Yazan: Turgut Koçak 1 Nisan 2015
Dün günlük yazımı bitirmiştim ki elektrikler kesiliverdi. Bir süre sonra da elektriklerin neredeyse bütün yurtta kesik olduğunu öğrendim. Ne olmuştu da bu denli büyük çapta elektrik kesintisine gidilmişti, kimsenin bir bilgisi yoktu.
Siber saldırısı mıydı, terörist bir saldırı da olabilirdi vs. kısaca yetkililer araştırıyorlardı, ortaya çıkan arıza en kısa sürede düzeltilecekti. Ortalarda öyle uçuk senaryolar dolaştı ki, kimisi beni güldürdü kimisi ise gerçekten düşündürdü. İhtilal mihtilal olabileceğine bile ihtimal verenler vardı. Elektirk sisteminin çöktüğü gibi iktidar da çökmüş kendisini beklemeye almıştı.
Evlere şenlik Enerji Bakanı işi bir demeçle geçiştirip kurtarmıştı diyeceğim ama geçen bir şey de yoktu. Sonra yetkili yetkisiz alanına giren girmeyen bakanlara geldi sıra. Onlarda kendilerine göre bir şeyler söylediler. Milli Eğitimi çuvallatmış Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nin ise yaptığı açıklama en gülüncüydü bana sorarsanız. Adam sanki kendi işinin ehliydi de sıra enerji işlerine gelmişti? Bu konuda en doğru açıklama sonuçta Elektrik Mühendisleri Odası yöneticilerinden geldi. Onlara göre bu çökmenin nedeni daha önce de yaşandığı gibi özelleştirmeden kaynaklıydı. Çeşitli şirketler elektrik alımlarında farklı taleplerde bulunuyorlardı, bunun ayarlanması yüzünden sistem devre dışı kalmıştı. Çökmeyi devletin bu şirketlere olan borcuna da bağlayanlar yok değil tabi.
En önemlisi de 7 Haziran seçimleri yaklaşmakta olduğu için acaba AKP seçimleri kaybetmekle karşı karşıya kalırsa bu yola başvurarak hileye hile mi katacaktı? Zaten seçimler sırasında sandık başkanlığı için eğitime alınan kimselerin durumuna da şaibe karışmıştı. Demek ki bu sefer trafoya girecek kedi çok daha eğitimli ve büyük kediler olmalıydı.
İşin şakası bir yana ülke karanlıkta kalmıştı. Üretim durmuş, hayat durmuş ama AKP iktidarı her nasıl oluyorsa dimdik ayaktaydı. Genel bir savaş çıksa Türkiye tüm sınırlarından saldırıya uğramış olsaydı bile bu denli bir elektrik arızası meydana gelemezdi. Eğer gelirse de değil Türkiye, hangi devlet olursa olsun böylesi bu savaşı yitirirdi. Yani sizin anlayacağınız bu elektrik olayı bir kez daha gösterdi ki, enerjide dışa bağımlılık aslında ülkeye ihanetle eşdeğer bir şeydi ama biz sosyalistlerin söyleye söyleye dilinde tüy bitmesine karşın, ülke satıcıları işin kolayına kaçıp bilinçli bir şekilde dışa bağımlılığı seçtiler.
Evet, sap gibi ortada kalıveren AKP iktidarı öylece karanlığa gözünü dikmiş bakıp duruyordu. Ne sorunun çözümü için ne de sorunun neden kaynaklandığı ile ilgili doyurucu bir tek söz söylenmedi. Gün bittikten sonra ise elektrikler verilmeye başlandı. Yaşanan bu olayda kimsenin suçu yoktu. Hele iktidar pürü paktı. Bu yüzden de Enerji Bakanı başta olmak üzere kimsenin aklına bu beceriksizlikten ve hesapsızlıktan dolayı istifa etmek gelmiyordu. Yine çokbilmişler; böyle bir elektrik kesintisi Japonya’da olsaydı, şurada olsaydı hükümet ya harakiri yapar ya da toptan istifa ederdi sözleriyle eleştirdiler de bu yaşanılanların zihniyetle ilgili olduğuna dair can alıcı bir eleştiri yapmaktan uzak durdular.
Karanlık bir günün içinden karanlık bir haber de Başbakan olduğu söylenen Ahmet Davutoğlu’ndan geldi. Anlaşılan Kılıçdaroğlu’nun emekliler için dile getirdiği iki maaş ikramiye sözü bunları can evinden vurmuştu. Ne yapsın Davutoğlu; Temmuzda maaşları 1000 liranın altında olan emeklilere seyyanen 100 lira zam yapılacağını, maaşı 1000 liranın üstünde olanların 1100 liraya maaşlarının yükseltileceği daha fazla alanlara ise zam yapılmayacağını söyleyerek adeta emeklilerle dalga geçmiş oldu. Ne diyelim pili bitmişlik böyledir işte. Son demlerini yaşayan bir fener nasıl yanıp yanıp sönerse AKP iktidarı da son demlerini yaşadığı için tıpkı pili bitmiş fener gibi yanıp yanıp sönüyor işte.
Ama ne mümkün, AKP için kurtuluş yolu kalmadı. 7 Haziran’da işi bitecek sonra sıra hesap vermelerine gelecek…
Ha bir de şu Çağlayan Adliyesi’nde savcının rehin alınması ve sonrasında ise öldürülmesi olayı var. Tabi bu olaya katılan iki kişi de öldürülmüş bulunuyor. Sözü geçen örgütün bu ve buna benzer eylemleri var. Bir örnek verelim. Biliyorsunuz Sabancı suikastide bu örgüt tarafından gerçekleştirildi. Bu eylemi üstüne alan örgüt bu konuda bir iş adamını cezalandırdıklarından söz edip cezaevlerinde helva dağıttıysa da pek çok haberde kazın ayağının öyle olmadığı, bu örgütün taşeron olarak kullanıldığı yazıldı. Hangisi doğrudur hangisi değildir üzerinde duracak değiliz ama bu “cezalandırma” olayından sonra da sermaye güçleri emekçilerin kanını emmeye devam ettiler. Düzende değişen bir şey olmadı.
Oysa sol ve sosyalist yapılar eylemleri sonucunda işçiler, emekçiler için ekonomik, demokratik ve sosyal hak elde etmeleri gerekmez miydi?
Nasıl olmuştu da bu eylem bir işe yaramamış daha da önemlisi bu eylemi yapanlar kendi içlerinde ayrışmak zorunda kalarak bu eylemi yapanlardan olduğu söylenen Mustafa Duyar, Suriye’den gelip Türkiye’ye teslim olduktan sonra da bir havale ile Karagümrük çetesi elemanlarınca cezaevinde katledilmişti. Kim ya da kimler bunun akla uygun bir açıklamasını yaptı?
Gelelim Berkin Elvan soruşturmasını yürüten savcının katledilmesine. Bu eylemin ne işe yaradığını sözü geçen örgüt önce kendi elemanlarına sonra da devrimci kamuoyuna açıklamak zorundadırlar. İç Güvenlik Yasası’nı çıkaranları haklı çıkartacak bir eylem acaba devrimci midir?
AKP iktidarının baskılarına kapı aralayan ve Adaletsiz Adalet Bakanı’nın ilk iş baskıları avukatlara yönelik yapacağını söyleyen açıklamasıyla gerçekte durum anlaşılmıştır ama bizler yine de şunu söyleyelim; sizin yaptığınız eylem Berkin Elvan’ın babasını bile ikna etmekten uzaksa ki uzak olduğunu adamcağızın açıklamasından açıkça gördük. Sizler hiç mi oturup bu eylemin kim ya da kimlerin işine yaradığını düşünmezsiniz.
Ama size de hak veriyorum. Öyle ya Sabancı cinayetinin üzerinden az zaman geçmedi. Benzer bir eylemle kendinizi anımsatmış oldunuz ve dünya aleme ne kadar güçlü ve iradeli olduğunuzu da göstermiş oldunuz.
Ancak soruyorum sizin kimi yerlerde politik çalışmalarınızı görüyoruz inanın bu son eyleminizle o çalışmalarınızı tamamıyla silip süpürdüğünüzü söylüyorum ki, gerisi size kalmış, ya durumu doğru değerlendirir bu tür yol ve yöntemlerden vazgeçersiniz ya da bildiğiniz yol sizin için devrimcidir yürüyün yürüdüğünüz yolda…