Yazan: Turgut Koçak 12 Nisan 2012
Bay Tayyip emperyal bir devletin padişahı havalarında Çin’e gitti döndü. Orada tuttu bir demeç patlattı. Neymiş efendim; parlamento seçimlerinin beş yıldan dört yıla indirilmesi bir hataymış. Keşki indirmeselermiş de beş yıl olarak kalsaymış. Ama önemli değilmiş dönünce bir yoluna bakılır yine beş yıl olarak düzenleme yapılabilirmiş. Ne âlâ bir memleket değil mi? Bay padişahımız ne yasa tanıyor ne de alışılagelmiş eğilimleri takıyor. O an işine gelen neyse bir buyruk çıkarıp yerine getirile diyor, emri iki edilmiyor. Devleti Âlâ’nın bağlıları toplanıyor ve şıp istek yerine getirilmiş oluyor. Şaka yaptığımı sanıyorsunuz değil mi? Şaka falan yaptığım yok. Dosdoğru doğruları söylüyorum işte. Parlamento mu dediniz? Geçin efendim geçin, bizler oradan ne marifetler üretildiğini gördük ne marifetler.
Ne güzel, Bay Tayyip sık sık zamanı kendi durumuna ayarlamayı denk getiremese de, bir yolunu bulup marangoz hatası demiyorum balta hatasını bile düzeltiveriyor. Daha dün Anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanının görev süresini 5 yıla indirmediler miydi? Peki, ne oldu? Toplandı zatıâlilerinin milletvekilleri Anayasa hükmüne karşın pat diye Abdullah Gül’ün görev süresi yedi yıl olarak yasalaştırılıverdi. Niçin? Bay Tayyip’in cumhurbaşkanı olabilme tarihi o tarihe denk geldiği için. Aynı yöntem şimdi de parlamento seçimi süresi için gündeme getiriliyor. İşin bir başka yanı ise Bay Tayyip’in Turgut Özal’ı iyi anlamış olduğudur. Çünkü ortaya fasaryadan bir şey atıyor ve herkes bu fasaryayı tartışırken o da bir güzel işine bakıyor.
Döndü Türkiye’ye Çin’den. Hiç durur mu, kendisine Amerika’nın verdiği Suriye görevini de hakkıyla yerine getirmesi gerek. Ne yapıyor? Suriye’ye yönelik tehditlerini bir güzel savurduktan sonra NATO’yu göreve çağırıveriyor. Niye ne olmuş ki diye sormayın. Suriye düşmanı, emperyalizmin uşağı sözümona Beşar Esad’a karşı dış güçlerin yardımıyla savaştığı söylenen çapulcular Suriye sınırında güvenlik güçlerinin kovalaması ile Türkiye’ye sığınmışlar. Arkalarından atılan beş on kurşun ise bizim toprağımıza düşmüş. Bu yüzden ortada bir ihlal söz konusuymuş. Türkiye NATO’ya üyeymiş ya, İşte o saldırı ve savaş örgütü NATO’nun bilmem kaçıncı boktan maddesi saldırıya uğrayan herhangi bir üye için harekete geçmesini savlıyormuş. Bu yüzden de Bay Tayyip sözü geçen maddeyi NATO yetkililerine anımsatıyor. Öyle ya siz işbirlikçi hainleri Suriye’ye karşı silahlandırıp eylem yapmalarını sağlayın, onları kovalayan Suriye güvenlik kuvvetleri peşlerinden kurşun sıksın o kurşunlar da Türkiye topraklarına düşsün. Alsana saldırıya uğramak. Bu tür olay ve olgular için askeri dilde ne denilir bilemiyorum ama bize göre bu tür bir değerlendirim halt işlemenin daniskasıdır.
Ayrıca Bay Tayyip’in kıvraklığı konusunda hiç kuşkumuz yok. O Bay Tayyip ki, Libya olayında “NATO’nun Libya’da ne işi var” demiş, arkasından da ne işinin olduğunu birlikte davranarak bir güzel göstermişti. Şimdi ne diyor? NATO’nun bilmem kaçıncı maddesine göre NATO Suriye’ye karşı bizimle birlikte savaşı başlatmalı. Bay Tayyip’in bakanları da kendisi gibi. Adamlar öylesine savaşa susamışlar ki, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’ndan Hüseyin Çelik’e, oradan eski İçişleri Bakanı marifetli Beşir Atalay’a kadar herkes savaş istiyor. Annan’ın söylediklerini yumuşak bularak havayı sertleştirmek için kırıkırıveriyorlar sözlerin belini.
Bütün bunlar yaşanırken ne yazık ki, AKP’nin ne milletvekillerinin, ne belediye başkanlarının, ne partinin saflarında yer almış üyelerinin gıkı bile çıkmıyor. Böylesine akıl almaz bir maceraya ve kan dökmeye yönelik yürütülen Bay Tayyip’in politikası hiç mi hiç mi hiç eleştirilmiyor. Kendinibilir biri çıkıp da Amerika’nın kışkırtması ile ne işimiz var Suriye’de diye sormayı akıl edemiyor. Anlaşılıyor, Bay Tayyip Büyük Ortadoğu Projesi’ni anlatırken “Diyarbakır bu proje ile bir yıldız olabilir” diye boşuna konuşmamış. Konuşmamış. Çünkü yakında Bay Tayyip karşısında sadece Diyarbakır’ı yıldız olarak görmeyecek. Ona irili ufaklı başka yıldız kentler de eklenecek.
Gelelim Bay Tayyip’in Arap sultanlıkları ve Suudi Krallığı’na gitmesine. Ortalık toz duman ya, daha ayağının tozunu bile silmeden bu satılmış halk düşmanı yöneticilerin yanına gitmek de neyin nesidir acaba? Türkiye gibi bir ülkenin Bay Tayyip’in elinde hangi maceralara sürükleniyor oluşunu izleyebiliyor musunuz? Ya da bu politikaların sonucunun Türkiye halkına nasıl fatura edileceğini hiç hesapladınız mı? Biliyoruz, her zamanki gibi hesaplı, kitaplı yaşamak sizi sıkar. Tembellik ve adamsendecilik sizin işiniz. Bu yüzden Bay Tayyip gibilere ülke yönetiminde yol verildi. Bana değmeyen yılan bin yaşasın diye diye yaşayın o zaman. Kendiniz için de ülkeniz için de bir Fatiha okuyup elinizi yüzünüze sürün çünkü sizden başka hayır gelmez.
Buraya kadar başka kimlik ve kişiliktekilereydi sözümüz. Şimdi ise ülkenin aydınlık yüzlü insanlarına söylüyoruz. El ele verelim ve Bay Tayyip’in karanlık politikalarına ve Amerikancılığına geçit vermeyelim. Evet, yarın geç olabilir, hemen şimdi her yerde harekete geçelim ki, Suriye NATO’cuların bombaları altında çiğnenmesin. Hemen Suriye sınırına gidelim ki, bizleri çiğnemeden NATO’nun kan emici yarasaları Suriye topraklarına giremesin. Türkiye halkı da Suriye halkı da kardeştir. Bizler sizleri kardeşlik görevinizi yerine getirmeye çağırıyoruz.
Bizler hem ülke içinde, hem dünyada barışın egemen olması için omuz omuza verelim diyoruz.
Omuz omuza verelim ki, kimin düşman kimin dost olduğunu da halkımıza döne döne anlatabilelim.