KİM TUTAR SENİ GEZİYE DEVAM

Yazan: Turgut Koçak 3 Eylül 2014

Biliyorsunuz, Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde gezip dolaşmadığı yer kalmadı. Gezisinde amaç neydi, diye soruyorsanız; amacı da üç aşağı beş yukarı herkesin malumuydu. Türkiye’yi dünyaya açacak, ticaret hacmini öyle bir genişletecek öyle bir genişletecekti ki, işadamlarımız gidip dünyanın her tarafında işler yapacaklar ve ülkemize de dövizler akacaktı. Turgut Özal’la başlayan özel uçakla yolculuklar Recep Tayyip Erdoğan’la üçe beşe çıkarıldı. Bu filoya öyle bir uçak daha eklendi ki, işte o uçak havada 15 saat kalabiliyor. En modern teknoloji ile donatıldığı gibi füzesavar sistemi bile varmış.

Tamam, bu muhteremlerin amacını anladık da, acaba muratları gerçekleşmiş mi?

Ne gezer, aksine dün iş yapılan birçok ülkede artık bizim ülkemizini işadamları kalmamış ve hatta alacaklarını bile alamayıp Türkiye’ye kapağı zor atmışlar. Oysa Türkiye bütün dünyada tanıtılacak, saygınlık kazanacak, birçok ülke ile iş yapıp para kazanacaktı ya bunların hiçbiri olmadı. Çünkü AKP iktidarının başı durumundaki Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Türkiye’nin başını öyle bir belaya soktular ki, artık neredeyse sorunlu olmadığımız bir tek ülke bile yok. Bu yüzden de kapılar birer ikişer Türkiye’nin suratına bu çapsız politikacılar yüzünden kapatılıverdi. Komşularımızla düşman hale getirildik. Komşularımızın başına ördüğümüz çorabın acısını sırtımızda bin yıl taş taşısak inanın ki gideremeyiz.

Ortada değişen bir şey yok. Her şey aynı hamam aynı tas devam ettiriliyor. Turgut Özal’la başlayan talan ve yalan ekonomisi Recep Tayyip Erdoğan’la birlikte 1500’e katlandı. Her türlü vurgun, rüşvet, adam kayırma, havadan para kazanma muslukları öyle bir açıldı ki, başta Recep Tayyip Erdoğan’ın çevresi olmak üzere AKP ileri gelenlerinin çoğu ihya edildi. İşte bu yaşananların sonucu gerçekleştirilen 17-25 Aralık operasyonunda adı geçenler için tam da yargının açılış gününde takipsizlik verilerek dosya kapatılıverdi. Ahmet Davutoğlu’nun ayağının tozu ile gerçekleştirdiği ilk icraat da diyebiliriz. Öyle ya Başbakan olmanın bir bedeli olmalı değil mi? Recep Tayyip Erdoğan’ın başını ağrıtacak dosyalar birer ikişer temizlenmeli ki, Cumhurbaşkanı koltuğunda rahatı kaçmasın. Azerbaycan yolunda bu konu kendisine “17-25 Aralık oparasyonu sanıkları hakkında takipsizlik kararı için ne düşünüyorsunuz” diye sorulmuş. Zatı muhterem de çok yalın bir yanıt vermiş. “Çok basit hukuk bilenler bilir” diye.

Gerçekten de hukuk bilenler bilir. Eğer hukuku bilenlerin bildiği gibi sözü geçen dosyaların soruşturması yargıda hiçbir baskıya başvurulmadan görülmüş olsaydı muhterem in yakınları bugün acaba nerede olurlardı? Hatta kendisi Cumhurbaaşkanı koltuğuna oturabilir miydi? Doğrudur hukuk bilenler bilir ama böyle bilir Sayın Recep Tayyip Erdoğan, hukuku sizin bildiğiniz gibi bilmelerinin de olanağı yok.

Hani dedik ya Recep Tayyip Erdoğan en modern uçakla 75 ülke olarak açıklanan dış gezisini gerçekleştirmeye başladı diye. Yanına aldığı gazetecilere bir bakarsanız muhteremin dış gezilerinden neler yazılacağını da kolaylıkla anlarsınız. Bunlar Recep Tayyip Erdoğan “hık” diyecek yazacaklar. Anlayacağınız bu zevatın gazetecilik anlayışı da bundan ibaret. Gazeteler yazıyor. Daha önceki geziye başlama alışkanlığını Recep tayyip Erdoğan da bozmamış ve ilk gezisine KKTC’den başlamış. Başlamış da ne olmuş? KKTC için ne kazanç sağlamış bu gezi? Bizce koskoca bir hiç. Türkiye’den KKTC’ye su projesini saymazsak ki, bu konu yıllarca konuşulur, yazılır ve bilinir. Geriye bir tek Yunanistan’a sözümona verdiği ileti vardır ki o da kazan kazandır lafıdır. Biz onlara kazandırmışız ama onlar bize hiç kazandırmamış. Yani al-ver işlememiş. Bunlar hep alma ağacının altında oturuyorlarmış hiç verme ağacının altında oturmuyorlarmış. Ne diyebiliriz ki, adamın kafası tam anlamıyla bezirgan kafası. Oysa bazı konuların asla al-ver’le ilişkilendirilemeyeceğini bir türlü kafasının bastığı yok.

İşte böyle değerli halkımız. Sizin sırtınızdan birileri al-ver yapsınlar diye büyük büyük çok büyük makamlara getirilmişler. Bu muhteremlerde vur patlasın çal oynasın hesabı elde fırsat varken dünyayı turlasınlar, faturayı da biz ödeyelim; ne kadar iyi değil mi? Ama bizim ata sözlerimizde de bir halt var birader. Ne diyor bir atasözümüz? “Bal tutan parmağını yalar.”

Sizin suçunuz değil Bay Recep Tayyip Erdoğan, dünyaya bir daha gelecek değilsiniz ya?

Gezin anasını satayım gezin!