KİM GİDECEK, KİM GELECEK?

Yazan: Turgut Koçak 5 Ekim 2021

Son zamanlarda iktidar kanadında hemen her konuda ciddi bir geri çekiliş var. Konuşanlar eskisi gibi kendilerine güvenle konuşamıyorlar. Hoş konuşsalar bile iktidar halkın gözünde saygınlığını o kadar yitirmiş ki eğer ülkede biraz demokrasi olsa, yığınlara şırınga edilmiş bu denli travma yaratan korku olmasa bu iktidarın şimdiye kadar yerinde yeller eserdi fakat iktidarda bugüne kadar boş durmadı elbette ki. Emniyeti ile yargısı ile askeri, sokak kabadayıları ile öyle bir ortam yarattı ki sayısız insan gölgesinden korkar oldu.

Yaratılan bu ortam yüzünden yığınlar yeter ki bu iktidar gitsin de ne olacaksa olsun çizgisine çekildi ki bu gerçekten de yaşadığımız her şeyin üstüne bir çizgi çekmekle aynı anlama geliyor.

Cumhur ittifakının seçeneğiymiş gibi görünen şimdilik 6 partinin oturup kalktığını ve konuştuğunu biliyoruz. Bunlar temel noktalardan çok tıpkı yukarda belirttiğim gibi bu iktidar gitsin de ne olacaksa olsun üzerinde anlaşıyorlar bir tek. Laiklik gibi toplumun bütününü ilgilendiren bir konuda bile düşün birliği yok. Hani bir de her şeyin tek reçetesiymiş gibi Güçlendirilmiş parlamento ve tek kişilik yönetimden vazgeçiş hali. Sonrasını biz Kılıçdaroğlu’nun Abant toplantısında yaptığı konuşmadan dinledik. Diğerlerine şimdilik değinmeyecek yeri geldiğinde onları da konuşacağız elbette.

Kılıçdaroğlu, konuşmasında CHP milletvekilleri başta parti yöneticilerine uyarıcı konuşmalar yaptı. Yaptığı konuşmada 83 milyon insanımızı kucaklamaktan söz ederken Diyanet’le de polemiğe girilmemesi gerektiği yolunda sözler söyledi.

Şimdi bu sözlerden ne anlamamız gerektiğini yorumlamaya çalışıyoruz ortaya çok da bir şey çıkmıyor. Çıkmıyor, çünkü bugüne kadar yaşadıklarımızı bir düşünürsek ve he de sınıfsal bir analize girişirsek asla 83 milyonun canciğer kuzu sarması olmasının olanağı yoktur. Yoktur çünkü şu içinde yaşadığımız ortamın sorumluları apaçık ortadadır. Hırsızlar, dolandırıcılar, ülke varlıklarını yabancılara peşkeş çekenler, mafyatik yöntemlerle ülke ve ülke emekçilerinin iliğini kemiğini sömürenler aynı kucaklaşmanın içinde olamazlar. Demokrasi düşmanları, hak ve özgürlükleri hiçe sayanlarla da iç içe olunamaz. Topluma bazı şeyler vardır ki doğrudan söylenmeli ve toplumun kandırılmasına fırsat verilmemelidir.

Öyle görünüyor ki ‘Millet İttifakı’ tamam da yukarıda belirttiğim nedenler yüzünden daha ilk adımda tökezleyecek bir görüntü sergilediği ve olabildiği kadar köşeli siyaset izlemediği için tıpkı top gibi yuvarlandığında nereye gideceği belli olmayan bir izlenim vermektedir ki bu yapıyla laiklik ya da Kürt sorunu bile konuşulamamaktadır. Kürt sorunu ile ilgili CHP’nin dışında ağzını açıp da sözü olana daha rastlamadık. Bu sorun gündeme ne zaman gelse bütün sağ siyasi partiler kırmızı görmüş boğa gibi saldırıya geçiyorlar.

Durum bu olunca HDP ve HDP ile birlikte davranacak olan sol ve sosyalist parti ve örgütler önem kazanıyor. Durum bu olunca da konu hem sosyalistler ve sol partiler arasında hem de HDP ile açık açık konuşulmalı ve bir tutum belirlenmeli ki toplumun gözünde gidecek olan AKP ve MHP’in ayakta tuttuğu cumhur ittifakı nedir daha iyi anlaşılsın. Geleceği var sayılan Millet İttifakı için de aynı şeyi söylüyoruz. Yoksa gelecek olan bizleri sadece parlamenter sisteme fit edecekse ki mevcut dizilişte böyle görünüyor bizler kendi cephemizi çok daha sağlamlaştırmak zorundayız.

Son dakikaya kalan arayışlar her zaman için eksikli olacağı için bu konudan zaman yitirmeden adım atılmalı, HDP ile birlikte sol ve sosyalist kesimlerin güç birliğine giden yol şimdiden belli bir noktaya taşınabilmelidir.

Bugün AKP ve saray iktidarı açıktan açığa hem laiklik konusunda hem de sınıfsal bağlamda geniş çaplı bir saldırı halindedir. Kuşkusuz biz sosyalistlerin pusulası her daim sınıf gerçeğidir ancak laiklik ve aydınlanmayı da sınıfsal olarak bakarsak bize yeter anlayışı ile es geçemeyiz. Çünkü laiklik ve aydınlanma olmadan yığınları sınıfsal mücadelenin içine çekmek ve başarılı olmak hiç de kolay olmayacaktır.

Sorunlu olan şeylerden uzak durulmalı ve bu konular toplumun gözlerinin önüne tek tek serilmelidir. Şimdi şunu söylersek şu olur, bunu söylersek bu olur çekincesi ile bu iktidar gitse bile yerine aranılan bir iktidarın gelebileceğini asla düşünmüyoruz. Örneğin Pandora’nın kutusu açıldı ya. Bu kutudan çıkan şimdilik bu iktidarın gözdesi Rönesans Holding’tir. Bu holding söylendiğine göre 210 milyon doları vergi cennetine göndermiş oradan da nereye gittiği belirsiz bağışlara uçurmuş. Bu konu araştırıldığında işin ucu nereye varır, Rönesans Holding’e yenileri eklenir mi bunu da yakında öğreniriz nasıl olsa da kucaklaşmadan söz etmeyi sistem partileri çok seviyorlar ya bizler öyle düşünmüyoruz.

Bizler her zaman kiminle kucaklaştığımıza bakar, ancak öyle adım atarız.

Bunun için de il adım sol ve sosyalist partiler ve örgütler, HDP daha şimdiden bu konuları konuşmalı ve atacakları adımı da netleştirmelidir.

Çünkü 3. Bir güce olan gereksinimimiz oldukça önemli ve can alıcıdır.