KESİN TATAVAYI

Yazan: Turgut Koçak 11 Ocak 2015

Paris’te Charlie Hebdo Dergisi’ne yapılan terör baskını sonrasında önüne gelen bu terör hareketini suçluyor. Önüne gelen diyorum, çünkü bu terör eyleminde suçlu konumdaki devletlerin yöneticileri de aynı kervanın içindeler. Sizce ABD’nin yöneticilerinin bu terör eylemini kınamaya ve dünya insanlığına insan hakları, demokrasi vs dersi vermeye hakları var mı? Bence yok. Yok, çünkü ABD emperyalizmi ve CIA’sı bugün isimlerini ezber ettiğimiz terör örgütlerini kullanmak için şu ya da bu şekilde kurarak onları harekete geçirdiler. 11 Eylül 2001 yılında İkiz Kulelerin vurulması yaşandı. O olayda uçağı kaçıran ve İkiz Kulelere karşı bu intihar eylemini düzenleyen teröristlerin her nasılsa onca ateş ve yıkıma karşın pasaportları bulunabildi. Bu olay ve yaşanan olayın oluş biçimine baktığımız zaman bir sürü kuşku barındırdığını gördük. Yani işin içinde pek çok olayda olduğu gibi CIA olabilirdi. Devamında yaşananlara baktığımız zaman bizim düşündüklerimizin doğruluğu büyük bir olasılık haline geliyor.

Ne oldu, 11 Eylül 2001 tarihinde İkiz Kulelerin vurulması sonra?

Afganistan işgal edildi. Bölge kan ve gözyaşına boğuldu. Devamında ise aynı operasyon Irak’a çekildi ve 1. ve 2. Körfez Savaşı sonrasında Irak’ta katledilen insan sayısı 5 milyonu buldu, yüzbinlerce insan insanlık dışı işkencelerden geçirildi. Peki, bütün bunlar koalisyon güçlerince niye yapıldı? Irak’a demokrasi getirmek için. Geldi mi? Ne gezer, hâlâ Irak’ta patlatılan bombalarla ve IŞİD eylemleriyle binlerce insan yaşamını yitiriyor. Kuzey Afrika’dan Çin sınırlarına kadar uzanan bölgede ABD operasyonları kesildi mi? Hayır kesilmedi. “Arap Baharı” adı altında başlatılan operasyonlarda bölge kana ve gözyaşına boğuldu. Libya’ya karşı hava harekatı başlatan Fransa ve İtalya’nın arkasından Recep Tayyip Erdoğan’ın AKP iktidarı da içinde ortak NATO saldırısı düzenlediler ve Libya yerle bir olmakla kalmadı paramparça edilip Kaddafi linç edilerek katledildi. Aynı operasyon biraz sert, biraz yumuşak bütün Arap ülkelerine yönelik gerçekleştirildi. Suriye’ye karşı ise bugün terör örgütleri olarak anılan örgütler aracılığı ile çok daha kapsamlı bir operasyona girişildi. Bu operasyonlarda öyle ileri gidildi ki, AKP iktidarının her türlü desteğinde bu terör örgütleri beslenip doyuruldu, silahları temin edilip Suriye’ye sokuldu. Suriye’de akılları donduran cinayetler tam da böyle planlandı.

Bu ve benzer planlar yapılırken işin içinde NATO’da yer alan bütün ülkeler vardı. Bu örgütlerin yaratılmasında ve kullanılmasında bir numaralı suçlu olanlar bugün kendi halklarına düşman olarak bu terör örgütlerini gösteriyorlar. İslam adına hareket eden bu terör örgütlerinin kullanılmış olması hiç kuşkusuz bunların suçlarını hafifletmez, ancak bu kanlı planların arkasındaki güç ve de güçlerin bilinmesi de bir o kadar yaşamsaldır. Charlie Hebdo mizah dergisine düzenlenen saldırının sonrasında yaşamını yitirenlerin sayısı 20’ye çıkmıştır. Yani Fransız polisi terör eylemine başvuranları öldürürken rehinelerin öldürülmesi konusunda duyarlı davranmamış onların da ölümüne operasyonu başarıya ulaştırmak için göz yummuştur.

Yani sizin anlayacağınız bu Charlie Hebdo mizah dergisine düzenlenen vahşi saldırının altında da tıpkı 11 Eylül 2001 tarihinde İkiz Kulelere düzenlenen saldırıya benze bir hinlik olduğu sezilmektedir. Bir kez tehdit edildiği halde niçin Charlie Hebdo’ya yönelik polis koruması bu denli etkisizdir? Görüntülerde adı geçen kardeşlerin ne kadar profesyonel olduklarını gördük. Buna karşın nasıl olmaktadır da bu kişiler kimliklerini kaçtıkları araçta unutmuşlardır? İşte bütün bunlar açığa çıkarılması gereken karanlık noktalardır.

Bugün, Paris’te büyük katılımlı bir yürüyüş olacak. Bu yürüyüşe dünyanın her tarafından devlet başkanları ve başbakanların ve üst düzey yöneticilerin katılacağı söyleniyor. Ahmet Davutoğlu’da katılacaklar arasında. Bu durumda insan dönüp sormaz mı “bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” diye. Sözü geçen terör örgütleri kimlerin koltuğunun altında gelişip serpildi? Recep Tayyip Erdoğan ve bugünkü Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun bu terör örgütleriyle olan bağlarını ve Türkiye üzerinden Suriye’nin üstüne salındıklarını dünyada bilmeyen mi var acaba? Gerçekleri doğru okumadan, yöneticilerin kendi halklarının gözüne kül üfürdüğü bir dünyada nasıl olacak da insanlık dışı saldırıların önü kesilecek, niye kafa yormuyoruz?

Paris’teki saldırı insanlık dışı, şiddet ve nefretle kınıyoruz. Ama benzerinin çok daha beteri 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas Madımak otelinde yaşanmadı mı?

Ya da Reyhanlı’daki bombalı saldırıya ne buyrulur?

Hem Sivas’taki saldırıyı örgütleyenlerin avukatlığını yapan kişiler daha sonra AKP’den milletvekili seçilmediler mi? Daha sonra sanık sandalyesine oturtulanların davası zaman aşımına uğratılarak salıverilmeleri sağlanmadı mı? Dünyada kim ya da kimler bu olaylara; Charlie Hebdo’ya karşı düzenlenen katliama gösterilen tepkiyi gösterdi? Ya da o gün Erbakan’ın dizi dibinde oturup sonra AKP’ye dönüşen siyasi hareket bu olayla ilgili olarak bugüne kadar dişe dokunur ne yaptı, kim anımsıyor?

İhsan Eliaçık şu yönde bir düşünce dile getirmiş.

Bugünkü AKP’nin yapmak istediklerinin üç gömlek ötesi IŞİD, El Kaide, El Nusra, Müslüman Kardeşler, Boko Haram ve bilmem ne örgütlerinin yapmak istedikleriyle aynı.

Kesin tatavayı!

Bilmem şimdi anlaşılabildi mi, hem suçlu hem de güçlü olmak nasıl bir şeymiş?