Yazan: Turgut Koçak 19 Aralık 2013
Nihayet AKP iktidarı en yumuşak yerinden vuruldu. Ortaya çıkan ilk görüntülere baktığımız zaman tam anlamıyla dehşete kapıldık. Operasyon yapılan üç bakanın oğlunun ve Halk Bankası müdürünün evinden çıkan paraları görünce; artık bu iktidarın geriye dönüşü olmadığını olamayacağını da görmüş olduk.
İşin en acı yanı da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın sözleriydi. Her şeyin kabak gibi ortaya döküldüğü bir operasyon için kalkıp sonucu illegal örgütlere bağladığı sözleri yok mu tam anlamıyla iflasın ta kendisiydi. Bir ülke düşünün ki, illegal örgütler ortalıkta cırıt atıp operasyon üstüne operasyon çekiyor, bir ülke düşünün ki, yabancı ajanların merkezi haline gelmiş ve o ülkenin canına kast edilmiş; o ülkede de Recep Tayyip Erdoğan denilen zatı muhterem de başbakanlık koltuğunda oturuyor. Madem sizin söylediğiniz gibidir Sayın Başbakan; niçin bunlara hem fırsat verip hem de ipliğiniz pazara çıkınca mağduru oynamaya kalkışıyorsunuz. Bu olup bitenlerin içindeyseniz; zaten konuşmaya da, kimseyi suçlamaya da hakkınız yoktur. Eğer acze düşmüşseniz sizi o koltuğa Japon yapıştırıcıyla yapıştırmadılar ya istifa eder çekip gidersiniz. Yok, bunları yapmıyor da bir yandan savcıları, bir yandan da polis müdürlerini görevden alarak bakanlar kurulunuzun üstüne bulaşan pisliği örtmeye kalkıyorsanız ki, tutumunuz kesinlikle budur. O zaman bu operasyonun şimdilik oğlunuz Bilal’e kadar uzanmasını önleseniz bile içine düştüğünüz bataklıktan bilin ki kesinlikle çıkamayacaksınız.
Ne oldu? Hepinizin benzi soldu. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı İ. Melih Gökçek’in Osman’ının gelişigüzel isminin atılması bile Gökçek’i gazele çevirmeye yetti de arttı bile. Hani sizler erkin tepesindesiniz ya arkası gelecek olan operasyonları önleyebilir misiniz bilmiyorum ama sırada önemli mevkilerde olan bütün AKP’lilerin olduğunu iyi bilin. Üstü örtülen Kayseri Belediye Başkanı’nın yolsuzluklarından, Kırıkkale Belediye Başkanı’na kadar hepinize sıra gelecektir. Hele de sizin kara kutunuz olan Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’den ortaya saçılacak bilgi ve belgelerle başta siz tonganın altına gideceksiniz Sayın Başbakan. Burada bakanlarınızdan, belediye başkanlarınıza kadar bu ülkede nelere imza attığınızı sıralasak sayfalarımız yetmez. Ama sizler sayfalar dolusu kanıtlarla bilin ki toplumun karşısına çıkarılacak bu cihanda yüzünüzün karalığını asla silemeyeceksiniz.
Dünkü Bakanlar Kurulu toplantınız da bir alemdi vallahi. Sonuçta Bakanlar Kurulunuzun en dini bütün, en çok doğruluk taslayan iki cami arasında kalmış binamaz konumuna düşürülmüş Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın düşürüldüğü durum neydi öyle? Adamcağızını sözlere dili bile dönmüyordu. Yüzündeki gölge griden karaya çalıyordu ki, gazetecilerin karşısında acemi acemi bir gazel gibiydi yemin olsun. Ne diyelim Bülent Arınç’ın iddiasının da içine ettiniz. O Bülent Arınç ki, en doğruluk taslayan kişi. O Bülent Arınç ki, en dini bütün görünen muhterem. O Bülent Arınç ki, boğazından haram lokma geçmediğini iddia edecek içinizden kendi deyimi ile tek inançlı adam. Şimdi siz kalkmış böyle bir kişiye Bakanlar Kurulu’ndan çıkan açıklamayı okutuyorsunuz.
Ne diyelim yazık oldu Niyazi’ye. Bundan böyle öyle sanıyoruz ki, Bülent Arınç bakanlardan ilk istifa eden kişi olur da bir köşeye çekilir kendisini ibadete vererek geceli gündüzlü namaz kılıp niyaz ederek ruhunu rahatlatır. Bu dünyada yüzü kara çıktı. Belki öbür tarafta yalvar yakar kendisini affettirebilir ve öbür tarafta yüzü kara olmaz.
Ne yüreklisiniz beyler, beyefendiler. Deniz Feneri savcılarını görevden aldınız bununla yetinmediniz. Savcıları sanık koltuğuna oturttunuz. Sonra; sonrası bu davanın üzerine kalın bir şal örtüp sanıklarına da güle güle diyerek dışarı saldınız. Şimdi de böylesine boyutlu bir operasyonla karşı karşıyasınız. İlk adımı attınız. Polis müdürlerini kimseyi inandırmayan bir kararla görevden alıp pasif görevlere deflediniz. Savcıları değiştirdiniz, iki yeni savcı atadınız. Dosyayı da Zekariye Öz’den alıp İstanbul Başsavcı Turhan Çolakkadı’ya verdiniz. Ne yapmak istediğiniz çok belli Sayın Başbakan. Siz ayakkabı kutularında paralar saklayanları, dolayısıyla kendinizi kurtarmaya çalışıyorsunuz. Daha önce yazmış ve demiştik ki, Size sizin inançlarınız çerçevesinde seslenelim ALLAH İKİ CİHANDA YÜZÜNÜZÜ KARA EYLESİN!
Utanın be utanın! Bu ülkede asgari ücretle çalışan milyonlar var. Bir bakanın oğlunun evinden çıkan para kaç asgari ücrete denk düşüyor hiç hesapladınız mı?
Söyleyelim: asgari ücret 803 TL. Bakanın oğlunun evinden çıkan para ise 12.829 asgari ücret alan yurttaşın aldığı para kadar.
Bu cihanda yüzünüz kara artık.
Türkiye’yi yönetmek için toplumun karşısına çıkabilir misiniz bilmem ama yüzünüzden karayı asla silemeyeceksiniz asla.