KEFEN VE ÖLÜM KÜLTÜRÜ

Yazan: Turgut Koçak 26 Haziran 2014

Kefen ve ölüm üzerine Recep Tayyip Erdoğan gibilerinin söyleyecekleri çok söz vardır. Çünkü geldikleri kültür yaşatmak üzerine değil, daha çok ölüm ve öldürmek üzerinedir. Bu yüzden de Erdoğan’ın sık sık ölüm ve kefen sözcüğnü kullanması bizi şaşırtmıyor. Ölüm ve kefen sözcüğü iki tarafı da kesen bir kılıç gibi kullanılıyor. Biri kendisine yönelikse diğeri de Recep Taüyyip Erdoğan’la aynı dünya görüşünü paylaşmayanlara yöneliktir. Aklınca kendi yaşamını hiçe sayıyor gibi görünüp başkalarının yaşamının efendisi olmak istiyor.

Hani muhterem bir şiir okumuştu da 3-5 ay Pınarhisar’da içerde yatmıştı ya, iki de bir de bu olayı diline doluyor ve hiç korkusunun olmadığının mesajını veriyor aklınca. Yattığı çerezlik ceza ile demek istiyor ki, yürüdüğüm yolumdan beni kimse döndüremez, ceza yatmak bilmediğim bir şey değil ki demeye getiren sıkma sözler söylüyor. Bu sözleri söylüyor ya cesaretinden mi yoksa korkaklığından mı söylüyor doğrusu bu da sınanmadan anlaşılacak bir şey değil. Zaten, bizim ülkemizin insanlarının dilinde mezarlık yakınından geçerken korkudan ıslık çalmak diye de herkesin bildiği bir şey vardır. Kimbilir belki de Recep Tayyip Erdoğan’daki bu şekil konuşma yapmasının alt yapısını da korku oluşturuyordur.

Üstelik Türkiye’de politik ortam çok gergin. Ne zaman ne olacağını da kestirmek zor. AKP’nin 12 yıllık iktidar dönemine neler sıkıştırılmadı neler. Havuz medyası mı dersin, özelleştirmelerin gırla gitmesi mi, iş kazalarının işçi cinayetlerine dönüşmesi mi, eğitimin canına okunup birer din okullarına dönüştürülme girişimi mi, ihale vurgunları mı, ülke varlıklarının yabancılara babalar gibi satılması mı, birilerinin gemicik derken gemiler sahibi olması mı, aile vakıflarına yağmur gibi para yağması mı, sahillerin yağmalanıp villalar sahibi olmak mı, para sıfırlama yöntemleri mi, yargıyı tehditle susturup tehditle görev yaptırmak mı, rüşvet, irtikap gibi utanç verici suçların işlenmesi mi, komşularımıza karşı ABD ile ve öteki emperyalistlerle pusu kurmak mı, MİT’i içeride operasyonel bir örgüt haline getirmek mi, çalışma güvenliğinin sıfırlanıp taşeronluğun en üst seviyeye getirilmesi mi, yargının el attığı konularda yargıya emir niteliğinde tehdit konuşmaları mı say say bitmeyecek denli sayıda suç Recep Tayyip Erdoğan iktidarı tarafından işlenmiştir. Yarın AKP iktidarı tökezlediğinde kendisi hesaba çekilirse ne yapacaktır? Tabiki de kendisine yönelen suçlamaların hesabını verecektir. Bu hesap verme olayı bir şekilde ortadan kalkar o da Recep Tayyip Erdoğan Çankaya’ya seçilirse. Cumhurbaşkanlığı süresince hiçbir savcı kendisini atılı suçlardan çağıramayacaktır. Sonrasında ise kim öle kim kala. İşte bu yüzden Recep Tayyip Erdoğan’ın eli mahkum. Onun Çankaya’ya çıkmaktan başka kurtuluşu söz konusu değildir.

Hani kendisine uzun süre ceaevinde yatmak nedir bilen insanlar olarak anımsatıyoruz. Ne demiş ozanımız Ahmed Arif; “Akşam erken iner mapushaneye” İşte o zaman kendisi fazla çalım satıp durmasın akşamın mapushaneye erken inmesini bile kaldıramadığını görecek ve Hanya da Konya da neymiş anlayacaktır.

Gerçekten de Recep Tayyip Erdoğan’ı öyle böyle bir korku sarmamıştır. Bir insan bunca suçlamaların ağırlığını omuzlarında taşırken elbette ki, rahat edemeyecektir. Rahat edemediği için bir yandan herkese saldırmakta, bir yandan da Aslan Yürekli Rişar olduğunun göstermek gereği duymaktadır. Oysa tarih, sayısı bile belirsiz ne Aslan Yürekli Rişarların üzerinden silindir gibi geçivermiştir. Ortada yalancı pehlivanlar gibi caka satan Recep Tayyip Erdoğan’ın mı üzerinden silindir gibi geçemeyecektir?

Recep Tayyip Erdoğan’a akıl ve öğüt vermek bize düşmez. Ona yeterince akıl veren var zaten. Ha bir de çevresini saran yalaka sürüsü yok mu; işte bunlarla cumbur cemaat hep birlikte felakete yürümektedirler. Bugün AKP’nin aldığı belediyelere bir bakın ne uyduruk isimlerle bilmem ne o, bu evleri açılmakta, kültür yerine Ebu Bekir’in ayakizlerinden söz eden laf düzücülerin safsatasıyla kafalar ütülenmektedir. Ha bu arada Recep Tayyip Erdoğan’ın yakınlarının isimleri de bu yerlere verilmekte, analar ne evlatlar doğururmuş desinler babından Başbakan’a akıllarınca yaranmak için ne taklar atılmakta ne taklalar. Hani birilerinin isminin bir yerlere verilmesi için hak etmek diye bir şey yok mudur? Sonuçta Recep Tayyip Erdoğan’ın annesi ya da babasının hangi özelliği vardır da bazı yerlere isimleri verilmektedir? (Özellikle annesinin) Ne diyelim, saltanat üç günlükte olsa saltanattır diyenlerin şaşasına ve vurgununa tanık oluyoruz. Bütün bunlar yetmiyor adam bir de kalkmış kefendi, ölümdü diyerek bizleri tehdit etmeye kalkıyor. Ancak biz söz vardır, “Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye” diye.

Biz bu sözün aynısını Recep Tayyip Erdoğan’a söylüyoruz.

Geçti Bor’un pazarı sür eşeğini Niğde’ye…