KORONA VİRÜS TEDBİRLERİ

Yazan: Turgut Koçak 9 Eylül 2020

Recep Tayyip Erdoğan’ı dinledik. Maske takılacak ve ev dışında her yerde zorunlu olacak. Gece saat 12’den sonra müzik dinlenilmeyecek. Düğün, nişan, sünnet, asker uğurlama törenleri yapılmayacak. Toplu taşım araçlarına zinhar ayakta yolcu alınmayacak.

Biliyorsunuz AKP ve saray iktidarı ne demişti? Halkın maske sorununu devlet olarak karşılayacağız.

Karşılandı mı?

Ne gezer Eczanelerdi, PTT’ydi, şuydu buydu derken herkes maskesini kendi alacak denildi çıkıldı işin içinden. Sonra da yoksulluk içinde kıvranan ailelerin aile bütçesine ortala bir 200 lira daha binmiş oldu en azından.

Gece 12’den sonra eğlence yerlerinde müzik çalınmayacak konusuna gelince, doğrusu bu işi pek aklımız almadı. Çünkü sözü edilen virüs acaba gece 12’den sonra mı mesaiye başlıyor? 12’den önce dinlenmeye mi çekilmiş durumda veya virüs için bu saatler virüsün varlığını mı ortadan kaldırıyor? Hani diyorum ki bu yasaklamanın bir faydası varsa eğer niye bütün zamanlar yasaklanmıyor acaba?

Düğün, nişan, sünnet, asker uğurlama işlerine gelince biliriz ki halkımız bu işe çok heveslidir. Kimisi düğünü takı için yapar kimisi de hem takı hem de şan olsun diye yapar. Sonra yemekli olması da kişinin varlıklı oluşunu göstermesi bakımından oldukça önemlidir. Sünnet olayını da öyle sayabiliriz.

Asker uğurlamasına gelince; bizler bildik bileli normal yurttaşların böyle bir şeye başvurduklarını pek görmedik. Bu uğurlama işi büyük ölçüde lümpen çevreler ve faşizan eğilimli kimselerde daha çok yapılan bir iştir. Arabalarla sokaklara çıkıldı mı ne trafik dinlenilir, ne yasak. Silah şapırtıları da keza ona göredir. Sonra ya Allah bismillah naralarını da hiç ama hiç unutmayalım.

Düğünü yapacaksa evvel Allah AKP’liler yapar. Hem de 1500 kişiyle. Adam oğluna anlı şanlı düğün yapmadı dedirtmek bir yana yemeksiz de göndermez vallaha. Mitingi de onlar yapar, halkın üzerine yukardan çay paketi de atmak onlara özgüdür. Çok önemli günler yasaktır fakat dincilerin, gericilerin ve faşistlerin sahip çıktıkları ne varsa rahatlıkla yapılabilir, onlara yasak yoktur, üstelik Allah’ın izniyle oralara virüsün uğraması da kolay kolay olası değildir.

Şimdi gelelim toplu taşım araçlarına ayakta yolcu alınmama konusuna. Küçük kentleri çok önemsemiyorum. Burada sorun çözülebilir. Ya İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere büyükşehirlerde bu iş nasıl çözülecektir?

Doğrusunu isterseniz bu koşullarda neredeyse bu olanaksız gibi bir şeydir. Günlük trafiğe çıkacak olan araç sayısı belliyken, yeni araç alımlarıyla da desteklenemeyeceğine göre ne yapılacak da ayakta yolcu alınamayacak?

Sayın Erdoğan bu sözleri söyleyip geçmiştir. Olup olmayacağı onun meselesi değildir. Çözülecek demişse çözülecektir. Ama gerçek hiç de sanıldığı gibi değildir. AKP ve saray iktidarı CHP’nin eline geçmiş olan tüm büyükşehirlerde belediyeleri parasal olarak desteklemek şöyle dursun aksine başarısız olmaları için elinden geleni yapmaktadır. Bu nedenle de toplu taşım işi büyükşehirlerde özellikle de İstanbul, Ankara ve İzmir’de çözülemeyecektir. Israr edildiğinde de kimse işine gücüne gidemeyecek patronlarda işine zamanında gelmeyen işçilerini kapının önüne koyacaktır. Yani sizin anlayacağınız toplu taşım araçları babalarının hayrına tıklım tıklım dolmamaktadır. Yurttaş işine yetişeceği için başkaca da bir seçeneği yoktur.

Eh işler iyi gitmezse AKP ve saray iktidarı harekete geçirdiği trolleri ile CHP belediyelerinin ne kadar başarısız olduklarını döne döne anlatıp propagandalarını yapmazlar mı? Zaten Recep Tayyip Erdoğan’ın bizzat ağzından açıklanan bu sözlerde ki murat kesinlikle budur.

Gerçekten ülkemiz bugüne kadar pek çok sağ iktidar görmüştür. Bu iktidarların hemen hepsi de geniş halk yığınlarının sorunlarını çözmekten uzaktırlar fakat hemen hiçbiri AKP’nin izlediği politikayı izlemeye cesaret gösterememişlerdir. Olabildiği kadar halkın sorunlarını çözmeye çalışmışlar ya da çözer gibi yapmışlardır fakat AKP gibi açıktan açığa kösteklemekten de çekinmişlerdir.

Şimdi korona virüs konusunda yeni bir evreye girmiş bulunuyoruz. Başından beri övünülen başarı durumu nihayet fiyaskoyla sonuçlanmıştır. İşin nereye kadar gideceği daha da belirsizleşmiştir. Sağlık Bakanı’nın koşuşturan bir çalışma içinde olduğu görüntüsü başlangıçta pek çok kimse de umut yaratmıştır ancak iş gelip Sayın Bakan’ın ‘cumhurbaşakanımızın talimatlarıyla’ sözüne gelip dayanınca görülmüştür ki hiçbir şey göründüğü ve gösterilmeye çalışıldığı gibi değildir.

Vakalar çok yukarlardadır.

Yapılan testlerin kimlere yapıldığı bile belli değildir. Çok sayıda sağlık çalışanı korona virüse yakalanmış, çok sayıda can kaybımız vardır.

Salgın giderek geniş bir çevreyi sarmış, ölümler de o oranda yüksek sayılara ulaşmışken insan hiç mi oturup nerede yanlışlık yaptık diye düşünmez?

Sonra da kimi işe yaramaz yöntemlerle ve polisiye tedbirleri de içine katarak sonuç alacağını sanır?

Bir de her fırsatta niye ki 65 yaş üstü yurttaşlar akla gelir gerçekten bilmek isteriz. Sahi niye gelir?