Yazan: Turgut Koçak 4 Şubat 2021
Boğaziçi Üniversitesi’ne Melih Bulu’nun rektör atanması ile başlayan gösteriler hemen her yerde bildik polis saldırıları ile karşılaştı. Hani saldırı dediysek bu saldırı öğrencilerin kaçtığı polislerin kovaladığı saldırılardan çok başka. Öğrencileri ele geçirenler öğrencileri hışırı çıkıncaya kadar tekme tokat dövüyorlar. Bunların çoğu da her nedense sivil giyinimli kimseler. Bunlar da kesin polistir de zaman zaman insanın aklına acaba bunlar iktidarın militanları mı diye sormak da gelmiyor değil.
Bir keresinde Gezi gösterilerinde Ankara’da Meşrutiyet Caddesi’ndeyim, birileri siyah yepyeni bir arabayı iterek yolun ortasına kadar getirdi. Sonra da camlarını kırıp diğer göstericilerin de aynı şeyi yapmaları için bu kişiler teşvik ettiler. Bu işi yapanlar boylu boslu iri iri kimselerdi. Doğrusu çok da göstericiye benzemiyorlardı. Hemen yanlarına gittim ve dedim ki “Siz kimsiniz, ne diye bu aracı parçalamaya ve yakmaya kalkışıyorsunuz?” Birden ortadan sıvışıverdiler. Onların teşviki ile oraya gelen gençler ise yakma eylemini devam ettireceklerdi fakat benim sözlerimi dinleyip oradan uzaklaştılar. Yani sözün özü iktidar tarafından polisler bir anlamda kışkırtıcı olarak kullanılıyor. Boğaziçi Üniversitesi ile ilgili gösterilerde de aşağı yukarı benzer olaylar yaşanıyor.
Öğrencilerin canını alacak denli dayak atanların çoğu sivil niyeyse.
Olay gerçekleştirildikten sonra da bu kişiler, gençlerin tutuklanması için gelen polislere teslim edip ortadan kayboluyor niyeyse.
İnanın bu olayların çoğu Ali İsmail Korkmaz’ı dayakla öldüren şu esnaf bozuntuları vardı ya polisle işbirliği yapan onların tıpkısı.
İktidar, nasıl oluyor da bu ülkenin çocuklarını terörist ilan edip üstüne polisi sürüyor? Çatıda bekleyen uzun namlulu polisler neyin nesi? Sizlerden ne istedi de bu öğrenciler bu kadar bu çocuklarımıza kızgınsınız? Hepsi hepsi liyakatsiz ve beceriksiz birini rektör atamanıza tepki koyanların neden canını almaya yelteniyorsunuz? Madem Melih Bulu sizin için bu kadar kıymetliydi niye onu ne belediye başkanlığına ne de milletvekilliğine layık görmediniz de Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin başına bela ettiniz ha niye?
Evet, bizde söyledik, Boğaziçi Üniversitesini her gencimiz kazanamaz. Çok çalışkan olmak, disiplinli çalışmak gerekir. Şimdi sizin elinizde itaat kültürü ile tuttuğunuz gençler buraları kazanabilirler mi kazanamazlar çünkü vermemişse mabut, ninesin Mahmut örneği bir düzeysizlikleri var. Bu yüzden o öğrencilere kin duyuyorsunuz, kıskançlıktan geberiyorsunuz diyeceğim de işte o zaman asıl nedeni gözden kaçırmış olurum. Sizler baskı ve sömürü düzeni olan kapitalizmi savunuyorsunuz. Ki Boğaziçi Üniversitesi’nde okuyan gençlerin çoğu sizin sisteminizi ve dünya görüşlerinizi sarstığı için tahammül edemiyorsunuz. Bu yüzden onları bir kaşık suda boğmak istiyor, yapmadığınız, çekmediğiniz muamele kalmıyor.
Sizin bulduğunuz çarelere baktığımız zaman da gerçek yüzünüzü görüyoruz. Virüs salgını ile mücadele edemiyorsunuz. 65 yaş üstü yurttaşları ve 20 yaş altı gençlerimizi içeri hapsettiniz. Doğru dürüst mücadele edemediğiniz gibi aşı olayını bile elinize yüzünüze bulaştırıyorsunuz. Herkese koyduğunuz yasak bir tek AKP’lilere işlemiyor. Hacınızla, hocanızla, Ayasofya’ya koşan sözüm ona dindarlarınızla, kural tanımayan toplantı ve mitinglerinizle adeta ülkeye virüsü yaydınız ama salgını kullanarak herkese yasak çekebiliyorsunuz. Milletin tepesine keyf çayı atmaktan nasıl da mutlu mesutsunuz. Sizin çayınızı içenler de tıpkı Malatya’daki esnafın Erdoğan’dan paparayı yediği için çok mutlu oluş haline benzer pek çok insanınız var. Yani virüsü yaymakla da görevlisiniz bir anlamda.
Bu ülkenin önemli üniversitelerine çok kızgınsınız. Boğaziçi Üniversitesi, ODTÜ, Ankara Siyasal, İTÜ vb. bazı üniversitelerden adeta iktidar olur olmaz öç almaya giriştiniz. Neredeyse küçücük kasabalara bile üniversite açtınız ama onların esamileri bile okunmuyor. Çünkü burada kimseyi meslek sahibi bile yapmaktan uzak bilgi birikimine ve iradeye sahipsiniz. Bu yüzden buralardan mezun olanların çoğu ellerinde diplomaları işsizler ordusuna katılmışlar. Sizler de görüyorsunuz ki önemli üniversitelerde bir türlü dindar ve kindar gençlik yetiştiremiyorsunuz. Yani size buralardan ekmek yok. Bu yüzden de nefretinizin karanlığında elinizden ne zalimlik geliyorsa onu bire bir uyguluyorsunuz.
Kafanız bir türlü bu gençler ne istiyorlar acaba diye sormayı basmıyor. Onun yerine bu gençleri ne yaparız da burunlarını sürteriz diye düşünüyorsunuz. Aşağı baktırmak için başınızı eğin eğin diye bağıran polisiniz var. Ortada cinsiyetçi istekler için kimse yok ama siz sözüm ona çok ahlaklısınız ya “Aaa LBGT’lilere bak” hesabından işi başka başka noktalara çekmek istiyorsunuz. İğneden ipliğe öyle zam bindirmişsiniz ki bunlar konuşulmasın istiyorsunuz. Ne işsizlik, ne işten atılmalar, ne yoksulluk ne patronun ezdiği çalışanlar, ne işyerleri kapanan ve yokluğa ve yoksulluğa terk edilen esnafların ve de ürettikleri yok pahasına ellerinden alınan çiftçilerimiz de konuşulmasın düşüncesinde olduğunuz için kiminiz boyun eğdirmeye kalkıyor, kiminiz gençleri yılan yerine koyup baş ezmeye kalkışıyorsunuz.
İyi, iyi de kapitalist sistemle halkın canına okuma işini daha nereye kadar götüreceksiniz?
Ya da götürebilecek misiniz?
Bu denli büyük korkunuzun sebebi bu olmasın sakın?