KİME BENZİYORLAR?

Yazan: Turgut Koçak 15 Şubat 2014

Önce aşağıdaki bilgiyi yayınlamakta yarar görüyorum. Sonra bu bilgiler, kiminle birebir örtüşüyorsa orasına da siz kafa yorun artık.

Paul Joseph Goebbels (29 Ekim 1897 Rheydt (bugün Mönchengladbach) - 1 Mayıs 1945 Berlin) 1933 ilâ 1945 yılları arasında Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanlığı yapmış Alman politikacıdır. Adolf Hitler’in en yakın arkadaşlarından biri ve en sadık yandaşıydı. Kendisi coşkulu ve enerjik hitabet yeteneği, sert anti-semitik görüşleri ve kitlesel propagandanın Büyük Yalan olarak bilinen tekniğini kullanmadaki ustalığıyla bilinirdi.

“Deutschland über alles”, “ein volk, ein reich, ein führer” , " arbeit macht frei" sloganlarının mucidi, yüzyılın en etkili propaganda/reklam uzmanı olarak da tanınır. Geçirdiği çocuk felci nedeniyle özürlü olan bu halk düşmanı kişinin propoganda metodu şu temeller üzerine dayanır:

*Halkı her zaman ateşle. Asla soğumasına izin verme.

*Hatalı olduğunu veya yanlış yaptığını asla kabul etme.

*Asla rakibinin üstün bir yanı olduğunu kabul etme.

*Asla kendinden başka bir seçeneğe hareket alanı bırakma.

*Asla kabahat üstlenme.

*Sadece bir rakibine odaklan ve kötü giden herşeyin suçunu onun üzerine yık.

*Halk büyük yalanlara, küçük yalanlara göre daha çabuk inanır.

*Bir yalanı yeteri sıklıkla tekrarlarsan, halk eninde sonunda ona inanır.

“Bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız insanlar ona o kadar fazla inanırlar. Hıristiyanlığın bu kadar etkili olmasının sebebi 2000 yıldır aynı şeyi söylüyor olmasıdır.”

Yukarıdaki yazıyı dikkatlice okuduysanız şimdi bazı örnekler verelim.

Bildiğiniz gibi Gezi Parkı gösterileri başlayıp bütün Türkiye’yi sardığı zaman Recep Tayyip Erdoğan’da şafak attı. Bununla birlikte Recep Tayyip Erdoğan ısrarla gerçekleri değil, yalanda olsa, o yalanları ısrarla yineleyerek yığınlar üzerinde etkili olmaya çalıştı. O diğer partililerinin aksine hiçbir zaman hata yaptığını kabul etmediği gibi, olup bitenleri tam tersinden ele alarak verdi veriştirdi. Ona göre bu olayların arkasında yabancı güçler vardı. Ortalıkta casuslar fink atıyor, faiz lobileri el ele vermiş ülke ekonomisini çökertmek için her yola başvuruyordu. Üstelik bu gösteriye katılanların değerlerimize saygısızlıkları öylesine büyüktü ki, bunlar camiye ellerinde içki şişeleriyle girmişler ve camide içki içmişlerdi.

Ayakkabılarıyla camiye girerekte ayrıca saygısızlık etmişlerdi. Ya Kabataş’ta Bahçelievler Belediye Başkanı’nın gelinine yapılanlar neydi? Göstericiler, o kadına türbanlı olduğu için saldırmış, üstüne çiş etmişler, onu ağır bir şekilde hırpalamışlardı, kendine geldiğinde ise bebeğini zor bulmuştu. Recep Tayyip Erdoğan bu yalan propagandayı ısrarla dile getirdi. Şamil Tayyar’dan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’e kadar herkes görüntüleri izlediklerini, görüntüleri izledikten sonra kanlarının donduğunu söylüyorlardı.

Bugün bunların hepsi yalan çıkmıştı çıkmasına ya, Recep Tayyip Erdoğan düşman olarak seçtiği hedefleri bombalamayı devam ettirdi. O, durum; ne olursa olsun en üst perdeden konuşan kişiydi ve de halk ona inanmayacaktı da kime inanacaktı? Recep Tayyip Erdoğan’ın bugüne kadar hata yaptığını söylediği bir tek konuşmasına rastlayabilir misiniz? Rastlayamazsınız, çünkü onun örnek aldığı propagandacı Hitlerin, Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanı Paul Joseph Goebbels’tir. Bir başka deyişle Başbakan onun ilkelerini kendine ilke edinmiştir.

Şu 17 Arlık 2013 tarihinde ve sonrası operasyonlarla halkın önüne dökülen hangi bilgileri, Başbakan kabul etmekte, küçücük bir gerileme göstererek madem böyle; yargıda her şey ortaya çıksın bağlamında bir şey söylemiş ya da böyle bir eğilim göstermiştir? Tam tersine; böyle bir şeyin olmadığına dair sürekli konuşmuş, ısrarla; “Paralel Devlet” olarak adlandırdığı Fethullahçıların kumpasından söz etmiştir. Üstelik bir yandan da otoritesini göstermek için yargıyı, emniyet güçlerini, maliyeyi, eğitimi darmaduman ederek ne denli tartışmasız bir otorite olduğunu ve ipleri elinde bulundurduğunu göstermeye çalışmıştır.

Gerçekten de bugün kamuoyunun bilgisine yansıyan onca belge ve bilgilere karşın operasyonda bir ilerleme olmuş mudur? Olmamıştır. Üstelik tutuklananların da birer birer salıverilmeleri için ön adımlar atılmıştır bile. Bir düşünün ki, evinde 4,5 milyon dolar bulunan Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan bile serbest bırakılmıştır. Bugün kamuoyuna açıklanan telefon konuşmalarının tapeleri bir şey ifade etmiyorsa, milyonlarca rüşvet, nüfus ticareti, ihale yolsuzlukları da yaptırım için değersizse, başka ne gibi şeyler bu yolsuzluklara ve hırsızlıklara kanıt olabilir ki? Siz bir İçişleri Bakanı düşünün ki, Reza Zarrap’ın telefonuna karşılık verirken “önünüze yatarım” desin, bu sözleri de hiçbir anlam ifade etmesin.

Adama bakın siz! Ayakkabı kutularında sakladığı kaynağı belirsiz paraları, İmam Hatip Okulu yapılması için bu paralar bağış paraları diyecek ve de yakayı kurtarıp tahliye olacaktır. Kimsenin vicdanı böyle bir yargıyı kaldıramaz. Bu yargı olsa olsa Recep Tayyip Erdoğan’ın yargısıdır ki, bu yargıyı da yargı yerine koymamızın olanağı yoktur.

Evet, Recep Tayyip Erdoğan’ın yöntemi Göbels’in propaganda yöntemidir.

Buraya kadar tamam, başarılı da olmaktadır Allah için.

Yalnız Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının hesap edemediği bir gerçek vardır ki, o da Hitler’in ve Göbels’in akibetidir.

Bizden anımsatması…