Yazan: Turgut Koçak 14 Haziran 2022
AKP ve saray iktidarı dinci gerici faşizmini bugün tam anlamıyla sokakta duyumsatacak açıklıkta ve katılıkta sokağa taşımış bulunuyor. Bu olgu bir yandan emniyet güçlerince uygulanırken kimi zaman ise AKP’nin oluşturduğu açık gizli yapılar tarafından sık sık gündeme getirilerek yığınların arasına korku salınmak isteniyor. Esasen bu gerçek uzun zamandan beri de şu ya da bu şekilde iktidarın bir silahına dönüşmüş durumda. Kimi zaman usturuplu kimi zaman da pervasız bir şekilde bu tehdidi sık sık yetkililerin ağzından duyar olduk.
Bugüne kadar yaşam tarzları bağlamında dinci, gerici ve faşist anlayışta olan çevre ve gruplar tarafından sürekli olarak kendilerinden farklı değerleri olan kimselere saldırılar oldu ve hatta bizzat iktidar yetkililerinin ağzından bu çevreler tehdit edilip aşağılanırken bugüne kadar aksine ne bir davranışa ne de bir tehdit ve saldırıya tanık olundu ama sözünü ettiğimiz çevreler sanki sürekli birilerini tehdit ediyor, onların yaşamlarına karışılıyormuş gibi propagandalar gırla işletildi.
Türkiye’de dinci, gerici, faşist sağ iktidarlar tarafından tutucu kesimler kışkırtılarak sokağa çağrıldı ve sokakta demokrasiden, özgürlüklerden, eşitlikten, adaletten ve sosyalizmden yana her kim varsa sindirilmek ve hatta yok edilmek istendiğinin örnekleri ile dolu bir geçmişimiz var, bugün de aynısı sahnelenmek isteniyor. Hatta içinde kışkırtıcılığın hem de daniskasını barındıran açıklamalar bir de bakıyorsunuz ki iktidar yetkililerinin ağzından arka arkaya dile getiriliyor. Bu konuda diğer bütün açıklamaları bir yana bıraksak bile bizzat AKP Genel Başkanı ve her konuda tek yetkili kişi olan Erdoğan’ın yaptığı açıklamalar işin tuzu biberi oluyor.
Bu görüntüye baktığımız zaman dün olduğu gibi bugün de demokrasi güçleri kendilerine yönelik bu saldırı ve korku ortamına karşı eksikliklere karşın mücadele ve tepki içindeler. İşte bu yüzden dün olduğu gibi bugün de sözünü ettiğimiz örgütlü ve destekli kesimlerin demokrasi güçlerinin duvarlarını kolayca aşamadıkları için istedikleri gibi de at oynatamadıkları bir gerçek. Dolayısı ile İster totaliter bir anlayış olsun ister faşist diktatörlük olsun kolayca uygulanamıyor. Uygulanamıyor ancak böyle bir ortam içinde olduğumuzu da açıkça görüyoruz. Bunun nedeni tabi ki de yığınları susturup teslim alma, boyun eğdirme girişimi olarak hiç gündemimizden düşmüyor.
Bizler 12 Martları, 12 Eylülleri yaşamış bir kuşağız. Her iki girişimin de kitle desteği yok. Aksine yukarıdan kotarılan darbe sonucu gerçekleştirildi. İşin içine devletin emniyet güçleri, bürokrasisi, yargısı sokuldu ve Atatürkçülükle de soslandıysa da çok da etkili olmadığı görüldü. Sözün özü kitle desteği ayağı hep havada kaldı. Ama bu hiç de etkili olmadı değil tabi ki de. En azından eğitime el atılarak ciddi değişikliklere gidildi. Yığınlar arasında ise sessiz bir bekleyişin ve onayın dışında dişe dokunur bir durum yaşanmadı. Açıkça dile getirirsek faşizmin sokak desteğini sağlayacak ayak sokakta yaratılamadı. Oysa dönüp Alman faşizminden söz edecek olursak orada müthiş bir kitle desteğinin yaratıldığını açıkça görürüz. Bizim ülkemizde ise böyle bir durum söz konusu olmadı. Ancak bugünleri de göz önüne alacak olursak hiçbir zaman olmayacağı rahatlığı içinde de davranamayız. Çünkü AKP ve küçük ortak MHP ve BBP’nin bu konuda adımlar attığını da hiçbir zaman göz ardı edemeyiz.
Bugün üstelik AKP ağırlığı ile MHP’nin öğretisel çizgisi olan Türk/İslam sentezi olgusu önemli ölçüde silikleştirilerek İslami anlayış daha da belirgin olarak öne çıkarılıp yaşamımızın her alanına egemen kılınmak istenmektedir. Saymaya gerek yok, bu doğrultuda sayısız örnekler verebiliriz. Böylece AKP’nin dinci, gerici ve faşizan anlayışı sokak ve mahallede etkin olmasına yönelik girişimlere büyük ölçüde hız verilmiş bulunmaktadır.
Faşizmden söz ediyorsak eğer bugün kimilerinin sık gündeme getirdiği gibi bu görüntü kesinlikle Atatürkçülük adı altında olmayacaktır ve zaten bu yaklaşım kimilerince sık sık gündeme getirilse de büyük bir yanılgıdır. Bu tehlike açıkça söylemek isteriz ki dinci, gerici İslami ağırlıklı söylemlerin öne çıktığı zaman zaman da MHP’ye pas atıldığı anlayış çevresinde vücut bulacak ki bu konuya üstüne basa basa dikkat çekmek isteriz.
Ama çeşitli nedenlerle hedef saptırmak ya da ideolojik yanılgılar nedeniyle tehlikeyi cumhuriyetçi ve laikliği savunanlar arasında göstermeye çalışanlara ise anımsatmak isteriz ki yanlış sularda kulaç atmak yerine bilimin yol göstericiliğinde doğru sularda yüzmeyi deneseniz iyi olur der, bir kez daha demokrasi güçleri olarak çeşitli zamanlarda dile getirdiğimiz güçlerle ortak bir zeminde buluşarak mücadeleyi önümüze koyarsak dinci, gerici ve faşist kesimlerin de tehlike olmaktan çıkacağına bir kez daha işaret etmek isteriz.
Unutmayalım ki faşizme karşı oluşturulacak birleşik bir gücü hiç kimse yenemez bu da böylece biline…