KAYITSIZ ŞARTSIZ EGEMENLİK KİMİN?

Yazan: Turgut Koçak 11 Mart 2012

Bir ülke düşünün ki, parlamentosunda; “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” yazsın ama kimse ne bunu taksın ne de böyle olduğuna inansın. Sonra da birileri kalkıp bu sözler üzerinden politika yapıp hem erki elinde bulundursun hem de milletin ocağına incir ağacı diksin, kim inanır söyler misiniz kim inanır?

Emperyalist dünya ile İkinci Paylaşım Savaşı’nın hemen sonrasında oynaşmaya girişen siyasi erk 1950 seçimlerinin arkasından tam anlamıyla emperyalist dünya ile içli dışlı olmayı seçerek emperyalistlerin yanında Kore’de savaşa girdi. Bu savaşın emperyalistlerin sosyalizme karşı yürüttükleri bir savaş olduğu bilindiği halde Demokrat Parti tam da sırasıdır diyerek yüzlerce askerimizin ölümüne neden olan bu savaşa girmekten çekinmediği gibi ülkemizde komünizm karşıtı bir kampanya yürütmeyi de ihmal etmedi. Barış Derneği kurucularından Behice Boran ve arkadaşları tutuklanıp içeri atıldılar. Birçok bilim insanının üniversitelerde görevine son verildi. Bir cadı avı başlatılarak adı komünistliğe çıkmış pek çok kişi tutuklandı.

Türkiye’nin Kore Savaşı’na girmesi sonrasında ise Türkiye ödül olarak NATO’ya alındı. Yani Türkiye o andan başlayarak askeri olarak da bağımsızlığını yitirmiş oldu. O dönem öyle bir dönemdi ki, Türkiye, “Barış Gönüllüsü” adı altında CIA ajanlarının cirit attığı bir ülke haline geldi. Türkiye’nin asker sivil tüm kurumlarına doluşturulan ABD görevlileri neredeyse dokunulmazlık kazanarak istedikleri gibi davranmakta özgür bırakıldılar. Emperyalizm böylelikle hem ekonomik, hem de askeri olarak Türkiye’yi kontrol altına aldı. Bu gidişe karşı çıkanlar ise komünistlik ve Moskof uşaklığı ile suçlanarak bertaraf edildi. Sol ve sosyalist örgütlenmelere ise izin verilmedi.

ABD’ye üsler verildi. Bu üslere Türk askerlerinin rütbesi ne olursa olsun sokulmadığı gibi tamamen denetimsiz bırakılarak kendi amaçlarını gerçekleştirilmelerine izin verildi. O dönemde Türkiye’de parlamento vardı ama parlamentonun bağımsızlığı aklına takacak ne niteliği vardı ne de böyle bir istek TBMM’de dillendirildi.

Sonra 27 Mayıs İhtilalı gerçekleştirildi. Menderes Hükümeti işbaşından indirilip Menderes asıldı. Yargılama sırasında işin özüne değin hiçbir suçlama getirilmeyip iş bebek davası, köpek davası gibi eften-püften suçlamalarla geçiştirildi. Hazırlanan 1961 Anayasası ile bir ölçüde de olsa demokratik hak ve özgürlüklere olanak tanındı. Sendikaların sol ve sosyalist partilerin örgütlenmesi de böylelikle gündeme gelmiş oldu. Türkiye Devleti’nin emperyalist güçlerle içli dışlılığında ise değişen bir şey olmamasına karşın sosyalist bir güç ortaya çıktığı için o dönemin sosyalist partisi TİP tarafından emperyalistler, NATO ve ABD çaplı bir şekilde eleştirilerek kampanyalar gerçekleştirildi. Ülkemizde emperyalizm karşıtı bir hava hızla gelişip güçlenerek bütün ülkede sesini duyurmaya başladı.

Emperyalistlerin işbirlikçisi iktidarlar kıllarını bile kıpırdatmadılar. ABD ile daha çok İkili Anlaşmalar imzalanıp Türkiye’nin bağımsızlığı hepten yok edilmeye çalışıldı. 1968 sonrası gençlik yığınsal bir örgütlenme gerçekleştirerek her konuda toplumu etkilemeye başladı. TİP ise aynı doğrultuda çalışmalarını kesintisiz sürdürdü. AKP iktidarı gelişen devrimci yükselişi durduramadığı için ordu 12 Mart darbesini gerçekleştirdi. Güvenilir teknokratlardan ve elaltında bekleyen emperyalizm işbirlikçisi kişilerden bir hükümet oluşturularak sola ve sosyalistlere karşı akıl almaz baskı, zulüm, işkence, öldürme ve tutuklamalar gerçekleştirildi. Bütün bunlara karşın sol ve sosyalist güçler sindirilip yok edilemedi. 1973 seçimlerinden sonra ise sol hızla toparlanmaya başladı ve bir kez daha egemen güçlerin sömürü ve emperyalizm yanlısı politikalarının karşısına dikildi. ABD ve NATO’nun kontrgerilla örgütlenmesi işbaşındaydı. Gelişen devrimci hareketi kırmak için katliam ve provokasyonlara girişti. Sayısız devrimci faşist ve kontrgerilla saldırıları sonrası katledildi. O dönemde de devrimcilerin hedefinde emperyalizm ve emperyalizmin saldırı ve savaş örgütü NATO oldu.

12 Eylül 1980 Faşist darbesi solu ve sosyalistleri ABD’nin isteği doğrultusunda yok etmek için gerçekleştirildi. 12 Eylül faşist darbesini gerçekleştirenler dinci gericiliğe dokunmadıkları gibi onları koruyup kollayarak palazlandırdılar. 12 Eylül sonrası seçimlerde Erbakan ve partisinin büyük oy sıçramaları yapmasının nedeni 12 Eylül faşizminin koruyup kollaması oldu. İlerleyen tarihlerde Erbakan’ın partisine operasyon çekildi ve işbaşına Erbakan’ın dizi dibinden ayrılmayan talebelerine parti kudurtularak ilk seçimde iktidara gelmeleri sağlandı. Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’ün başını çektiği hareket gelmiş geçmiş iktidarlara Amerikancılık ve emperyalizm işbirlikçiliği konusunda rahmet okutarak pek çok yeni şeye imza attı. NATO ve ABD ile ipler daha da sağlamlaştırıldı. Yani Türkiye’nin her bakımdan kalelerine ve limanlarına girilmiş oldu.

ABD’ye Kürecik’te füzesavar üssü kurduruldu. Ülkemizde pek çok sol ve sosyalist yapılar bu üsse karşı çıktılar. Bu doğrultuda eylemler koydular. İşbirlikçi AKP iktidarı ise tınmadı bile. Önceki gün Üsse giden CHP milletvekillerinin önü jandarma tarafından kesildi. Komutanla yapılan konuşmaların arkasından ise üssün kapısına kadar yürünmesine izin verildi. İçine girilmesine ise yasak gerekçesiyle izin verilmedi. CHP milletvekili Veli Ağbaba, Emine Ülker Tarhan birer açıklama yaparak üsse sokulmamalarını eleştirdiler. Milletvekilleri Genelkurmay Başkanlığı’ndan izin istediklerini alamadıklarını, Milli Savunma Bakanlığı’nda izin istediklerini alamadıklarını belirterek nereden izin alacaklarını belirten eleştirilerde bulundular.

Haklılar Türkiye’de kendilerine izin verecek bir makam bulunmuyor. O makam acaba Waşington’da mı birde orayı deneseler belki bir sonuç alabilirler kimbilir?

Ancak; bu olup bitenlerden sonra TBMM’deki Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözü yerine yakışıyor mu bilemiyoruz.

Yakışması için yeniden bir mücadele başlatmalı ve bu kez kalıcı bir sonuç alıncaya kadar savaşım sürdürülmelidir. Herkes bunu aklından hiç ama hiç çıkarmamalıdır.

Şimdi CHP milletvekillerinin Kürecik Füzesavar Üssü’ne yürüyüşü haberini yorumsuz aşağı alıyoruz.