KİMDEN YANA OLSAK?

Yazan: Turgut Koçak 4 Kasım 2021

Bugüne kadar ülkemizde iktidarı ellerinde tutanlar Batı’ya karşı Batı ile birlikte davranmak gibi bir politikanın peşinde sürüklenip durmuşlardır. Emperyalist güçlerle bu yüzden ikili anlaşmalar yapılmış, bu yüzden gizli anlaşmalara gidilmiştir. NATO gibi saldırı ve savaş örgütüne bile konu enine boyuna tartışılmadan Türkiye egemen güçlerinin isteğiyle girilip sayısız kez boğazımıza kadar battığımız olmuştur. Daha da önemlisi bu yüzden Batı’nın komünizm düşmanı politikaları köpürtüldükçe köpürtülmüş, Sovyetler Birliği’nin kuşatılması için rol üstüne rop kapılmaya çalışılmıştır. Bütün bunlar da yetmemiş, çeşitli senaryolar düşünülerek Varşova Paktı’nın Türkiye’yi işgal etmesi halinde nasıl bir mücadele yürütüleceği varsayımından yola çıkılarak kontrgerilla örgütlenmelerinin ile içinde yer alınmıştır. Sözünü ettiğimiz bu örgütlenmenin 1970’li yıllarda hangi yapılar içinde boy attığını, bu örgütlenmenin ne gibi cinayetlere karıştığını da artık gün gibi bilmekteyiz. Bütün bu gerçeklere karşın yine de Türkiye egemen güçleri ve etkileri altında tuttukları sağ partiler aracılığı ile nasıl ortak insanlık düşmanı politikaların da üstlenilmiş olduğunu iyi bilmekteyiz.

Örneğin kimi durumlarda İsmet İnönü ABD ile ipler gerildiğinde “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de oradaki yerini alır” denilmesinin de öz itibari ile bir değerinin olmadığını tarihin her döneminde enine boyuna bir güzel yaşadık. ABD’nin politikası ülkeleri birbirine düşman eden politika olduğu için ABD istiyordu ki herkes birbirine düşman olsun fakat ABD ile de bir şekilde dost olsun. Çünkü ABD böylece ipleri elinde tutmak istiyordu.

Evet, bugün Sovyetler Birliği yıkılmış ve meydan kapitalist/emperyalist güç odaklarına kalmıştır. Bu güç odaklarında kimi sorunlar yaşansa bile NATO gibi savaş örgütü ile birlikte dünyaya bir düzen getirilmek istendiği herkesin bildiği bir şey. Evet, Varşova Paktı dağıtılmıştır ama NATO’yu dağıtmak her ne hikmetse NATO ülkelerinin pek akıllarına gelmemiştir. Çünkü bunlar sanıyorlardı ki artık dünya kapitalizmin hükmüne girecek onlar da istedikleri gibi dünya halklarının kanlarını emecekler. Sovyetler yıkılınca tabi ki de ilk iş kendileri için tehlikeli olduğu düşünülen Rusya’dan başlanılması gerekiyordu. Öyle de yaptılar.

Batı önce Doğu Avrupa’yı birer birer yutup kendi çekim merkezlerine aldılar. Bazı ülkelere de NATO’ya giriş vizesi verip AB’ye de girişleri sağlandı. Ancak kısa sürede Putin’in önderliğinde toparlanan Rusya Batı’da daha fazla emperyalist güçlerin söz sahibi olmasına kırmızı çizgisini çekti. Arkasından da Kafkaslardan Çin’e kadar olan topraklarda ise ABD ile güç yarışı devam ediyor fakat Rusya’nın buralarda ABD’ye olanak tanıyacağını hiç ama hiç sanmıyoruz.

Türkiye’ye gelince yine Batı’nın içinde yine onlarla ne yapacaksa yapmakta ama Batı ülkelerinin aksine Rusya’nın nüfus sahibi olduğu pek çok ülkelerle de dostlukları var. Bu gerçeği iyi bilen ABD ve ortakları buralarda Türkiye’yi öne sürmenin daha doğru olacağını düşünüyor olabilirler ve hatta öyle de. Ancak Türkiye’nin bu politikası Fetö kafası ile iyice açığa çıktı ve o ülkelerde artık Türkiye’ye eskisi gibi iyi bakmamakta.

Bununla birlikte her şey çok hızlı gelişiyor. BM zirvesi yapıldı. Bu zirvede Erdoğan Biden’la görüşmek istiyordu ama görüşemedi. Döndüğünde de zehir zemberek bir açıklama yaptı, “Ben böyle ABD Başkanı görmedim. Öncekilerle de çalıştım ama bu kadar uzak çalıştığımız olmadı” dedi ve arkasından da şu sözleri dile getirdi; “Yakında Putin’le görüşeceğim. Onunla yeni yollar bulacağımıza inanıyorum…”

Siz bu davranışı ilginç bulmuyor musunuz? Ben şahsen oldukça ilginç buluyorum.

Peki, Rusya bu durumda sormaz mı Ukrayna’ya verilen silahların kime karşı kullanılacağını ya da ne bileyim Suriye’de Erdoğan’ın verdiği söylenen sözlerini niye tutmadığı…

Rusya ile görüşmenin arasından ay bile geçmeden Erdoğan Roma’da Biden’la görüştü. Planlanan görüşme 20 dakikaydı fakat yandaş basın bu görüşmeyi allar pullarken “20 dakika demişlerdi, 1 saat 10 dakikalık uzun görüşme” olarak kamuoyuna açıkladı. Erdoğan’ın gülücükler saçmasını bir yana bırakırsak sanki yeni bir şey olmuş gibi bir hava takınıldı ki gerçekten de akla ziyan bütün bunlar.

Görüşme sonrası ABD tarafının yaptığı açıklamalarla bizim Dışişleri’nin açıklamalarının örtüşmüyor olması da ayrı bir sorun fakat Erdoğan’ın Biden’a bölgede ABD politikalarıyla ters düşülmeyeceği yönünde söylediği sözler ne anlama geliyor hiç irdelediniz mi? Siz kamuoyuna ne açıklama yaparsanız yapıp konu ile ilgili ABD ne yapıyor acaba bu gerçeği görmezlikten mi geleceğiz? Afganistan’daki durum da görüşülmüştür olabilir de sonuç nedir sonuç?

Suriye’de işler karışıktı daha da karışacak gibi gözüküyor. Biden- Erdoğan görüşmesi sürerken Rus uçaklarının Suriye’nin kuzeyinde uçmalarının bir anlamı yok mu sizce? Rusya Türkiye sınırına çok yakın olan Kamışlı’da niye üs kuruyor acaba? Demek ki Erdoğan’ın politikası nasıl bir şeymiş? Rusya’ya karşı ABD ile birlikte, ABD’ye karşı da Rusya ile birlikte iş tutmak biçiminde de bu yolla bir yere varılır mı acaba? Ya da şöyle söyleyelim kim bu yöntemle kimi kandırabilir, bu iki ülkenin dış politikalarına yön veren kurtların olduğu bilinmiyor mu?

Biliniyor tamam da Türkiye egemenlerinin bu tür politikalarla da bir yere varılamayacağını bilmiyor olmaları olası mı? Değil tabi de bizler de yazımızı şöyle bitirelim akılcı ve insanlık değerlerine den düşen bir politika yerine başka yollar izlenirse eğer bu politikaların varacağı yer de çukurdur, zaten AKP de dış politika konusunda bu çukurda debelenip durmaktadır.