KORKU NEREYE KADAR DAĞLARI BEKLEYECEK?

Yazan: Turgut Koçak 10 Mayıs 2021

Arkadaş birazcık kafanızı çalıştırın. Salgın ortaya çıktığı günlerde neler yazıldı neler çizildi. Kimileri o kadar ileri gittiler ki “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” dediler. Salgının etkisiyle pek çokları da sağlıkçıları öve öve göklere çıkarırken, onların bizler için ne kadar önemli olduklarından dem vurup durdular. Sonra işler değişti. Kimi bilim insanları ve doktorlar hedef tahtasına konuldu. Ülkemizin en önemli kuruluşlarından birisi Türk Tabibpler Birliği (TTB) terörist ilan edildi.

Böyle karmaşık ortamlarda sular bulanır. Sular bulanınca da bir sürü abuk subuk düşünceler ortalıkta fink atar. Kimisi bilimi hiçe sayar kimisi bilim insanına düşman kesilir. Baştacı edilen doktor ve sağlıkçılarımız da doğal ki hastane içinde sopalar ve bıçaklarla kovalanmaya başlanır. Öyle bir hava ki bunun bir tek açıklaması olabilir o da kara cahillik. Kara cahillik ne kadar etkili olursa birilerinin de kayığı o kadar su üstünde kalacaktır düşüncesiyle olmadık şeyleri yaşar dururuz.

Hastalık bir karabasan gibi tepemize çullanmış yargısı içindeyiz. Haksız da değiliz, çünkü hemen herkes bu salgına yakalanan ya da yaşamını yitiren birilerini gözleriyle görüyor. Her gün haberlerde en önemli haber gibi bu salgın yer alıyor. Bilgilendirmek yerini korku pompalamaya bırakıyor. Yakınlarını yitirenler artık çok yakınımızda hatta biziz. Bu yüzden de toplumca bir korku nöbetinin içine çekilmişiz fakat yine de doğamız gereği alıştığımız gibi yaşamayı sürdürmek istiyoruz. Bu kötü gidişe iktidarın yanlış politikaları da binince artık korku denilen yedi kollu canavar ortalıkta kol geziyor.

Korku bizi tutsak almıştır. Bu yüzden de bütün yetilerimizi yitiririz. Değerlendirmelerimiz hep yanlış kapıya çıkar. En basit konularda bile çıkarsamalar yapamaz elimiz kolumuz bağlıymış gibi duyumsarız kendimizi. Yapılan kimi araştırmalarda yazdıklarımızı haklı çıkaran pek çok şey olduğunu görürüz. Öyle ki korona virüse yakalanan kimi hastalar uzun zaman bir şeyi anlama konusunda zorluk çekerler.

Sözünü ettiğimiz zorluklar yüzünden bilincimiz bulanıyor. Virüsle ilgili bilimsel bir değerlendirme yerini komplo teorilerine bırakıyor. Elbette virüsün ortaya çıkışı ile ilgili olarak söyleyeceklerimiz yok değil var da işi komplo teorilerine götürdüğümüzde asıl üzerinde durmamız gereken düşmanı yani kapitalizmi atlamış oluyoruz. İstiyoruz ki düşman virüs gibi değil de gözler görülür olsun bizler de onunla bir güzel savaşalım. Ancak durum hiç de böyle değildir. Kimi zaman iktidarların işine geldiği için kimi zaman da kendi yetersizliğimiz yüzünden gerçeklerle yüzleşmeyi bir türlü akıl edemiyoruz.

İnsanlık tarihinde büyük tehlikeleri en dokunulmaz olan şeye yani Tanrıya bağlamak toplumu dipten doruğa sarar. İşte o zaman yığınlarda yazgısına teslim olma isteği tavan yapar. Bu yüzden de tehlikenin boyutları kontrol edilemez hale gelir. Ama bizler bu yazımızla tabi ki de öncelikli olarak kendi ülkemizden söz ediyoruz ve görüyoruz ki ülkemizde böyle bir baskın eğilim kesinlikle yoktur. Kimi safsataların ise dikkate alınacak bir yanı bir etki gücü de bulunmamaktadır.

Bizim toplumumuz ve başka toplumlar bu tehlikeyi olağanüstü güçlere yormuyor. Bu yüzden de umarını bilim insanlarında ve de doktorlarda arıyorlar. Düşünüyorlar ki şimdiye kadar bu salgın durdurulmalı ve olağan yaşamımıza bir an önce dönmeliyiz. Dönemediğimiz içinse toplumun beklentileri olan kimselere karşı ister istemez öfkesi de artıyor saldırganlığı da. Ama bir şey daha var ki o da beceriksiz iktidarların asıl işin sorumlusu olarak görülmesi. Dolayısıyla da iktidarlara yönelik tepki daha da belirginleşip su yüzüne çıkıyor. Çünkü artık yığınlarda farkındalar ki birçok iktidar için insanın kendisi bizim ünlü deyişimizde olduğu gibi “ölen ölür kalan sağlar bizimdir” anlayışının öne çıkması sonucunu doğruyor.

Bu salgın tabi ki de böyle sürüp gitmeyecek. Ancak bırakacağı ağır sorunlarla da yine toplumun yoksul kesimi karşı karşıya kalacak. Bir kez daha insanlık yüz yıllık uykusundan uyanır gibi tepip ayağa kalkacak ve hesap sorma işini de gündeme getirecek.

Bu yüzden de dünyanın bütün kapitalist yöneticileri korkuyla teslim almak istedikleri yığınları teslim alamayacaklar fakat şu an yığınlar bu gerçeğin ne kadar farkındalar onu da yaşayıp hep birlikte göreceğiz derim, o kadar…