KAVAL-ŞİŞHANE-PAÇALI DON YA DA SOL SEKTERİZM - 1

Yazan: Turgut Koçak 22 Haziran 2015

Uyumsuzluk için ne bileyim giyilmiş de yakıştırılamamış, kel alaka şeyler için genellikle “altı kaval, üstü Şişhane” denir. Bu sözlerin yanına bir de paçalı donu eklediniz mi, iş tamam cuk diye oturmuştur neye vurgu yapmak istiyorsanız.

Ben bu yazımda kendimizden başlayarak biraz sol ya da sosyalistim diyen yapıları isim vermeden eleştirmek istiyorum. Sol ya da sosyalist yapılar solcu ya da sosyalist olmayı en koyusu nasıl olmaksa öyle anladıkları için en keskin görünmeyi yeğlerler özellikle. Bıçkınlıklarından yanına varılmaz. Her şeyi onlar bilir. Bu bilme üstünlüğünü taşıdığı için de öyle üst perdeden konuşur ki yanına varmanın olanağı yoktur. Görünüşüne bakılırsa devrimi ha yaptı ha yapacak sanırsınız. Çevrelerine topladığı kimseleri ele alsanız, bunların çoğu demokrasi mücadelesi okullarından bile geçmeksizin öyle formasyon kazanmışlardır ki sanki sanırsınız ki her biri birer ideologdur.

Kendi kendime hep sorarım. Acaba bu solcu ve sosyalist milleti günlük kaç sözcükle varlıklarını devam ettirmektedirler? Öyle çok sözcük kullandıklarını hiç düşünmüyorum. Sloganik beş, on sözcük iyi kötü kendilerine yetmektedir. Zaten bu işin tepedeki erbapları da saflarda bulunan üye ve sempatizanların fazla da gelişkin olmalarını istemezler. Gelişkin kadro, üye ve sempatizan yapısı her zaman içinde potansiyel bir tehlike taşıdığı için en iyisi keskin görünüm altında yukarısının söylediklerini tartışmadan savunmaktır. Öyle olunca en mücadeleci, ideolojik olarak en yeterli örgüt yapı içinde kendi örgütleri olarak kabul edilir.

Örnek olarak parti seçimlere girme hakkını mı elde etmiş, hiçbir şey gözetilmeden seçimlere girmek gerektiği savı katıksız savunulur. Seçimlere girmenin ne getirip ne götüreceğini tartışmaya bile gerek yoktur. Konuşulduğu zaman seçimle iktidara gelinemeyeceği savunulur ama seçime girmek olmazsa olmaz gibi benimsenip savunulur. Üstelik bu kadar seçimlere girilmesinin kararlıca savunulması kendilerini asla parlamenterist yapmaz. Sorarsanız sosyalizmin yığınlara propandası yapıldığı söylenir. Madem sistem partileri alanlarda propaganda yapmaktadırlar, o zaman niye alanlar onlara bırakılsın ki denir. Ne yazık ki, alanlar yine sistem partilerine kalır, birkaç büyük kentte o da belirle yerlerde bildiri dağıtmak ve stand açmak bir propaganda yöntemi olarak düşünülüp yiğitçe savunulur. Hele bir de belli sokaklarda afişler asıldı mı, tamamdır. Artık sol ya da sosyalizm propagandası yapıldığı sanılır. Her şey öyle kanıksanmıştır ki, orman içinde dolaşılır ama her nedense ağaçları görmek mümkün değildir.

Üstelik bazı sol ve sosyalist örgütler için böyle bir şans bile söz konusu değildir. Birçok örgüt ya da yapı gider bir yapının içinde yer alarak tozu dumana katarlar ama ortada sol adına sosyalizm adına savunulan zerrece bir görüşe ve düşünceye de rastlamak olası değildir. Bir kez inanılmıştır ya düşünülür ki yapılan her şey doğrudur. Bu yüzden de sırası geldiğinde en ağırından ağdalısından kendileri gibi davranmayan sol ve sosyalist yapılarla tartışmaya girilerek seviyesizlik diz boyu bir noktaya getirilir. Oysa aday diye gösterilenlere baktığınız zaman tam bir aşuredir aslında. Her düşünceden insanı bulmak olasıdır. Öyle bir harman yapılmıştır ki, biri kalkar milliyetçiliğin daniskasını yapar, bir diğeri ise kıbleden mıbleden söz ederek Alevilere atar tutar. Bir başkası işi ya sev ya terk et noktasına getirerek iyi bir şey yaptığını düşünür.

Birçok yapı, içinde bulunulan ortamı doğru değerlendirmekten oldukça uzaktır. Karakucak savunulan düşüncelerle insanlar günlük besinlerini alın evlerinin yolunu tutarlar. Köylülük paçalardan akar ama bir okadar da kentliliğe özenilir.

Birkaç kuşak kentli olanların ise solculuğa daha bir başkadır. Oturmayı, kalkmayı, giyinmeyi, yemeyi içmeyi bunlar iyi bilir. Ortalıkta göz doldura doldura gezinmesi ise yapının geneline bulaşır ve küçük burjuva kibri o saatten sonra örgütte bir davranış biçimine dönüşür. Bu yüzden de kendisini bu yapının içinde bulmakta zorlananlar günü geldiğinde yuvadan uçan kuş gibi uçup giderler. Hatta zaman olur birdenbire örgüt küt diye tam ortasından ayrılır da o zamana kadar gelişmelerden kimsenin haberi bile olmaz. Ayrılık günleri gelip çattığında da ayrılığın ideolojik kılıfı uyduruluverir. Ne var ki, bölünen grubun birisinden birinde kalmak isteyenler daha çok ideolojik farklılıklarla gideceği yeri belirlemezler ama onlar için tutum belirlemek kimin nerede olduğu ile sınırlıdır.

Seçimlerden söz ediyoruz ya, bir örgüt içinde bulunulan tehlikelerin hesabını yapmaz mı? Yapması gerekir. Seçimlere girilirse örgüt ya da ilerici, devrimci, sosyalist çevreler ne kazanır ne kaybeder hiç hesap edilmez mi? Faşizm tanımlaması yapılır, kim faşist, kim değil, kim gerçek anlamda burjuva demokratıdır hiç hesap edilmez mi? Edilmez. Kalkıp insanlar bu kez de seçimleri ve seçim sonuçlarını küçümseyen bir kağnı laf eder, seçimlerden sonra yeri yerinden oynatacakmış gibi üst perdeden konuşularak bir güzel ahkâm kesilir. Seçimler olup biter bir de bakarız ki, komik denilecek denli az oy alınmıştır ama ne gam seçimlere girilmiştir ya. Bu kez seçimlere giren sol partiler aldıkları oyları sistem partileri ile kıyaslayacakları yerde işi, biz diğer sol partilerden şu kadar fazla oy aldık noktasında bir değerlendirmeyle bir adım önlerini göremeyecek denli kapkara gözlüklerle gözlerini kapatıverirler. Neymiş falan sol partiden beş kat daha fazla oy alınmış…

Bu son seçimlerde komik sonuçlar alındı. 10 binlerde gezinen bir parti bile şimdi taraftarlarına başkalarını eleştirerek ne menem komünist olduğunu anlatmakla meşgul. Örneğin TSİP birkaç seçim kendilerini destekledi. Alınan oy 80 binlerin üstüne çıktı. Biz kendilerini desteklerken her şey iyiydi güzeldi. Bir gün kendilerine bu işin ilkesi olur dediğimizde ise biz her şeyi hazırladık, siz bizi desteklediğinize dair açıklama yapın yeter denildiğinde ise her şey tersine döndü. Bugün duyuyoruz ki, bu çevreler parti üyelerini bizim CHP’yi desteklediğimizi ileri sürerek bir sosyalist parti düzen partisini mi desteklermiş havasını atarak üyelerini sıkılaştırıyorlarmış. Bize göre sıkıntı yok. Varsınlar bu yöntemle sıkı üyelik formasyonu yakalayabilirlerse ne iyi.

Ancak bizim CHP’yi desteklememiz sanırız sol ve sosyalist çevrelerce iyi anlaşılmamış.

TSİP CHP’yi destekledi çünkü faşist diktatörlüğün yıkılması, AKP’ye bir kez daha geçit verilmemesi gerekiyordu. Sol ve sosyalist çevrelerin sekterliği geçmişten bugüne kadar birçok ülkede faşizmi ülkelerin başına bela etmeye yetmiştir. TSİP ideolojide sekter, eylemlilikte yumuşak, bazen de ideolojide yumuşak eylemde küçük burjuva kahramanlığının ne olduğunu iyi bilen bir partidir.

Bu yüzden de aşağısı kaval, yukarısı Şişhane, üstü modern altı paçalı don görünümündeki solculuğu da sosyalistliği de mahkum eden bir partidir.

Bu yüzden de TSİP’in doğruları bilinmeli ki sosyalizmin doğrularıdır.

(yazımız devam edecek)