Yazan: Turgut Koçak 1 Nisan 2020
Küresel sermayenin koronavirüs ilk saldırısı olmadığı gibi son saldırısı da olmayacaktır. Ne var ki bu koronavirüs saldırısı ilk kez bu denli büyük bir denemedir tarihe de kesin olarak öyle geçecektir. Daha önce adlarını bile saysak 10 rakamına yaklaşan bilemiyoruz belki de geçen saldırısı olmuştur fakat bu saldırıyı kesinlikle başka türlü okumak gerekir. Hem de bu saldırıyı öyle birkaç delibaş bilim insanının üzerine yıkıp altını üstünü öğrenmeden kapatmaya kalkmakta kesinlikle akıl işi değildir.
Hem bu işin içinde sanki insanlığın iyiliğine çalışıyormuş havasında bir görüntü sergileyen Dünya Sağlık Örgütü’nden tutun da Amerika’da, Fransa’da ve daha pek çok emperyalist dünyada sözüm ona çalışmalar (buluşlar) yaptığı söylenen sayısız enstitü de bu işin içinde kesin. Hem bizim savımız öyle uçuk kaçık varsayımlara dayanmadığı gibi tevatürler üzerinden yürüyüp komplo kuramlarının da dışındadır. Niye derseniz, biz sosyalistler pek çok aklı evvellerin sandığı ve düşündüğü gibi ne düşünür ne de davranırız.
Eğer insanlığa yöneltilen bu saldırıya bakarsak daha önce pek çok felaketlere neden olmuş sömürü toplumlarında işleyen yol ve yöntemlerle ne kadar da benzeş olduğunu bütün çıplaklığı ile görmekte zorlanmayız. Geçmişte yaşanan veba salgınlarına bakalım bir. Bütün bu yaşananları şöyle bir ele aldığımızda görürüz ki en belirleyen nedeni yokluk ve yoksulluk olarak karşımıza çıkar. Peki, bu yokluk ve yoksulluğa neden olan sebepler nedir öyleyse? Talan için savaşlardır, bir avuç sömürücü sınıf ve tabakaların tantanalı yaşamları için halkın iliğine/kemiğine kadar sömürülmesidir. Asya’nın özellikle Avrupa’nın pek çok önemli kentlerinde yaşanan felaketlerin nedeni zenginlerin yarattığı ortamdır ki sonuçta onlar bile felaketlerin büyüklüğü karşısında kendilerini koruyamaz duruma düşmüşlerdir.
Günümüze doğru gelirken köprülerin altından çok sular akıp gitmiştir. İnsanlığa karşı işlenen suçların sorumlusu kapitalizmin tarih sahnesine çıkması ile birlikte yarattığı somut durumları ele alan, bunları bütün yönleri ile inceleyip araştırdıktan sonra sınıflar mücadelesini bir güzel önümüze koyan İşçi sınıfının yüce evladı Karl Marks ve Engels olmuştur kesin. Doğaldır ki sömürünün, hak ve özgürlüklerin çiğnendiği bir dünyada hangi sınıf ve tabakalar böyle bir saldırıya uğruyorsa burjuva olarak adlandırılan sınıfın karşısına da onlar çıkacaktır. İşte bu yüzden günümüze gelinceye kadar işçi sınıfı ve bağlaşıklarının sermaye düzenine karşı yürüttükleri destansı mücadeleler olmuş bunların bazıları ise insanlık tarihinde çok derin izler bırakmıştır, bugünde aynı etkiyi devam ettirmektedir. Bu yüzden de 1871 Paris Komünü, 1917 Büyük Ekim Devrimi insanlığın en önemli tarihi dönemeçleridir. Lenin ve Stalin ise sosyalist kuramı yaşama eylemli bir şekilde geçiren işçi sınıfının yüce evlatlarıdır ki kim ne yaparsa yapsın insanlık tarafından isimleri sonsuza kadar yaşatılacaktır.
Size uzun bir yazı döşenmek istemediğim için düşüncemi özet olarak vermek istiyorum. Emperyalist/kapitalist dünya görmüştür ki yıkılmaz ve tarih sahnesinden silinmez değildir. Bu yüzden de sürgit varlığını devam ettirmek için her şeyi ama her şeyi göze almıştır. Bu göze alış sınırı büyük felaketlere de neden olsa umrunda bile değildir. Üstelik teknolojiyi de hizmetine sokan küresel sermaye öğretisel olarak (İdeolojik) sürekli bir saldırı ile sınıf mücadelesinin işlevsiz kaldığını uzun süredir bizim mahalleye yani sosyalist saflara azar azar bir güzel şırınga etmektedir. Ama ne yazık ki sermayenin umar olarak görüp bulduğu ne varsa geri tepmekte insanoğlunun huyunu bir türlü atlayıp geçemediği için bulduğu her yöntem elinde patlamaktadır.
Basit bir sözcük değil midir robot? Ya peki, robotlaştırılmış insan? Robotlar çalışma yaşamımıza girerse ne olacak onca proleterimiz? Ve de şimdilerde çok konuşulan yapay zekânın sınırları nereden başlayıp nereye kadar uzanacak? Durmadan bunları konuşuyoruz. Bazı sosyalist olduğunu söyleyen arkadaşlarımız ise bizlerin geçmişle bağlarını koparmadan mücadeleye devam dememizi acaba kim ya da kimler adına alaya alır havada bize kuram kesip duruyorlar?
Yukarıda insanoğlunun huyundan söz ettik ya bu huydan birisi belki de en önemlisi nedir biliyor musunuz duygusallığıdır. Evet, robotlar yapılıyor, en ince işler ve hizmetler bile onlar tarafından yerine getirilir oldu. Araya sıkıştırılan söz hiç dikkatinizi çekti mi? Çekmediyse söyleyelim; duygusallık. Ama siz hiç merak etmeyin sermaye güçleri buna da bir çözüm bulacak elbette. Hayvanseverler bile bu kapitalist sistemin başına bela görülüyor ya insanlar bir an önce evlerinde kedi, köpek vb. hayvanlar beslemesinler diye başı okşandığında duygusallık alametleri gösteren köpekler yapmışlar. Kesinlikle kapitalizm açısından bu para kazanmanın yanında aynı zamanda da insan huyuna yeni bir saldırı olarak görülmeli dersek kimse şaşırmamalıdır.
Bir şey var, bu koronavirüs ortaya çıktığında yolda izde belli bir yaşın üstündeki kimseler hedef gösterildiği için hastalık yayar olarak gösterilip düşmanca bir tutum alındı. Bu kimselere reva görülen tutumlar öyle arttı öyle arttı ki sonuçta karşı tepkiyi de beraberinde getirdi. Yasak, şu, bu derken içeri kapatılan belli yaş üstü kimseler bugün evlerinden çıkamıyorlar fakat onların hepsi bir an önce ölsünler de kurtulalım diyen yakınları da söz konusu olmadığı için kapitalizmin belli yaş üstü kimseleri temizleme hesabı bir kez daha insanoğlunun huyuna takılıp işlevsiz kaldı diyebiliriz. Yani belli bir yaş üstü kimselerin ölümünü kabullendirmek başka bir deyişle olası olmadı. Sermaye güçleri için yük olarak görülen (emekli maaşı ödendiği için) belli bir yaş üstü kimseler de bu kriz sonrası büyük kayıplarla çıkılsa bile yine de sağ kalmayı başaracaklar.
Bizim işimiz komplo kuramları falan üretmek değildir fakat biz yine de biliyoruz ki bu son saldırı küresel sermayenin çok daha ağır, çok daha içinde hesabı kitabı olan ve küresel sermayenin organize edip örgütlediği bir saldırı olup sözü geçen koronavirüs de bu kesimler tarafından bilinçli bir şekilde üretilip insanlara bulaştırılmıştır. Kapitalist sistemin sonsuza kadar insanlığı yönetmek için böylesine korku yaratıp insanları beyaz bayrak çekmeye zorladığı bu boyuttaki saldırısı bile buradan açıkça ilan etmek isteriz ki sonuç alıcı olmayacak, daha ilk saldırısında insanoğlunun huyuna çarpıp çelik duvarları paramparça olan bu sistem yerini insanlığın tek kurtuluş seçeneği olan sosyalizme bırakmak zorunda kalacaktır. Nasıl mı diye soruyorsanız; yanıtı bizde var.
Geçmişin birikimi, bugünün yüksek düzeyde örgütlülüğü ve kararlılığıyla.
Ama kimilerinize söylüyorum sizler yine de bizim söylediklerimizi olması gereken şeyler olarak görmüyorsanız size önerimiz şudur; bol bol komplo kuramları içeren kitaplar, makaleler okuyun ve en karanlık köşelerde korkudan ödünüz çatlasın ve insanlık için hiçbir işe yaramadan gelip gidin bu dünyadan.
NASIL İYİ Mİ?