Yazan: Turgut Koçak 23 Haziran 2015
12 Eylül 1980 faşizminin koyduğu %10’luk baraj bile vız geldi tırıs gitti. Baraj çok yüksekti yüksek olmasına ya ne gam girerdik seçimlere boyumuzun ölçüsünü alsak da, önemsemez resti çeker, gördüğünüz gibi biz parlamenterist değiliz, seçimlere giriyoruz ama amacımız parlamentoya milletvekili sokmak değildir, bizim seçimlere girişişimiz propaganda maksatlı der çıkar, daha da olmadı bizim işimiz sokakla diyerek bir güzel de sert duruş gösterir çıkardık işin içinden.
Ama seçimlerle ilgili bu tür yaklaşımların da gerçek olmadığını artık öğrenmiş bulunuyoruz. HDP öncesi partiler %10 barajı nedeniyle parti olarak seçimlere girmeyi göze alamadı ve bağımsız adaylarla parlamentoya 25 kadar milletvekili soktu. Bu sayı bir sonraki seçimlerde daha da artarak 40’a vardı dayandı. 7 Haziran 2015 seçimlerine ise daha da yüreklenen HDP bu kez parti olarak girdi. Hatırı sayılır bir başarı göstererek milletvekili sayısını 80’e çıkardı. Her üç seçimde de parlamentoya başka sol partilerden ya da kişi olarak solcu kimseler milletvekili seçilip parlamentoya girdiler. Artık parlamentonun tadına varılmış olduğu için (Kürt ulusal hareketini bu yaklaşımımızın dışında tutuyoruz) HDP gölgesinde siyaset yapan ne kadar solcu ya da sosyalist kişi ve örgüt varsa baraj konusunu akıllarına bile getirmediler.
Seçime giren sol ve sosyalist partilerse seçimlere katılmanın ötesinde varlıklarından söz ettirecek bir başarı gösteremediler ama nasıl olsa gerekli propagandayı yapmışlar görevlerini de yerine getirmiş oldukları için kendilerini yine de başarılı sayarak seçimlere noktayı koyup bitirmişlerdi.
Burada değinilmesi gereken konu şudur. Mecliste olması ve kitle tabanı da bulunması hesabıyla ne HDP öncesi partiler ne de HDP, %10 barajını çok da dert etmedi. Bu parti için nasıl olsa bir şekilde parlamentoya girmek olasıydı. Nitekim kaç dönemdir de bu durum böyledir. Eğer baraj bir sorunsa ki sorundur, bu sorunla karşılaşacak olanlar da sol ve sosyalist partilerdir. Zaten bu barajı da 12 Eylül faşistleri sol ve sosyalist partiler için koyduklarından amaca ulaşılmış sayılırdı. Dolayısı ile mecliste her konuda fazlasıyla emek harcayan HDP, iş emek eksenli poltikalara ve baraj konusuna gelince sorunu üstüne almak gereği bile duymadı. Bu yüzden sol ve sosyalist örgüt ve partilerin önemli bir kesimi HDP’ye demir atarak kendilerini orada bir güzel sağlamlaştırmış oldu.
HDP ile birlikte davranmayan sosyalist partilere gelince aralarında seçim işbirliği de yapsalar bir işe yaramayşacağını bildikleri için bir blok oluşturmayı çokça da düşünmeyerek seçim örgütlenmesini başarmışlarsa adlarını seçim listesine yazdırıp seçimlere girdiler. Ortaya çıkan sonuç hem seçime giren parti üye ve yöneticilerinin moralin bozdu hem de yığınların güven duyacağı bir başarı elde edilemediği için seçimler partinin yaygınlaşmasında yararlı olacakken tam tersine seçime giren partiler kitleler tarafından önemli görülmemeye başlandı. Durum bu merkezde olunca da parti merkezleri partililere seçimlerin önemli olmadığını, önemli olanın partinin seçime girmesi ve sosyalizmin propagandasını yapmış olduğu anlatılarak moral kazandırıldı.
Görünen odur ki, sol ve sosyalist harekette yer alan hemen hemen seçimler bizi ilgilendirmez diyen tek bir yapının olmadığını da böylece görmüş olduk. Bununla birlikte bazı yapılara baktığımız zaman yine de içine düşdükleri konumu yeteri kadar görememekte, bu yapılar da başkalarını eleştirerek kendilerinin içinde bulunduğu çıkmazın üstünü örtmeye kalkmaktadırlar.
Sol ve sosyalist yapıların sık sık söz ettikleri ilkesellikleri ise böylece pragmatizmle yer değiştirmiş olup bu yapılar bir süre daha bu eksende varlıklarını devam ettireceklerdir. Taa ki, yanlış hesabı Bağdat’tan döndüren iyi hesap bilir bir yapı çıkıncaya kadar da bu oportünist tutum ve davranışlar devam edecektir.
TSİP olarak her zaman sol ve sosyalist hareketin çıkışsızlığına dair görüşlerimizi ortaya koyduk.
Maddi temelden yoksun anlayışların bir işe yaramayacağını, bu gibi koşturmacaların sadece ve sadece elimizde bulunan örgütün enerjisini boşa harcamak olduğunu dile getirdik.
Unutmayalım ki sol ve sosyalist partilerin enerjileri sonsuz değildir.
Sonsuzmuş gibi düşünülüp enerjinin boşa harcanması gün geliyor partilerde tam bir yorgunluk ve usanganlığın oluşmasına neden oluyor ki, işte o zaman parti saflarına büyük emeklerle kazanılmış olan kimseler safları tek ediyor. Ya da partiler çeşitli bahanelerle bölünerek, bu kez de parçalardan her biri kendisini kanıtlamak için barutunu son damlasına kadar kullanıp sıradanlaşıveriyor…
İşte bu yüzden çalışması iyi örgütlenmemiş her seçime giriş hanemize zarar olarak yazılıyor.
Sonra da nerede kalmıştık diyerek; kaval-şişhane-paçalı don hesabı her şeyi birbirine karıştırıyoruz.
(Devam edecek)