KEYFE BAK KEYFE…

Yazan: Turgut Koçak 8 Şubat 2014

Ne oldu efendim? Son olarak İzmir’de İmbat soruşturmasını yürüten ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ hakkında yargıyı etkilemeye teşebbüsten fezleke düzenleyen Cumhuriyet Savcısı Ali Çelik’in de yeri değiştirildi. Biliyorsunuz daha önce de savcılar bakanlar hakkında fezleke düzenlemişler, Adalet Bakanlığı da bu fezlekeleri TBMM’ye gelmeden geri iade etmiş, bu fezlekeleri düzenleyen savcılar da aynı akibete uğrayarak sürülüp yerlerinden edilmişlerdi. Kuşkusuz bu fezlekelerin iade edilişinin nedeni, bir eksiklikten falan değildi. Amaç yeni savcılarla ya fezlekeleri ortadan kaldırmak ya da buna muaffak olunamazsa fezlekelerin seçimlerden sonra meclise gelmesini sağlamaktı.

Yargıya karşı AKP iktidarının verdiği savaşı, şimdilik iktidar cephesi kazanmış görünüyor. İkinci operasyonda adı geçen ve ifadeye çağrılan Bilal Erdoğan operasyondan söz edildiği sırada ortalıkta gözükmez ve de ancak babasının makam aracıyla gezerken durum değişti. Yargının işi iktidar tarafından bitirildiği ve yargıda operasyon çekecek hâl bırakılmadığı için Bilal Erdoğan da iyice rahatladı. Bir de gördük ki, ver elini ailesiyle tatile çıkmış. Tatilini Abantta geçiren Bilal Erdoğan bu arada cuma namazını da ihmal etmemiş. Korumalar eşliğinde cuma namazı borcunu yerine getirmiş.

Gerçekten de bizim gibi insanların bu insanları anlamasının olanağı yoktur. Çünkü bu insanların haydan gelenleri cebe indirmeleri ve de arkasından hiçbir şey olmamışçasına namazlarında niyazlarında bir yurttaşmış gibi davranmaları yok mu, doğrusu bizi çileden çıkarıyor. Doğal olarak bu durumu anlamaya çılışıyoruz. Hoş daha anlamaya çalıştığımız çok şey var da. Bakalım göreceğiz işin içinden nasıl çıkarız.

Bizler sistemin en soyguncu partilerinin yaptırdığı anketlere inanacak değiliz ama bu anketlerin niçin yaptırılıp kamuoyu ile de paylaşıldığını iyi biliyoruz. Çünkü sistem partileri kendilerini olduklarının çok üstünde gösteren anketlerin neye yarayacağını iyi biliyorlar. Toplumun önemli bir bölümünün özelliği güç neredeyse orada toplanmak. Bu davranış onlar için güvenli bir sığınak. Bu yüzden de güçlü olanlar zorba, haksız ve de hırsız dahi olsa insanlar ne olur ne olmaz kaygısı ile gidip onların arkasında duruyorlar. Güçlünün yanında olmanın kendilerine de büyük zararlar açmayacağını düşünen tam bir sürü psikolojisiyle davranıyorlar yani. İşin bir yanı bu, öteki yanı ise anketlerde şu şekilde yansıyor. Ankete katılanların %78’i AKP iktidarının yolsuzluk yaptığına inanıyor ancak bunların yine de ezici bir çoğunluğu yinede yolsuzluk yaptıklarını düşündükleri partiye oy vermeyi yeğliyorlar. Bu da aynı hamurdan olduklarının değişik bir açıklaması olsa gerektir.

Bütün bunlar böyle. Ancak halkın güçlünün yanında durduğuna fazla bel bağlamamak gerekir. Tıpkı güçten düşmüş bir Aslan nasıl çakallar tarafından acımasızca parçalanırsa güçten düşmüş bir iktidar da aynı yandaşlar tarafından aynı acımasızlıkla parçalanıp yem edilirler.

Neyse bizim konumuz bu değil. Bir iktidar düşünün ki, yemiş içmiş, çalmış çırpmış, vurgun vurup talan eylemiş sonra da kirli çamaşırları ortaya dökülünce gücünü kullanarak kendisinden hesap sorması gereken yargıyı çil yavrusuna çevirip dağıtmış, sürmüş oradan oraya. Doğrudan en tepedeki kişiyi işaret eden kanıtlar dosyaların içine hapsedilip dürülmüş ve gerisin geri tozlu dosyaların arasına atılıvermiş. İşin boyutu çok büyük olduğu için iktidar yine de diken üstünde oturduğunu hiç gözardı etmeksizin en küçük bir sızıntıyı gözlemeye başlamış. Bunlar bir yandan da usul usul olağan yaşamlarına dönmeye başlamışlar. Öyle ya kamuoyunun karşısına çıkıp bakın, gördünüz mü suçsuzuz, soğan yemedik ki karnımız ağrısın demeleri gerek.

Bilal Erdoğan için keyfe bak keyfe diyeceğiz de diyemiyoruz.

Çünkü bu tatil Bilal Erdoğan’ın keyf çatmasından çok kamuoyuna suçsuz olduğuna dair mesaj vermekten ibaret. Ne demişler?

Yerseniz…