KEYFİLİK KABUL EDİLEMEZ, KEYFİLİĞE BAŞ EĞİLEMEZ!

Yazan: Turgut Koçak 24 Aralık 2020

Erdoğan kısa süre içinde ne çok şey söyledi aslına bakarsanız. Dünkü parti grup toplantısında da aynı sözleri yineleyerek bir kez daha nerede durduğunu alenen göstermiş oldu. Neymiş efendim; Avrupa İhsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği kararlar çifte standart, ve iki yüzlülükmüş. AİHM’nin verdiği karara göre Selahattin Demirtaş hemen bırakılmalı ama bu konuda tek söz sahibi Erdoğan’a göre “Bu karar bizi bağlamaz”mış.

AKP sürekli farklı şeyler söylediği için durduğu yerde durmuyor niyeyse. Dün, işkenceye sıfır tolerans diyenler bunlardı. AYM ve AB’yi övenler de bunlar. Şimdi ise aynı yerde durmuyorlar tam zıddı şeyler söylemeye bayılıyorlar.

Bildiğiniz gibi Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül Başörtüsü nedeniyle AİHM’ye dava açmıştı. Gül Dışişleri Bakanı olması hesabıyla dava geri çekildi. Oysa durum bu olmasaydı AİHM’nin kararlarını sonuna kadar takip edeceklerdi.

Dün de Can Dündar’a 27,5 yıl ceza verildi. Oysa avukatları; “mahkeme adil bir yargılama yapmamakta ısrar etti, tarafsız ve bağımsız bir yargı görünümü vermeye bile özen göstermedi, savunmanın bilgisi ve katılımı olmadan sık sık resen duruşmalar yapıldı” diyerek durumu eleştirdiler. Yarın bu konuda da bir karar çıkarsa verdiği kararlarda bu kadar özensiz ve keyfi davranmayı adet haline getirmiş mahkeme bence düşünmelidir.

Kim ne derse desin diye bir davranış şekli kabul edilemez. Ülkeyi yönetmekten sorumlu olan kimseleri bağlayan şeyler de olacaktır elbette, üstelik toplumun önüne çıkıp kendi söyledikleri de bağlayıcı olması gerekir yok olmaz nasıl olsa diye düşünülüyorsa bir gün kesilen hesapla herkeste nasıl olsa şafak atacaktır. Bu böyle bilinmelidir.

Düşünün bir kez Erdoğan ve partisinin ileri gelenleri sürekli olarak geçmişte tek parti dönemini CHP’yi sorumlu tutarak eleştirip durmaktadır ama bunların aklına her ne hikmetse tek kişilik yönetim nedir, nasıl bir şeydir oturup düşünmek bile gelmemektedir. Öyle ya bugün hemen hemen hiç kimsenin yaşamında deneyimleyip yaşamadığı şeylerden hala CHP’yi sorumlu tutmak doğruysa şu an yaşadıklarımızla AKP’yi ve saray iktidarını sorumlu tutup hesabını da sormak o denli yaşamsaldır ki anlamayanlar için söylüyoruz tabi ki de bütün bunların da bir hesabı olacaktır.

Bir örnek verelim. Korona virüs salgını nedeniyle hemen her gün 300 civarında bir yurttaşımız yaşamını yitiriyor mu yitiriyor.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ne demişti 11 Aralık’tan itibaren 50 milyon aşı getirilecek ve sağlık personelinden başlanılarak aşı yapılmaya başlanacak. Sonra ne oldu ortada aşı yok. 24-25 Aralık konuşuldu şu an o tarihin içindeyim ama aşı yine yok. Şimdi sen bakan olacaksın, söylediklerini tüm kamuoyu duymuş olacak fakat yerine gelmediği için ettiğin sözler seni bağlamayacak öyle mi? Aynı durumu bizler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ile ilgili olarak da bu iktidardan dinledik fakat şimdi AİHM’nin kararları meğer Erdoğan’ı bağlamıyormuş. Adama buyurun burdan yakın denilmez mi o zaman…

Verilen sözler, atılan imzalar silinmeye kalkışılsa bile silinemez geriye alınamaz. Alınırsa da bunun mutlaka bir karşılığının olacağını hemen herkes bilmelidir diyeceğim ama karşımızda AKP olunca bütün bu söylenenlerin bir kıymeti de kalmıyor. Ancak gerekçemiz ne olursa olsun, insanı hiçe sayarak uyduruk ayran kabartıcı sözlerle istesek de kimseye bir şey anlatmış olmayız.

Bize göre .u ülkenin yurttaşları bütün uygar ülkelerin yurttaşlarının hak ettiği hakları hak etmişlerdir.

Yöneticiler ne pahasına işbaşında kalacaklar diye kimse her şeyi dümdüz edemez, etmeyi de kendinde hak göremez.

Söyleyelim de…