİD gibi örgütler de palazlandırılarak harekete geçirildi. Emperyalistlerin oluşturduğu ÖSO ise onca destek görmesine karşın etkili olamadı ve inisiyatif tamamen terör çetelerinin eline geçti. Bu katil sürüleri Suriye’de öyle çok katliam gerçekleştirdiler ki, bütün dünyanın bu katilam ve işkenceler karşısında kanı dondu. Bunlar kimyasal kullandılar, başta Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu olmak üzere emperyalist güçler aracılığı ile suçu Esad güçlerinin üzerine yıkmak için her yola başvurdular. Bunların hiçbiri sökmedi, Suriye direnişi karşısında hainler adım adım temizlenerek Suriye’de işleri bitme noktasına geldi. AKP iktidarının Suriye’ye karşı kurulan kumpaslardaki rolü de bir şekilde kamuoyunun gözlerinin önüne serildi.
Recep Tayyip Erdoğan tarafından desteklenen katil sürüleri; sınır kapılarında ve Reyhanlı’da gözümüzün içine baka baka katliam gerçekleştirirlerken, iktidar tarafından bu suçlar başkalarının üzerine yıkılmaya çalışıldı. Sonuçta bu suçların tamamı iktidarın üstünde kaldı. İktidar tarafından Suriye’deki terör örgütlerine gönderilen silah ve mühimmat da bir şekilde açığa çıkınca iş MİT’in gizlilik alanı içine havale edilerek oprasyonu düzenleyen savcılar ve askerler üzerine gidildi, şimdi o askerler casusluktan ve “paralel yapı” suçlamasından ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyorlar. Ergenekon, Balyoz, Casusluk Davası vb davaları da KCK davasını da burada ayrıca belirtmek gerek.
Küreciğe Amerikan radarı yerleştirildi. Devamında namlularını Suriye’ye çeviren NATO’nun patriotları ile geldi. Emperyalizmin en büyük casusluk ve saldırı planına böylece bizzat AKP iktidarı eliyle yol verilmiş oldu.
Ülke varlıkları birer birer yabancılara özelleştirme adı altında peşkeş çekildi ve iktidar bu peşkeşten fazlasıyla payını aldı. TOKİ aracılığı ile kentlerdeki rant alanları birer birer yerleşime açıldı ve haddi hesabı olmayan vurgunlara bu yolla imza atıldı. İhaleler, adam kayırmalar, oluşturulan havuzlardan iktidar yararına kullanılmak üzere biriken dağ gibi paralar basını susturmak ve ele geçirmek için kullanıldı. Kara paranın içinde yüzen iktidar kara paracılarla canciğer kuzu sarması ilişkiler içine girdi. Başta Bilal’in TÜRGEV’i olmak üzeri işleri dinci gericilik olan vakıf ve derneklere olmadık yardımlar yapılıp ülke varlıkları peşkeş çekildi. Eğitim sistemi darma duman edilip 4+4+4 sistemi ile çağdaşlıktan çıkarılıp dinselliğe dönüşmesi için her yola başvuruldu. KPSS, üniversite sınavları ve öteki sınavların hemen hepsi AKP iktidarı ile birlikte allak bullak edilip her türlü hilenin hurdanın döndüğü bir hale getirildi. Çeşitli kurum ve kuruluşlara eleman alımı, Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden İmam Hatipliler alınarak yatay geçişle sağlandı. Anayasa değişiklikleri yapılarak iktidarın eline her şeyi yapma keyfiyeti tanınan olanaklar sağlandı. Vurgunlar vurulup dolaplar döndü ve bu dünyadan ülke varlıklarını babalar gibi satan Kemal Unakıtanlar gelip geçti. Sonra 17 Aralık 2013 operasyonu gerçekleşti ve bir dünya pislik su yüzüne çıktı. Böylece say say bitmeyecek yolsuzluklar ve hırsızlıklarla birlikte ülkemiz insanı 800 bin liralık rüşvet saati alınıp takıldığını, 10 dolara ayakkabı giyildiğini de öğrenmiş oldu. Ayrıca bu yavuz hırsızların ne menem saldırgan ve de utanmaz olduklarını mecliste fezleke görüşülürken de öğrenerek halkımızın dudakları uçukladı.
AKP’nin akıllılarının bazı eğitim kurumlarında düzenledikleri ve velilere sordukları sorularla da karşılaştık. Neymiş efendim çocuklarınızı Lise’ye mi yoksa İmam Hatiplere mi göndereceksiniz? Bu da olmazsa lisede seçmeli derslerden hangisini tercih edeceksiniz?
Daha bu iktidarla ilgili ne çok şey yazmak olasıdır ancak gerek yok.
Çünkü görünen köy kılavuz istemez.
Bunların boğazlarına kadar çamurun içinde olduklarını zaten biliyoruz.